Bir gün mutlaka...
Dünya Günü’ydü dün...
‘Dünya ortak evimiz’ diye bağırdık.!..
Bu nedenle de ‘kan’ eksik olmuyor içinden...
Milliyetçilik, iki ucu keskin bıçak...
Acıtıyor düşlerimizi...
***
Bugün, ‘çocuk’ bayramı değil sadece...
‘Barikatların aralanma’ yıldönümü...
Henüz, bizi ikiye ayıran ‘yeşil’ boya silinmese de sınırdan...
10 senedir geçip, gidiyoruz karşılıklı...
14 milyon geçiş Kıbrıslı Türkler yapmış...
8 milyon Kıbrıslı Rumlar...
Kimi ‘provokasyonlar’ hariç de, burnu kanamamış kimsenin...
Kimi zaman düşünürüm, iki yanında adanın, ‘ne nöbeti tutar’ askerler, anlamam!..
Kime karşı, kimi korumak için !?
İlla ki, aklın bir köşesine ‘düşman’ fikrini sokmak mı hedef, acaba?
***
Barikatlar ilk açıldığında, babamların Limasol’dan tanıdığı iki Kıbrıslı Rum’u, evlerine götürdüğümü anımsıyorum...
Çatalköy’e götürmüştüm...
Ve hiç unutmuyorum, evlerine o ilk adımı attıkları anda, gözlerinden süzülen yaşları...
Nasıl ağlamışlardı, nasıl iç çekmişlerdi, sessizce...
Sonra ‘tavşankulağı’ kesmişleri bahçeden...
Limon ağacından bir dal...
Yerden bir avuç toprak almışlardı...
***
Ve bizim güneye geçişlerimizi, nasıl unuturum...
Eski Türk mahallerine gidiyorduk, hayretle bakıyordu herkes, doğduğu evlere, büyüdüğü sokaklara...
‘Bu kadar mı küçüldü, yoksa çok mu büyük kaldı anılarımızda’ diye...
***
10 yıldır geçip, gidiyoruz, geliyoruz...
Ama kalıcı dostlular çok az, ne yazık...
Önemli işbirlikleri yeterince kurulamadı...
Birkaç evlilik var...
Birkaç iş ortaklığı...
Gerisi, ‘turistik’ gezi gibi...
Yine de, ‘düşmanlık’ yok, görüyorum...
Onca ‘fanatizme’ rağmen...
Yaşamın içinde bir türlü filizlenmeyen uzlaşı ve barış kültürüne rağmen...
Ama umutsuz da yaşanmıyor ki...
Biliyorum...
Nasıl ki evimiz dünya...
‘Kıbrıs ülkesi’ de öyle bizim için...
Akdeniz’in ortasında, ‘tatlı bir huzur’a kavuşacak bir gün mutlaka...
Ne yeşil boya geçecek ortasından, ne de dikenler kanatacak düşlerimizi...