1. YAZARLAR

  2. Tacan Reynar

  3. BİR GÜN ÖLECEĞİZ
Tacan Reynar

Tacan Reynar

BİR GÜN ÖLECEĞİZ

A+A-

Öleceğiz, bir gün.
Bu güzel ülkenin yalnız insanları.
Bir gün.

Ciklos’u çıkarken ve arkadaşlarımızla arabada sohbet ederken, sel sularına kapılıp, düşeceğiz, çamura bata çıka,
kaybolacağız, sonra bulacaklar bizi, güneşler doğup kaç kez battıktan sonra, öyle öleceğiz.
Sırf güvenlik önlemi alınmadı diye, bariyerler yoktu işte, olsa nasıl düşecekti?, yine de olmayan bariyerler savrulan arabamızı tutamadı diye, bakanlık açıklama yaptı, sorumlu yok, böyle öleceğiz. 
Henüz yeni açılmış bir anayolun bilmem kaçıncı kilometresinde, henüz 18 veya 23 yaşında bitecek her şey. Güzel yetiştirdiğimiz evlatlarımızı çamurlarda araya araya... 

Öleceğiz işte bir gün.
Alın teri için çıktığımız bir elektrik direğinde, elektriğe çarpılıp, kavrularak, öleceğiz. Ya da boya, sıva yaparken metrelerce yüksekten yere çakılarak, 6 ay önce ölen 18 yaşındaki Yavuz gibi ya da taşocaklarında çalışırken asgari ücrete, Allah razı olsun, patlayan bir dinamit nedeniyle üzerimize düşen dev bir kayanın altında kalarak öleceğiz. Arkamızdan ağlayanlarımız olacak. Sadece.
Yeterli teçhizat yok, güvenlik önlemi almadı patronumuz diye, çok masraflı iş, yargılama yok, cesedimiz kayıtlara iş kazasında öldü diye geçecek. Dosyalar kapanacak, adalet var diye kanacağız işte. 

Öleceğiz elbet bir gün.
Bir ormanda bulacaklar cesedimizi, dövülmüştür her yanımız, ezilmişizdir, gömülmüşüzdür. Katil kaçacak bu ülkeden, Güneyde yakalanacak, diplomatik zırvalıklar yüzünden yargılama olmayacak, katil olmayacak katil mesela, özgür kalacak, biz öleceğiz.
Yeterli ve etkin soruşturma gereçlerimiz yok diye, adli tıp kurumumuz yok diye, bulunamayan bir katilin ardında kalan bir ölü olarak, kala kalacağız, bir başımıza. Suç bizde olacak yine.

Öleceğiz dediysek,
Bir taş vurumunda, bir copla, bir biber gazında da pekala öleceğiz. Yok öyle her düşündüğünü söylemek, haddi zatında bir muhterem ol, adam ol önce, yoksa öleceğiz.
Polis falan arama, her şey tertibatlı, talimatlı, yaksalar da yıksalar da açma ağzını yoksa öleceğiz.
Bak, bir de, kocamız öldürecek bizi. Kadınız diye, sevgilimiz, boşandığımız eski eşimiz, hepsi öldürecek. Onu sevmedik diye, karşılık vermedik, telefonuna bakmadık, mesaj yazmadık diye. Yediğimiz dayaklara bir gün “Ah!” dedik diye, bir tokata karşılık verdik, çocuklarımızı yandık diye, öleceğiz. 
Ya bıçak darbesiyle, ya yakılarak, ya da boğularak.
Adımız sonra çağrılacak yine sokaklarda, elbet bir gün, Burcu burda!, Aşkın burda!, Nejla!, Gamze, Sibel, Gülbahar, Sevinç bu-ra-da!

Öleceğiz bak,
Öğlene ne yemek yapacağımızı, işte yaşadığımız sorunları, bir sonraki toplantıyı, yetiştireceğimiz teslimatı, çocuğun okulunu, banka borcumuzu düşünürken,
Karşı şeritten gelen aracın ya lastiği patladığı için, ya da direksiyonu tutamadığı için yoldan fırlayıp gelip üzerimize çıkacak, nokta, düşeceğiz, toprağa.
Kaçacak ne banketimiz vardır, ne anayolumuzda bariyerimiz vardır. Oysa ki geçen hafta ödemişizdir ruhsatımızı, seyrüseferimizi, değil mi ama?, ama yine de öleceğiz. 

Dağ yolu...
Orada da öleceğiz. Yapılacak, yapılacak, cak cak, diye diye, ben, sen, o, yurdunun çocuğu, komşunun çocuğu, belki senin... yine öleceğiz.
Adına kaza diyecekler karanlıktaki okul seferine. Hükümet öyle uygun görmüştür, yaltaklanmak için birilerine, üç insan gider de insanlar toplanınca eylemde, onlar suçlu olurlar yine. Böyle böyle öleceğiz.

Küçük Mustafa, o da öldü değil mi?
Komşular gördü de söylemedi, okul sustu da duymadı, devlet baktı da görmedi diye tecavüz edilip 7 yaşında, öldürülüp, bir yamaca üzerimize elbise dolabı devrilip, bulunamayım diye, çürüyeyim diye, herkes unutsun diye öleceğiz.
Sokak aralarında, kuytu köşelerde, eski bir Lüzinyan veya olmadı Ermeni evinin duvarına yaslanıp bir nefes daha, bir nefes daha içimize çektiğimiz tiner, bali, vurduğumuz doz yüzünden öleceğiz. Hiç kimsem yok. Bir sıcak yuvam, içine girip yumulacağım yatağım, kitaplarım yok.
Bir genç uyuşturucudan öldü diye yazacak gazeteler, 1 gün sadece, ailemiz yoktur ortalıkta. Ama, devletimiz vardır işte, onun da imkanları yoktur. Bir binaya sahip olup gençleri kurtarmak için, ıslahevi kurmak için imkanı yoktur.

Kalbimiz teklediğinde aradığımız ambulans geç geldi diye mesela öleceğiz.
Ya da hastaneye kaldırıldığımızda artık çok geç olduğunda, hastanede doktor olmadığında, yeterli alet, edavat, makine satın alınamadığı için, morgda elektrikler kesik olduğu için kokarak üstelik, bir de öyle öleceğiz.
Masum muyuz, değil miyiz diye polis bizi mahkemeye çıkarıp, sonra da hücreye attığında öleceğiz. Kesin bir şey bulup asacağızdır kendimizi, bulacağız bir yolunu, hücrede, cezaevinde, bir yerde hiç kimsenin sorumluluğu yoktur, inanın, öyle öleceğiz.

Öfkeli miyiz? Evet, öyleyiz!

Sosyal politikalardan yoksun, yeni yapılmış yolları delik deşik, yasaları eksik, olanları uygulanmayan, katilleri çok ama herkesin yine masum olduğu, vatandaşlarının iyi insanlar, seçilenlerin iyi insanlar, devletinin iyi...
Bu toprakta bir gün hepimiz öleceğiz.
Asla ve kat’a hiçbirimizin sorumluluğu yoktur.

Gelecek nesiller bizi affetsin.
Öldük iyi insanlar.
Yeter ki, başımız sağolsun.

 

 

Bu yazı toplam 4285 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar