Bir gün sonrayı düşünebilmek!
Kritik bir aşamaya gelmiş olan Kıbrıs sorunu müzakere süreci, BM Genel Sekreteri Ban’ın liderleri New York’ta bir araya getirmesi, her şeye karşın önemlidir. Her şeye karşın derken elbette, liderlerin isteksizliği ve cesaretsizliğini başa alar
Kritik bir aşamaya gelmiş olan Kıbrıs sorunu müzakere süreci, BM Genel Sekreteri Ban’ın liderleri New York’ta bir araya getirmesi, her şeye karşın önemlidir. Her şeye karşın derken elbette, liderlerin isteksizliği ve cesaretsizliğini başa alarak pek çok gerekçeyi art arda sıralayabiliriz!
Hristofiyas’ın isteksizliğinden Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun iki ayrı devlet arzularına kadar!
Ancak geldiğimiz konjonktür, Kıbrıs sorununun çözülmesinin neden kaçınılmaz olduğunu bizlere yeniden hatırlatıyor.
Öncelikle, Kıbrıs sorununu Türkiye üzerinden değerlendirenlerin, Türkiye’nin AB sürecinden kopmasının (ya da koparılması), Kıbrıs sorununun çözümüne dair “ihtiyacı” ortadan kaldırdığı iddiasını tartışmak gerekiyor.
Kıbrıs’ın çevresinde bulunan petrol ve Orta Doğu’yu yeniden düzenlenme süreci, bize açıkça göstermektedir ki uluslararası güçlerin bugüne dek Kıbrıs’a bakış açısı değişmeye açıktır, değişecektir.
Bugüne dek Kıbrıs’ta oluşan statükonun arkasına sığınanın sadece bize yakın toplumsal güçler olduğunu sanmayalım. Sorunun oluşumunda rolü olan ve hukuksal sorumluluk taşıyanlar yanında, pek çok büyük uluslararası güç, statükonun varlığından ciddi anlamda rahatsızlık duymamaktadır. Sorunun zamana yayılması, müzakerelerin - sürekli - sürmesi ve statükonun Türk Yunan dengesi bağlamında, bir istikrar alanı yaratması, bölgeye dair beklentisi olan tüm güç ve tarafları, var olan üzerinden (yani statükonun devamı) konum almaya itmişti. Var olan durumu, kendi çıkarlarını projelendirirken, stratejik planlamalarının temel verisi haline getirmişlerdi.
Kıbrıs sorununa dışarıdan baktığımızda, hiçbir egemen ulus devletin, var olan durumdan şikayetçi olmadığını ve var olan durumun kendi çıkarlarına aykırı olmadığını düşündüklerini anlarız.
BM’nin başlattığı müzakere süreçlerinin kırk yıldır yerinde sayması ne denli anlamlı? Bugün uluslararası siyaset yapıcılarının Atlantik kıyısından Doğu Akdeniz’e bakışları klasiktir ancak hala, kendi müttefiklerinin dengesini bozmayacak argümanlar üzerine kuruludur.
Bugün yeni konjonktür diyebileceğimiz Petrol zenginliğinin bulunması ile oluşan durumda, Kıbrıs tehlikeli bir konu haline geleceğe benziyor. Çünkü doğal kaynakların paylaşımı ve değerlendirilmesi üzerine “gözleri parlayanlar”ın sayısı oldukça çok.
New York zirvesinin, heyecanlı bir sonuç üretme olasılığı neredeyse yok. Ancak bu fırsat halkların kendi iradesini temsil üzerine şekillenmiş bir siyasete dayanıyor olsaydı ve çözümün ne demek olduğunu kavrayıp, “bir gün sonrayı” da düşünebilen liderlerce sürdürülseydi gerçekten farklı olurdu.