Bir Haftanın Ardından Crans Montana
Feminist Atölye olarak federal birleşik bir Kıbrıs sonucunu ümit ettiğimizi ve desteklediğimizi bir kez daha hatırlatmak isteriz.
Feminist Atölye - FEMA
[email protected]
Geçtiğimiz haftaki sayımızda Crans Montana bekleyişini konu etmiş ve liderlerden sürecin yapıcı ilerleyebilmesi için beklentilerimizi hatırlatmıştık. Bu süre zarfında süreçte endişelerin yükselişte olduğu, müzakerelerin çıkmaza girdiği noktalar olmakla birlikte, bu haftaki Gaile sayısına hazırlanırken BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Crans Montana’ya dönmesi ve müzakere ekiplerini tünelin sonundaki ışığa doğru yönlendirmesi bekleniyor. Her ne kadar detayları tamamıyla bilemesek de, olumlu bir hava oluşmuş durumda. Feminist Atölye olarak federal birleşik bir Kıbrıs sonucunu ümit ettiğimizi ve desteklediğimizi bir kez daha hatırlatmak isteriz.
Müzakere sürecinde en kilit nokta güvenlik ve garantiler konusu olarak karşımıza çıkmakta. Bununla ilgili, daha önce de hem burada hem de başka platformlarda dile getirmiş olduğumuz bir noktanın altını çizmek istiyoruz. Güvenlik, sadece askeri güvenlik değildir ve güvenlik anlayışını askeri güvenliğe indirgemek bu süreci çıkmaza sürükleyen birinci unsurdur. Güvenliğe ilişkin ikinci nokta ise, güvenlik anlayışının tek taraflı olmasının mümkün olmadığı, oluşacak federal devletin uzun ömürlü olması ve yıllardır etnik ayrım üzerinden kurgulanan iletişimin gerçekten federal bir kültüre dönüşebilmesi için Kıbrıs’ta yaşayan herkesin güvenlik kaygılarına yanıt veren, bir tarafı korurken diğer tarafı tehdit etmeyen, sosyal diyalog ve devlet-vatandaş ilişkisinde güvene dayalı bir güvenlik yapısının oluşturulması gerekliliğidir. Bu gereklilik göz önünde bulundurulmadıkça, üzülerek söylüyoruz ki, güvenlik sorununu çözmek mümkün olmayacaktır. Güvenlik konusunda toplumların yanında, geçmiş uluslararası anlaşmalar dolayısıyla aktör olarak bulunan İngiltere, Türkiye ve Yunanistan’ın masada net olarak neler söylediğini bilmesek de kendi pozisyonlarında değişiklikler yapmaya ikna olduklarına dair bir eakışı bulunmakta. Bu bilgi akışının sağlanmasında büyük rol üstlenen başarılı tahlilleri ile haberleri takip edilebilir kılan basın emekçilerini de buradan selamlıyoruz!
Bu yaz, barışın güneş açtığı bir yaz olsun!
Kadınlar Adalet istiyor!
15 Haziran’da Ankara’da başlayıp İstanbul’da sonlanacak Adalet Yürüyüşü’ne 70i aşkın kadın örgütü de katıldı. Kadınlar yürüyüşe, barış aktivisti ve sanatçı Pippa Bacca’nın erkek şiddetine kurban gidişinin dokuzuncu yılında, Bacca’nın öldürüldüğü yer olan Gebze’den katıldı ve haykırdı Erkek Adalet Değil Gerçek Adalet! Yapılan basın açıklamasında: ‘Son dönemde özellikle OHAL ile birlikte vahşileşen hukuksuzluk ve cezasızlık politikaları erkek şiddetini de katbekat arttırdı. Kadın vekillerin, siyasetçilerin ve belediye başkanlarının tutukluluğu, atanan kayyumların önce kadın çalışmalarını durdurmaları ve sığınakları kapatmaları, Kanun Hükmünde Kararnamelerle işinden edilen yüzbinlerce insanın yanı sıra kadınların dayanışma derneklerinin ve kadın odaklı habercilik yapan medya kurumlarının da kapatılması kadınların ve çocukların erkek şiddeti karşısındaki konumlarını kırılganlaştırıyor. Kadınların siyasi kazanımlarına el konuluyor, kadınlar siyasetten uzaklaştırılıyor. Hayatın her alanında, erkeklerle eşit haklara ve fırsatlara sahip olana kadar: Eşitlik yoksa adalet de yok!’ dendi ve kadınlar kendi talepleri ile adalet yürüyüşünde yer almaya çağrıldı.
Kadınların olmadığı yerde adalet de eşitlik de demokrasi de yoktur. FEMA olarak adalet yürüyüşüne katılan ve kadın direnişini bir kez daha haykıran tüm kadınlar ve örgütlere dayanışmamızı gönderiyoruz.
Mor Kitaplık
Ohal’de Feminizm: Nebahat Akkoç Anlatıyor - Ceren Belge – Ayizi Kitap
Bu kitap Türkiye'de feminizm denince akla ilk gelen insanlardan biri olan Nebahat Akkoç'un hayatını anlatıyor. Uzun yıllar Diyarbakır'da ilkokul öğretmenliği yapan Nebahat Akkoç, 1990'ların Olağanüstü Hal rejiminde kadınların şiddeti farklı bir şekilde yaşadıkları fikrinden yola çıkarak Diyarbakır'da KAMER'i kurdu. Bu hikâye, birçok bakımdan olağanüstü bir insanın hikâyesi. Siyasi iktidarın kendisini ve ailesini yok etmek için yaptığı onca şeye misillemeyle veya teslimiyetle değil, adalet duygusundan vazgeçmeyerek karşılık vermiş bir kadın Nebahat Akkoç. Kitap aynı zamanda Türkiye'de çok sayıda Kürt'ün, Alevi'nin, Ermeni'nin ve kadının hikâyesini de anlatıyor. Hasan'la Berçem'in, annesi babası Kürt, Alevi veya solcu olduğu için akşam eve gelememiş, işkence görmüş, cezaevine girmiş on binlerce çocuğun hikâyesini.
OHAL, kimisi için "orda bir köy var uzakta"daki köydür; kimisi için yıllar süren bir savaşın ve acının adıdır. Bazıları ise, Nebahat gibi, OHAL'i yaşarken onu başka şeye dönüştürmenin mücadelesini vermiştir. Sadece maruz kalmamış, bulunduğu koşulları değiştirmeye çalışmıştır. O halde, feminizm!