Bir Kanadımız Kırık şimdi...
Sevdiğimiz, birlikte birşeyleri; hem de bizce çok önemli şeyleri paylaştığımız insanlar tek tek aramızdan ayrılıyor.
Daha geçtiğimiz Salı günü Ali Nesim hocamızla ilgili bir etkinlik düzenlenir, onun bizdeki hatırasını paylaşırken, Cuma günü de benim için, dergimiz SPOR TARİH için bir “lokomotif” olan değerli hocamız Omaç Başat’ın vefat haberini alıyordum.
Omaç Başat hocamızı, onun engin spor bilgisini anlatacak kelime bulamıyorum.
İnsanlığı mı?..
Böylesine sevecen ve böylesine yardımsever, bilgisini rahatlıkla paylaşan bir kişilik artık zamanımızda bulmak zor derim.
Mete Adanır Vakfı olarak ülkemiz yazın hayatına, Kıbrıs Türk Spor Tarihimizi araştırıp, belgeleyip ve bir belge niteliğinde, “süreli” dergi formatında bir yayınla, toplum belleğine bizler de katkı koymak için karar verdiğimizde, ilk konuştuğum kişi olan sevgili Yücel Hatay ağabeyimin dediği şu sözler aklımdadır: “Omaç Hocayı da katalım, çok iyi belgeleri var ve seve seve yazar.”
Öyle de oldu.
Bir telefonla lokomotifteki yerini alıverdi.
Omaç hocamı uzun yıllardır tanıyor, 1988 yılında Kıbrıs Gazetesi’nin Ekran eki’nde ilk kez yazmaya başladığımda diyaloğumuz bir o kadar daha artmış, 1997 ve 2000 yılında yayınladığım “Kıbrısılı Türklerde Müzik” kitaplarımda bana Tople Kültür Derneği’ni anlatmıştı.
Gün geldi yeni projemiz SPOR TARİH’te birlikte yol almaya başlamıştık.
Her gönderdiği yazıyı detaylı bir şekilde formata sokar, elindeki “tarih” nitelikli fotoğrafları bizlerle paylaşırdı.
Dergimizin ilk sayısını yayınlamadan önce oluşturduğumuz yazı ekibiyle 31 Ekim 2013 tarihide Eziç’te bir yemekte çektiğimiz fotoğrafın, Omaç hocamızla son fotoğrafımız olacağını nereden bilebilirdik ki.
Hayat böyle birşey işte.
İkinci sayımızı Nisan ayında yayınladıktan sonra artık hastalığıyla yoğun bir mücadeleye girmişti.
Haberler kötü gelmeye başlamıştı ve son olarak Onkoloji’de yattığını öğrendiğimde, mücadelesini git gide yitirmekteydi.
Dostum Cenk Mutluyakalı ile kendisini ziyarete gitmiş ve 2. sayımızdaki yazısını da görmesi için dergiyi de götürmüştük.
Morali o kadar yerindeydi ki; 3. Sayının yazı planlarını bile yapmaya başlamıştı: “şunu koyacağız Eralp bu sayıda, güzel fotoğraflar da var” demesi hâlâ kulaklarımda.
Oradan ayrılırken gerçeği biliyorduk biz.
Omaç hocamızın yeniden aramıza dönmesi imkansız gibi bir şeydi.
Artık SPOR TARİH dergisi olarak onun koyduğu harç, bizim daima gücümüz olacaktır.
Huzur içerisinde uyu sevgili Omaç hoca’m...