1. YAZARLAR

  2. Onur Olguner

  3. BİR KAP SU VİCDANIMIZI RAHATLATMAYA YETİYOR MU?
Onur Olguner

Onur Olguner

BİR KAP SU VİCDANIMIZI RAHATLATMAYA YETİYOR MU?

A+A-

2011 yılının bir yaz gecesiydi. Gece yarısına doğru arabamla Girne’den Lefkoşa’ya doğru dönüyordum. Genelde geceleri çok acil işim olmaması durumda yavaş sürmeye özen gösteririm. Yavaş sürerim çünkü önüme bir kedi veya köpek atılması ihtimalinden çok korkarım. Nitekim o gün bu korkum gerçek oldu. Boğaz kavşağını yeni geçmiştim ki aniden önüme bir köpek atıldı.

Tamamen yavaş sürmenin sayesinde bu köpeğe çarpmadan durabildim. Köpek oyuncunun tekiydi, yolun ortasında koşup oynuyordu. İki araba daha yanımdan hızla geçince korkarak yoldan kaçtı. O gece ciddi ikilem yaşadığımı, çaresiz hissettiğimi çok iyi hatırlarım. Ya yoluma devam edecektim ve köpeğin tekrar yola atılması durumunda ölmesini kabul edecektim, ya da sorumluluk alacaktım. En sonunda eve gitsem bile uyuyamayacağımı fark ettim. Ve ben de ovalara atıldım, ıslık çala çala köpeği çağırdım, kucakladım ve arabamın arkasına attım.

Oyun oynamayı, koşmayı ve zıplamayı çok seven bir köpekti. Zaten tasması da vardı. Eve getirdiğimde bu gecelik arka bahçede tutabilirim diye düşündüm. Çünkü içeride artık 15 yaşına gelmiş olan köpeğimiz Plüto’muz kalıyordu. Köpeği 11de arka bahçeye bağladım, 12ye kadar Plüto ile karşılıklı havlaştılar.
Tüm mahalleli uyanmıştı, ne yapayım diye kara kara düşünmeye başladım. Aradım araştırdım “sanayi bölgesinde barınak var” dediler, inanamadım. Gecenin ikisinde Plüto’nun gezdirme ipiyle köpeği bu barınağa götürdüm.

O gece köpeği bu barınağa bırakacaktım. Sabah resmini çekip internete koyacaktık ve ipini kopartarak evinden kaçan bu köpeği tekrar sahibine kavuşturacaktık. 

İşte yıllardır gönüllülerin çabalarıyla ayakta duran Lefkoşa Hayvan Barınağı ile tanışmam tam da bu şekilde oldu. Sonrasında teker teker sivil toplum örgütleriyle ve bu örgütlerde çalışan değerli arkadaşlarla da tanıştık.
Bu gönüllüler sokak hayvanlarının yaşam mücadeleleri için hiçbir karşılık beklemeden çalışan arkadaşlardı. Barınağı çalıştırır, belli günlerde temizlik seferberliği yapar, pazarda bu hayvanlar yararına satış yapar ve hatta köpekleri sevme etkinlikler düzenlerlerdi. Kısacası hayatlarını kendi hakkını koruyamayan bu canlılar için adamışlardı.

Sivil toplum örgütleri bu çaba ve özveri ile sokak hayvanlarını korumaya çalışırken bizim Lefkoşa’da durumumuz neydi peki? Biraz Avrupa Birliği yardımlarıyla, biraz gönüllülerle, az biraz da Lefkoşa Türk Belediyesi katılarıyla yarım yamalak inşa ettiğimiz barınağımız, kalabalık nüfusu ile Lefkoşa’nın sokak hayvanlarına hizmet vermeye çalışıyor.

Sanayi bölgesinin içerisinde sıkışıp kalmış olan bu barınak, özellikle de belediye seçimleri döneminde her zaman siyasi propagandaya malzeme oluyor. Barınağın yenilenmesinden aşılanma kampanyalarına, hatta bazen hayvan hastanelerine kadar birçok sözler veriliyor. Fakat her belediye seçimi sonrası gelenek olan sanayi bölgesi ziyareti hiçbir zaman barınak ziyaretiyle devam etmiyor.
Peki, bir belediyenin ideal bir barınak için ihtiyaçları nelerdir? Belediyecilik kapsamında bu ihtiyaçlar 3 temel adımda sağlanabilir: Yapısal Adımlar, KAY ve Paydaş Mentalitesi.

- Yapısal olarak aslında geniş bir arazi bulmaktan ötesinde pek bir ihtiyacı yok barınakların. Küçük bir revir, bakım odası ve mutfağın olması gerekiyor. Ve bunun yanında da üzeri kapanıp ve yanları tellenecek geniş yuva alanları barınak için yetiyor.

- Tabii, sadece binayı yapmak sokak hayvanlarının sorunlarını çözmüyor. Özellikle Doğu Akdeniz Üniversitesinde ve Türkiye’nin pek çok çağdaş belediyesinde uygulanan Kısırlaştır Aşılat Yaşat (KAY) kampanyasının ülkemizde de uygulanması kesinlikle şart. Sokak hayvanlarının nüfus artışının önüne geçen, hastalıkların yayılmasını engelleyen bu adım sayesinde sadece tehlikeli olan sokak hayvanlarını barınağa almak ve rehabilite etme imkanı sağlanıyor.

- Yapısal ve KAY önlemlerinin ötesinde, bir diğer elzem adım ise paydaşları barınağın yönetimine katmak. Belediye başkanının başkanlığını yapacağı, meclis üyelerinin ve sokak hayvanlarıyla ilgili toplum örgütlerinin temsilcilerinin bulunacağı bir yönetim kurulu kurulması belki de en önemli adım. Çünkü ancak bu adım sayesinde barınak idamesinde hayatını buna adamış paydaşlar ile birlikte çözümler üretebilecektir.
Bu temel belediyecilik adımları ile sokak hayvanlarının yaşam mücadelesinde fark edilebilir olumlu adımlar atmamız mümkün. Bu adımları atmak için ise yönetimlerin temel bir doğruyu fark etmesi gerekiyor. Bu dünyada biz insanlar tek başımıza yaşamıyoruz. Bizimle birlikte bu dünyayı paylaşan pek çok canlının en az bizler kadar bu havayı solumaya hakları var. Sokak hayvanları ise bizimle şehirleri paylaştığı için bunların başında geliyor.

Yeter ki biz bu canlıların yaşama hakkına saygı duyalım.
Yeter ki belediyecilik vizyonumuza bu kaygıyı yerleştirebilelim.

Bu yazı toplam 5952 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar