1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Bir “kayıp” çocuk için yazılan şiir ve yasaklar…
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Bir “kayıp” çocuk için yazılan şiir ve yasaklar…

A+A-

***  İngiltere’de yaşamını sürdüren Ertanç Hidayettin, “İngiltere’deki hallerimiz” başlıklı yazısında bir “kayıp” çocuk için Aycan Saraçoğlu’nun yazdığı şiirin nasıl yasakçı tavırlarla karşılaştığını kaleme aldı…

Ertanç HİDAYETTİN

Son aylarda okuduğum ve en çok etkisi altında kaldığım kitaplardan biridir Tufan Erhürman’ın ‘Kıbrıslı Türklerin Halleri – iki’ kitabı. Bu kitabı okuyunca bizim İngiltere’deki hallerimiz aklıma geldi. Zaman zaman bu konuda yazılar yazarım. Ama Erhürman’ın hayranlıkla okuduğum kitabı bana daha değişik bir perspektiften hallerimize bakmamız gerektiğini hatırlattı.
Yazarın çok geniş araştırmalar yaparak yazdığı, dünya edebiyatından örneklerle Kıbrıs’taki hallerimizi açıklamaya çalıştığı yazıları, beni o tür akademik, araştırmacı uslübü kullanarak konuya yaklaşılması gerektiğine inandırdı. Bu tür yazıları çok severim. Kafa yorarak, araştırarak yazılan yazıları yani. Bunu en güzel bir şekilde yapanlardandandır Tufan Erhürman. Bir de Nazım Beratlı çok iyi yapar bunu. Umarım ileride içimizdeki akademisyen arkadaşlar tarafından İngiltere’de yaşayan Kıbrıslıtürkleri konu alan bu tür bir akademik araştırma yapılır.
Kıbrıs’ta ve İngiltere’de yaşayan Kıbrıslıtürklerin halleri arasında muhakkak ki benzerlikler var. Ama aynı zamanda büyük farklılıklar da var. Bir kere biz göç ve göçmen mentalitesinden kurtulamayan bir toplumuz. Yıllarca bu ülkede yaşayan ama hala kendilerini “gurbette” görenler çok aramızda. Bu durum doğal olarak bu kişilerin bulundukları ülkeye uyum sağlamalarını, entegre olmalarını önleyen önemli bir etken oluşturuyor. Müstemleke devresinden sonra göç konularında yazan yazarlar arasında Homi K. Bhabha, Edward Said gibi yazarlar bulunmaktadır. Bir İnternet araştırması ile okurlarım bu yazarların yapıtlarına ulaşabilir.
İngiltere’de yaşayan Kıbrıslıtürk toplumu için en vahim durum, çok kültürlü bir toplumda yaşadıkları bilincinden yoksun olmalarıdır. Büyük kitleden bahsediyorum. Tabii ki entegre olmayı beceren çok başarılı ikinci, üçüncü kuşak insanımız var. Ama çok kültürlülüğün bir zenginlik olduğundan habersiz, hatta çocuklarını özenle diğer kültürden gelen çocuklardan uzak tutan ve ırkçılıktan nasibini alan ailelerimiz oldukça fazla.
“Toplum” sözünü sık sık kullanıyoruz, ama aslında bu kavram açıklaması güç bir kavramdır. 21 Kasım 2012 tarihli “Toplumsal Bilinç” başlıklı köşe yazımda bu konuya değinmiş ve şöyle demiştim: “Ne kadar da toplum kavramı açıklaması güç bir kavramsa da toplum olarak addedilmek için bazı karakteristik şeylerin mevcut olması gerekir. Ortak bir kimlik, ortak paydalar ve değerler çerçevesinde birleşmek bunların en önemlileridir”. İngiltere’de yaşayan Kıbrıslıtürklerin ne kadar bu tanıma uyduğu tartışılır. Bu yazıda bunu yapma niyetim yoktur. Geçmişte yaptım.
Geçtiğimiz Aralık ayı oldukça yoğun “toplumsal” aktivitelerin gerçekleştiği bir ay oldu. Bunlardan biri temelleri 6 ay önce atılan Kıbrıslı Sanatçılar Platformu’nun düzenlediği ilk etkinlikti. Platformun kurucu üyelerinden biri olarak etkinliğin organizesinde faal rol aldım. Yazımın başlığına uygun olduğundan bu örneği vermek istedim.
Amacımız bir salonda halka açık bir etkinlik yapmak, ayrıca iki Türk dili ve kültürü okulunda özellikle öğrenci ve ailelerine bir program sunmaktı. Kuzey Kıbrıs’tan Tanıtma ve Kültür Dairesi desteğiyle üç karikatürist, üç de şair gönderildi. Birçokları uluslararası arenada tanınmış sanatçılar. Şairler arasında olan Neşe Yaşın’ın şiirleri birçok yabancı dillere çevrilmiş. Karikatüristlerimiz, çeşitli ülkelerde ödüller almış kişilerdi.
İlk etkinliğimizde salonu dolduran bazı kişiler okunan bir şiirden rahatsız oldukları için salonu teketmişler. Şiir, 74 yılında Kıbrıs’ta katledilen bir Kıbrıslırum çocuğun dramını anlatıyor. Efendim, şair niye Muratağa, Sandallar, Atlılar’da katledilen Kıbrıslıtürk çocukları için ağlamıyormuş. Karikatürleden de rahatsız olan epeyce insan olduğunu öğrendim. Türkiye karikatürlede aşağılanıyormuş.
Bunlar alışageldiğimiz şeyler. Ama Hornsey Atatürk Okulunda yapmayı planladığımız etkinliği okul yöneticilerinin tavrı yüzünden iptal etme zorunda kalışımıza ne demeli? Yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı okul yönetimi telaşlanmış, şairlerin şiirlerine sansür uygulamaya kalkışmıştı.
Okullarında çocuklarımıza şoven kokan dersler öğreten, ırkçı andlar, kutlamalarda “düşman” kavramı dolu şiirler okutanlar, çocukların statüko dışında, ezber bozan şeyler duymalarından oldukça rahatsız oluyorlar. Maalesef bazı okullarımız kafa tokuşturarak selamlaşan kişiler tarafından yönetiliyor. Bu okullara giden öğrenci sayılarının azalma nedenlerinden biri de okullarda uygulanan ırkçı, şoven yaklaşımdır. Bu yüzden haklı olarak birçok aileler çocuklarını Türk dili ve kültürü okullarına göndermiyorlar.
Bir örnekle İngiltere’de yaşayan toplumumuzun hallerinden bahsettim. Sözde eğitimcilerin bu olumsuz örnekteki rolü insanı depresyona sokacak nitelikte. Ama yılın sonuna doğru gençler tarafından başlatılan ‘Kıbrıslı Türk Gençliği – İngiltere’ grubu 2015 yılına umutla başlama sebeplerimden birisidir. Haydi gençler, umudumuz sizlersiniz.
“Eğitimin amacι, ne düşünmemiz gerektiğini değil, nasιl düşünmemiz gerektiğini öğretmek, beynimizi başkalarιnιn düşünceleri ile doldurmak değil, beyin gücümüzü geliştirmek ve böylelikle kendi kararιmιza ulaşmamιzι sağlamak olmalιdιr”. Bill Beattie
(KIBRIS POSTASI – Ertanç HİDAYETTİN – 6.1.2015)

------------

***  “Kayıp” Yannis Suppuris için Aycan Saraçoğlu’nun yazdığı şiir…

“Büyümemiş çocuklar…”

Fotoğrafın karşımda.
Hala fotoğraftaki yaştasın.
Büyümene fırsat vermediler
Büyümemiş çocuk.

Fotoğrafın karşımda...
Gözlerin pırıl pırıl umut,
Yüzün sonsuz mutluluk,
Dudakların, müjdecisi aydınlığın.

Fotoğrafın karşımda,
Balikitreli çocuk, Yannis.
Çocukluğuna, oyunlarına,
Evine, okuluna doyamamış çocuk.

Fotoğrafın karşımda.Savaş mı, intikam mı,
Cinayet mi, katliam mı,
Barbarlık mıydı yaşadıkların?
Sen de anlayamadın değil mi?
Ben de anlayamadım Yannis.
Ben de anlayamadım.

Aklıma, yüreğime sığmadı.
Hala gözlerimi her kapayışımda, seni görüyorum.
Rum, Türk, tüm çocuklar,
bütün büyümemiş çocukları geliyor Yurdumun,
Mahsun ve şaşkınsınız.
Kiminiz Rumca,
Kiminiz Türkçe…
Gözlerimin içine bakıyorsunuz.

Aycan Saraçoğlu
30 Nisan 2014 – Londra

Bu yazı toplam 3310 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar