Bir “kayıp” yakınının cenaze töreninden notlar…
Kufezli “kayıp” yakını Nitsa hanım Lakadamya’da toprağa verildi…
Kufezli “kayıp” yakını Nitsa, tabutun içinde yatıyor… Tabutun üstünde camdan bir pencerecik var, oradan görebiliyoruz yüzünü… Kıbrıslırumlar’daki bu gelenek bana her zaman biraz ürpertici geliyor: Tabutta yatan insanı görebiliyorsunuz… Bizde böyle bir gelenek olmadığından, tanıdık insanların cenaze törenlerine katıldığımda ve tabuttaki pencerecikten baktığımda sanki ölümle göz göze geliyormuşum gibi bir duygu kalıyor içimde…
Lefkoşa’da Akropolis bölgesinde Ay Dimitriu Kilisesi’ne gelmek için Ledra Palas barikatından iki taksi aldık çünkü tek taksiye sığımıyorduk…
Kufezli Mehmet Terzi ve sevgili eşi, değerli arkadaşımız Mustafa Murat ve İsmet Murat ve Artemili Hüseyin Adıer…
Tümümüz de Kufezli Nitsa’nın ailesinin tanıdıkları, dostları olarak bu cenaze törenine katılmaya karar verdik… Ve geçtiğimiz Pazar günü yani 5 Ocak 2020 sabahı, iki taksiye atlayıp buraya geldik…
Mehmet Terzi arkadaşımız, tümümüz adına bir çelenk yaptırdı ve üzerine hepsimizin adını da yazdırdı…
Kilisede Pazar ayini henüz bitmiş olmalı ki insanlar kiliseden çıkıp evlerine dönüyorlar – Loizu ailesi henüz gelmedi kiliseye… Biz biraz erken geldiğimiz için onların gelişini bekliyoruz…
Az sonra kızkardeşi Hrisulla geliyor… Ortanca çocuk olan Marulla hanım da geliyor…
Mihalis Loizu ve oğlu Loizos Loizu 1974’te Kufez’den “kayıp” edilmişti – yıllar sonra Kufez’in dışında onlardan kalanlar bulunmuş ve birkaç yıl önce cenaze töreni yapılarak defnedilmişlerdi… O cenaze töreninde de Kıbrıslıtürk Kufezliler ve başka köylerden bu ailenin dostları vardı…
Mihalis ve Fiyu Loizu’nun ortanca kızları Marulla da burada… Az sonra Fiyu hanım da geliyor… “Kayıp” eşi ve oğlunu birkaç yıl önce defnetmenin acısını henüz atlatamadan şimdi de en büyük kızı Nitsa’nın cenaze törenine katılmak zorunda kalıyor… Bir anne için ne büyük acı bu…
Gidip ona sesleniyoruz ve bize Türkçe konuşuyor…
“Sakın korkmayın, yanımızda durun” diyor… “Gelin, içeri gidelim… Sakın korkmayın, bir şey olmaz” diyor…
Korktuğumuz bir şey yok ama o bizi rahatlatmaya çalışıyor, kendi acısını düşünmeksizin…
Artemili Hüseyin Adıer’e sarılıyor ve “Oğlum” diyor…
Hüseyin Adıer’in ablası Kufez’de evliymiş ve Mihalis Loizu’nun çok büyük davarları olduğu için Hüseyin bu davarların bakımında rol alırmış… Mihalis Loizu ona hep “Oğlum” dermiş… Rumca alfabeyi, Loizu’nun evlatlarından alıştığını anlatıyor bize…
“Rumca alfabeyi alıştırdılardı bana kızlar” diyor…
Kardeş gibi büyümüşler, yetişmişler…
Hüseyin bey 1974’te asker olarak Kuzey Mesarya’da İpsoz’da (Akova) merkezi toplama kampında görevliyken, burada Fiyu hanımla karşılaşmışlar…
Fiyu hanımı önce Maratovuno’ya götürmüşler, ondan sonra İpsoz’daki kampa…
Kampta Hüseyin beyle karşılaşınca üstüne sarılıp “Oğlum, kocam ve oğlum ne oldu?” diye sormuş…
Arada bir hala telefon açıp seslenirmiş Hüseyin beye… Arkadaşımız Mustafa Murat, “Kayıp oğlunun hasretini giderir böylece, öyle inanırım” diyor…
Nitsa hanım 1974 öncesinde Lisi’de evliymiş, bu yüzden Kufez’de değilmiş 1974’te… Öğretmenlik yapmaktaymış…
Üç ay kadar önce Nitsa hanımın durumu çok iyiymiş – Mihalis Loizu’nun kardeşinin oğlu olan Dr. Loizos Loizu’nun oğlunun Kakopetria’da düğünü yapılmıştı ve hepimiz davetliydik, ben gidememiştim, o gün çalışıyordum ama Mustafa Murat ve eşi ile Mehmet Terzi ve eşi gitmişti oraya, Hüseyin bey de… Bu düğünde Nitsa hanımın durumu çok iyiymiş…
Kiliseden bizi arabasıyla Ledra Palas’a bırakırken, Bay Hristaki anlatıyor olanları sonradan… Nitsa hanım üç ay önce mide kanseri olduğunu öğrenmiş, kimseye bir şey söylememiş… Tedavi olamamış – bunu yetiştirmemiş veya reddetmiş… Bay Hristaki ile Bay Dimitri, bizleri kendi arabalarıyla barikata bırakıyorlar, her ikisi de çok iyi Türkçe konuşuyor… Mustafa Murat, “Onlar bize çok yakın insanlar” diyor…
Cenaze töreninde Dr. Loizos Loizu’yla da karşılaşıyoruz – en nihayet yüzyüze tanışıyoruz… Bu sayfaları takip edenler, Akatu’da doğup büyümüş ama babası Kufezli olan Dr. Loizos Loizu’nun Kufez ve Akatu’yla ilgili yazmış olduğu hatıraları çevirerek yayımlamış olduğumu hatırlayacaktır… Dr. Loizos’un gözleri şekerden etkilenmiş – neredeyse görmüyor, bu yüzden oğlu ona yardımcı oluyor basamakları çıkarken…
Dr. Loizos, o kadar yüce gönüllü bir insan ki, Mustafa Murat’tan onu Muratağa-Atlılar-Sandallar toplu mezarlarına götürmesini istemişti… Birkaç yıl önce Mustafa Murat arkadaşımız onu ve eşini alarak bir müzeye dönüştürülmüş olan Muratağa okuluna götürmüştü onları, burada müzedeki bekçiden izin alarak müzeyi incelemişlerdi. Mustafa Murat şöyle diyor o günle ilgili:
“Sonra mezarlığa gittik… Altı aylık bir bebeğin de öldürülmüş olduğunu öğrenince çok etkilenmişlerdi… 16 günlük bir bebeğin de öldürüldüğünü öğrenince, Loizos’un eşi ağlamaya başlamış, “Böyle bir vahşet olamaz” demişti…
Sonra onları Muratağa-Sandallar’da öldürülmüş olan Kıbrıslıtürkler’in gömüldüğü çukura götürmüştüm… İlk ortaya çıktıkları görüntünün maketini yaptıydılar… Bir tabela vardı orada, “Rumlar’ın babarlığı” gibi bir şey yazardı. Onu tercüme ettim kendilerine. Bana dediler ki “Şimdi biz da Rumuk, biz da barbarık? Bizce yanlıştır bu şekilde yazmak. Kimler yaptıysa, onları yazmalı, bütün Rumlar’a mal etmemeli…”
Bu ziyaretten Dr. Loizo çok etkineldi ve dönüşünde Facebook’a da attıydı, EOKA-B’nin yaptığı vahşetin nelere malolduğunu anlatmak için… Bazı Kıbrıslırumlar kendisine çok saldırdıydı… Muratağa-Atlılar-Sandallar katliamı duyulunca, Dr. Loizo’nun amcası ve yeğenini bazı Kıbrıslıtürkler “intikam” gerekçesiyle öldürdükleri için, Muratağa-Atlılar-Sandallar katliamının geçtiği yeri görmek isterdi, bunun için gittiydik…
Sonra Atina’dan bana telefon açarak “Sanki iki elimi de arı kovanına soktum” demişti, “bana o kadar çok saldırdılar ki…”
Ay Dimitriu kilisesi hıncahınç doluyor… Nitsa hanım için cenaze töreninde öğrencileri konuşmalar yapıyor ve onu “Öğretmenlerin öğretmeni” olarak niteliyorlar… Lefkonuk ve Akatu belediyelerinden de kadın temsilciler birer konuşma yapıyorlar ve Nitsa hanıma bu son veda töreninde, gözyaşları içinde onun ne güzel bir insan olduğunu anlatıyorlar…
Ardından isim okunarak çelenkler konuyor tabutun yanına… Bizim ismimiz de çağrılınca, biz de çelengimizi hep birlikte gidip tabutun yanına koyuyoruz… Fiyu hanım da, Hrisulla da, birer “kayıp” yakını oldukları halde, bu cenaze töreninde de Kıbrıslıtürk dostlarının görünür olmasını istiyorlar – Mihalis Loizu ve oğlu Loizos Loizu’nun dört yıl önce 28 Şubat 2016’da yapılan cenaze töreninde de böyle olmuştu – hatta Hrisulla hanım, cenaze töreninde yaptığı konuşmayı Türkçe’ye de çevirerek, törene katılanlara vermişti…
Cenaze töreni sona eriyor… Nitsa hanımı Lakadamya’daki mezarlığa defnedecekler… Biz aileyle vedalaşarak Ledra Palas’a dönüyoruz…
Işıklar içinde yatsın Nitsa hanım… Loizo ailesinin acısını paylaşıyoruz…