“Bir kaza anında elin incinmez, kolun kırılmaz… Ya kopar ya da ölürsün!”
YENİDÜZEN, “İşin Zoru” yazı dizisiyle bu hafta ticaretin kalbi Mağusa Limanı’na konuk oldu. Liman işçiliğinin ağır koşullarını, hayati tehlikelerini Ahmet Efecan ile konuştuk.
Didem MENTEŞ
Bir iş düşünün ki bir an gözünüzü ayıramazsınız… Bir anlık boşluk, anlık bir dalgınlık hayatınıza mal olabilir… Ağır, zor ve tehlikeli… Garantiniz sadece sizsiniz!
Koca bir liman, koca bir gemi ve binlerce ton yük… İşiniz bu yükü boşaltmak… Bir vincin ucundaki kancayı sağlam bir şekilde yerine geçirmek. Yükün yerden havaya kaldırılıp, konulacağı yere kadar onu izlemek… Aksi takdirde anlık bir kaza ya bedeninizden bir parçayı alır gider ya da sizi öldürür…
Bir anlık hatanın dönüşü yok…
Bu hafta ‘İŞİN ZORU’ gerçekten de zordu... Ticaretin kalbi olan, bir geminin geldiği diğer geminin yol aldığı, yüklerin birinin indirildiği, birinin yüklendiği Mağusa Limanı’na konuk olduk. Liman işçisi Ahmet Efecan’a…
Liman işçiliğinin ağır koşullarını, hayati tehlikelerini konuştuk. Tehlikenin her an nasıl kol gezdiği, kişinin hem kendisini hem de arkadaşını nasıl kontrol ettiğini yerinde izledik. Bir anlık bir hatanın dönüşü olmayacağı, fiziksel işin ağırlığı kadar sorumluluğunu da hissettik…
Büyük bir ekip işi
Mağusa limanından içeri girdiğimiz o gün büyük bir heyecan yaşıyoruz. O koca gemilerin limana girişi, tırların gidiş gelişleri, insanların harıl harıl çalışmaları ilgimizi oldukça çekiyor. İşin zorunu gerçekleştireceğimiz gemiyi buluyoruz. Tabii ilk önce geminin dışında oturan güvenlikçiye bilgi veriyoruz. Ardından da gemiye girerek, kendimizi hummalı bir çalışmanın içerisinde buluyoruz. Geminin içindeki yükü vincin kancalarına takan 4 kişi, yükü yukarıya çekmesi için koordine eden 2 kişi ve vinçleri kullanan 2 kişiyle birlikte bir ekip çalışmasının ortasında buluyoruz kendimizi.
Yük havaya kalkarken endişeleniyorsunuz
Geminin içindeki inşaat demirlerine vincin kancasını takmaya çalışan 4 liman işçisinden biri olan Ahmet Efecan ile görüşüyoruz. Yanına gitmek için küçücük dar bir merdivenden aşağı iniyoruz… Arkadaşıyla birlikte kocaman demirlerin üzerine dikkatlice ve sıkıca geçirdikleri kancaların yukarıya çekilmesini izliyoruz. Yükün havaya yükseldiği an ise yan tarafa geçerek, geminin dışına çıkarılışını dikkatlice izlediklerine, gözlerini ayırmadıklarına tanık oluyoruz.
Söyleşi için ara verip sohbet ettikten sonra birlikte işin başına geçiyoruz. Vincin kancalarını takarken rahat olsanız da yükün yukarıya çıkış anında endişe duymanıza engel olamıyorsunuz.
Kendinizi korumak zorundasınız!
Vincin taşıdığı yükleri izlerken en boş alana geçiyorsunuz ki bir tehlike anında kendinizi koruma altına alıyorsunuz. Onların işi dışarıdan kolay görünüyor olsa da yapacakları tek bir hata, o yüklerin aşağıya düşüp etrafı dar, madağın etmesine ya da bir candan olmaya neden olabiliyor…
Ahmet Efecan’ın deyimiyle “kancayı yanlış takarsanız ya da sicim koparsa veya vinci kullanan yanlış bir hareket yaparsa tehlike büyük… Bir kaza olduğundan elin incinmez, kolun kırılmaz! Ya kopar ya da ölün… Garantiniz yok… Liman da sizi kimse koruyamaz, sen kendi kendini korumak zorundasın…”
“İşimin zorluğu ‘can’ tehlikesi…”
37 yaşındaki Ahmet Efecan, 2005 yılından beri liman işçisi olarak çalışıyor. Turizm üzerine üniversite bitirse de işsizler kervanına katılmaktansa baba mesleği olan liman işçiliğini seçmeyi tercih ediyor.
“Ben 2005 yılından beri limanda çalışıyorum. Mesaimiz memurların çalışma saatleriyle aynı. Yalnızca biz 11:30- 13:00 saatleri arasında öğle paydosu yaparız. Adanın tek yük limanı her şey buradan girer. Her türlü malzemeyi taşıyoruz. Çimento, demir, mermer gibi ne gelirse… Biz gemiyle gelen ağır malzemeleri vincin kancasına takarak, geminden çıkartılmasını sağlıyoruz. Biz geminin içinde kancayı takarken, bir kişi geminin dışında vinçteki şoförü yönetiyor, vinç ile alınan malzemeler geminden çıkartılıyor. Köprü oluşturuyoruz, köprünün bir ayağı takılırsa gider…”
“Hatanın geri dönüşü yok”
Gemide herkesin birbirini gözetlediğini anlatıyor Ahmet Efecan… Küçük bir hatanın geri dönüşü olmayacağından, yükün gemiden boşaltılırken çalışanlar arasında oluşturulan köprünün büyük sorumluluk taşıdığına işaret ediyor.
Fiziksel ağırlığından bahsediyor işin... En önemlisinin de dikkatli olunması gerekliliği olduğuna işaret ediyor. ‘Canını’ korumaktan, ölüm tehlikesinden söz ediyor…
Bir de yazın dayanılmaz sıcağında döktükleri teri, eldivenlerin içinde alev alev yanan ellerini, geminin içinde verdikleri ekmek kavgasını anlatıyor…
“Tehlike büyük! Garantiniz yok…”
“İşimin zorluğu can tehlikesi… Bir kaza olduğundan elin incinmez, kolun kırılmaz! Ya kopar ya da ölün… 3- 4 ton ağır malzeme kaldırılıyor. Kancayı yanlış takarsanız ya da sicim koparsa veya vinci kullanan yanlış bir hareket yaparsa tehlike büyük… Garantiniz yok, garantiniz sizsiniz… Liman da sizi kimse koruyamaz, sen kendi kendini korumak zorundasın… Bir an saate bakayım, kuşa bakayım havaya bakayım diye bir şey yok. Vincin üzerindeki yük, yüzünüze başınıza vurdu mu bitti… İşimizin bir de zor tarafı sıcak havalar. Yaz aylarında dışarısı 40 derece ise geminin için 50 derece. Yazda burada oturamayız, pişeriz! Ellerimizden alev çıkar…”
“Bir keresinde ayağım kırıldı”
Ahmet Efecan, liman işçiliği süresince sadece bir iş kazası yaşadığını şükrederek anlatıyor. Torba taşıdığı bir gün malların üzerine düşüşü ve ayağının kırıldığını unutmuyor.
“5-6 sene önce ambar bölümünde çalışırken tır boşaltıyordum. İçerisinde kumaş dolu torbalar bir anda üzerime düştü. Kaçmaya çalışırken ayağım kırıldı. Bundan başka tehlikeli bir olay yaşamadım. Bir zaman bir kamyon kazası olmuştu, biri liman ortağı olan 2 kişi ölmüştü. Yine geçmişte tayfalardan bazıları iş kazası geçirmişti ama ben başka birine şahit olmadım.”
“İşimi bırakmayı çok düşündüm…”
İşin ağır ve zor oluşu çoğu zaman işi bırakma noktasına getirir Ahmet Efecan’ı ama yine de memnundur.
İşinin iyi yönünün ise yalnız çalışmamak, güzel arkadaşlıklar kurmak olduğunu söylüyor. “İşimi bırakmayı çok düşündüm. İş zor ve ağır… Üstünüz başınız darmadağın. Bir masa başı olsaydı iyi olurdu tabi… Yine de işimden memnunum. Bu işin iyi yönü size arkadaşlar kazandırması. Çünkü tek başına yapılacak bir iş değil.”
“Kendini ve arkadaşını korumalısın”
Liman işçisi olmak isteyenlerin gerçekten bu işi yapıp yapmayacağından emin olması gerektiğine dikkat çekiyor Efecan. “İşlediğiniz an dört göz, dikkatli olunmalı. Kendini ve arkadaşını korumalı. Bel fıtığı gibi ağır hastalığı olanlar bu işi yapamaz. Bazı işler var ağırlık kaldırın, torba atan bu yüzden tehlikeli olabilir. Fit olursan bu işi daha rahat yapabilirsin…”
Fotoğraf: Fehime Alasya