1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Bir Kıbrıslı Ermeni kadın: Nuritsa Nacaryan… 7
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Bir Kıbrıslı Ermeni kadın: Nuritsa Nacaryan… 7

A+A-

 

Tarihsel Diyalog ve Araştırma Derneği yetkililerinden Alev Tuğberk’in Nuritsa Nacaryan’la röportajının devamı şöyle:

SORU: Sonra naptınız?
NURİTSA NACARYAN:
Kül oldu… Ev zatı eskiydi, itfayeden geldiler, sigortadan filan, ev sigortalıydı Hacıgiriagolar’ın, bizim değildi. Onlara dediler ki “Bunlar hep gaybetti, zatı göçmendirler, size vereceğimiz sigorta parasının yarısını bunlara verin” dedi. Onlar da dedi ki, “Bizim alacağımız para, gaybettiğimiz ziyanın hiçbirşeyidir! Veremeyik” dediler. Vermediler, hem zenginidiler… Çok eyi de aileydiler… Çocukları yoğudu, iki tane besleme almışlardı ama vermediler.

Ondan sonra Alman müsteşarlığından odalar varıdı misafirler için, onlar dediler ki “Biz karyola veririk size, ev bulun…”

Ev bulduk mu ki karyolaları koymaya, yatak yorgan koymaya…

Ondan sonra bir ev bulduk Akropolis’in orda. İki oda bulduk, para yok verecek… O da gardaşımın bir arkadaşı, çobanmış… “Ben garaja yatarım, evi kiraya veririm” dedi. Ondokuz liraya… Olur mu, olmaz mı, pahalıdır filan… Hep ehali, onun bunun malları, yandı gitti! Bir şey galmadı, kül oldu. Hiçbiri ağzını açıp da demedi ki benim şuyum eksik, buyum eksik… Orda galdık. 20 lira istediydi adam, “Peki, 19’a verecem bir sene için ama gelen sene 20 lira vereceksiniz” dedi.

Neyisa patates torbaları olur, bilin… Serdik… Kızım yatıyordu yerde. Komşu geldi, o gomşu ki yedi liraya evinde oturuyorduk… Geldi, “Bir şey yapabilir miyim, yardım edebilir miyim?” diye. Onun evinin arka sokağındaydık… “Yok” dedik.

Eve gitmiş, kızı varıdı dokuz yaşında, kızını almış geldi ki benim kızınan arkadaşıdılar, eve gitmişler, kızı demiş ki, ağlamış, “Mama” demiş, “benim yatağımı götürelim…Armig onun üstünde yatsın” demiş.
Neyisa, sonra Ermeni kilisesinden dediler ki “Biz sana masa, sandalye filan getireceyik” dediler. Getirdiler. Yavaş yavaş biz bizi bulduk… “Aman” dedim ondan sonra… 49’da evlendim, 10-11 sene gaynanaynan galdık, ondan sonra göçebe gibi… Annemin evi boşaldı, ora gittik… Başladık sandalya mandalya almaya… Göçebe… 62’de “Hade Ermenistan’a gideceyik” diye herkes sattı ki “parayı götürürük…” O da öyle… Bir Türk evleneceğidi, geldi herşeyi satın aldı, gidince Ermenistan’a gelip götüreceğidi, parasını verdi… O da olmadı… Göçtük gene 63’te bu tarafa, gene birşeyimiz olmadı. Ev yandı, gene birşeyimiz olmadı…

“Tövbe” dedim, “bundan sonra ne yeni masa, ne yeni goltuk, ne yeni şu bu… Ne varısa… Eski, berti… Leondiadis varıdı o vakıt, askerlerin Danimarka’dan yollarlarıdı battaniyalar, beyaz yün filan, paketlerinan gullanılmamış… Leondiadis’e gideridim, pattaniya alırıdım, yastık alırıdım, öyle geçindik…

Bir de Mudazunyan var, bir fabrikası varıdı bunların, naylon urubalar, gecelikler, iç elbiseleri filan yaparlardı, onların asıl annelerine iğne vururudum giderdim. Bir gün dedi ki “Nurits” dedi, “fabrikada o naylonları keserler atarlar” dedi. “Ondan yatak yapabilin sen ya yastık, kaneppaya birşeyler uydurabilin” dedi. “Onları deyim oğluma da toplayıp atarlar dışarı, atmasınlar” dedi. Onlardan topladık. Yatak yaptık. Yastık yaptık. Minder yaptık. Onları gor otururduk böyle… O da çok şükür çok eyiydi, yumuşağdılar da… Onları atmadım… Biri evleneceğidi, davetname verdi bana… Çok eyi arkadaşımıdı, Melkonyan’da nörsüdü o… E para yok… Ne düğüne gidebilecem, ne sırt baş alacam, bir şey yok üstümüzde. Dedim gideyim telgraf edeyim, o vakıt telgraf yaparlardı. Gittim telgraf yapayım, iki şilinidi o vakıt. Dedi ki adam “Daha gelip de adres vermediler” dedi. “Senin gibi başkaları da gelip edecek telgraf” dedi. “Lütfen” dedi, “madem arkadaşın, haber ver…”

Bu defa gittim, dedim ki böyle böyle, “Ha” dedi, “biz de şimdi ora gidiyorduk…”

E gitmek için üç şilinim varıdı yanımda… Ne yapayım, ne yapayım, ne yapayım… Bir hediye bir şey alacam ki evine gideyim. “Düğüne gelemiyecem” dedim, “görüyon…” Bilirler halımızı zatı… Gittim, hiç unutmam, bir tek sigaret tablası aldım, bir tek! Üç şiline! Kırmızı. İyi hatırımda. Şimdiye gadar ne ayıp derim, hiç tütün tablası alın? Şimdiye gadar öyle derim. Neyisa… Dönüşte baktım ki şimdiki evimi bilin sen, o ev tarlayıdı… Baktım bir kişi böyle eğilmiş deşiyor, biri de elini şöyle goymuş bekliyor. Durdum. Oturduğum evin kirası yirmi lira olacaktı seneye… Gözüm böyle bir garaj olsa çekilsek, bir lirayı kar etsek… Baktım bir oda… Pencere yok, kapı yok. Dedim ki “Kaça veriyorsunuz, kaçadır aylığı?”

“Hanım” dedi, “bu senin kısmetin…”
“Aylık kaçadır? Parayı soruyorum…”

Dedi ki “Toprak satılıktır” dedi. “O oda içindedir, satacayık, senin kısmetindir” dedi.

“Hıh! Görmüyon mu pabucumu?” dedim. “Görmüyon mu? Nerde para?” dedim. “Paramız yok…”
“Hanım” dedi, “ne et, et, borç al, burayı al, kelepirdir” dedi.
Beşbin liraydı o vakıt… Güldüm!
“Hanım!” dedi.
“Bırak otoyu bırak, gidecem” dedim.
Dedi ki “Bak sana ne deyim, bu kısmetindir senin… Alacan…Borç alın…”
Bizim on paramız yoktu…
“Nerde oturun?” dedi. “Kocanınan konuş” dedi.
“E yoğusa para, yoktur” dedim.
Gösterdim oturduğumuz yeri, uzak değildi zaten oturduğumuz yer.
“E” dedi, “kocan ne vakıt evde olur?” dedi.
“Hiç” dedim, “bir Cumartesiler…”
“Ben gelecem” dedi. “Kocanınan konuşacam” dedi.

 

Devam edecek

 

--------------------------------------------------

Öğrenciler “Kıbrıs’ta kayıplar”ı araştırdı…

Bülent Ecevit Anadolu Lisesi 10 Yabancı Dil sınıfı öğrencileri tarih öğretmenleri Hülya Tek öncülüğünde “kayıplar” konusunda bir proje yaparak dönem ödevlerini tamamladılar ve bunu bir kitapçık haline getirerek bize de sundular. 11 Mayıs 2015 günü bizi sınıflarına davet eden öğrencilerle “kayıplar”ı konuştuk.
Öğrenciler II. dönem Kıbrıs tarihi dönem ödevlerini "Kıbrıs'ta kayıplar" konusyla ilgili proje şeklinde gerçekleştirdiler. Tarih öğretmenleri Hülya Tek öncülüğünde bu konuda bir de kitapçık hazırladılar ve bize takdim ettiler... Sınıfta bir de pano hazırladılar. Okul müdiresi Sibel Karakaya, müdür muavini Ertan Dolu da öğrencilerle buluşmamızda hazır bulundu... Öğrencilere “kayıplar”la ilgili çalışmalarımızı anlattık ve sorularını yanıtladık. Buluşmanın sonunda öğrenciler bize bir saksı da feslikan sundu… Hem öğrencilere, hem de değerli öğretmenleri Hülya Tek hanım ile okul yetkililerine sonsuz teşekkürler…

Bu yazı toplam 1889 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar