Bir Kıbrıslı Hekim Daha Toprağa Düştü. Dr. Alper Baydar
O, hep örgütlü olmaya inandı; Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği’nde yıllarca yönetim kurulu üyeliği ve 2008-2010 yılları arasında başkanlık yaptı. Örgütlü olmak, mücadele etmek onun yaşam tarzıydı. Sendikal mücadelede de Tıp- İş sendikası yönetim kurulunda yer alarak çok uzun yıllar iyi bir sağlık sistemi ve sağlık çalışanları hakları için mücadele etti.
Dr. Alper Baydar sıcacık gerçek bir dosttu. Mesleğine, hastalarına düşkün, hekimliğin etik ve deontolojik yanına özellikle önem veren; ekip çalışmasını seven beyefendi bir hekimdi.
Hep gülümser insana pozitif enerji verirdi. Renkli sohbetleri vardı. Sanata, şiire, edebiyata ve müziğe düşkündü. Kıbrıslılığa, dostluğa ve insanlığa dair sohbetlerinin arasına mutlaka bir şiir sıkıştırırdı.
Son yıllarda hep gülümseyen yüzüne, hiç dinmeyen yaşam enerjisine gölge düşmüştü. Yaşamının sonunda hiç de hak etmediği kederler onu vurmuştu. Gülen yüzü solmuş, yaşamın dertlerine teslim olmuştu.
Hastalığını öğrendiğim zaman onu Lefkoşa Kulak Burun Boğaz servisinde ziyaret ettim. Nöbetteydi. Çok uzun, çok keyifli bir sohbette buluştuk. Yaşamın son döneminde onu vuran sağlık dahil tüm konuları konuşmak istiyordu. Sanki terapi gibi her şeyi adım adım anlattı. Yaşadıklarını, hayal kırıklıklarını ve yine de umutlarını... Öylesine samimi ve öylesine içtendi ki; hastalığının tüm detaylarını bir hekim olarak bilmesine rağmen umut etmek istiyordu. Son ana dek çalışmak ve hatta nöbetlerini tutmak... Derin bir hüzün duydum ama bir o kadar da umutlarına inanmak isteyerek dinledim onu...
2000 yılında Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nde göreve başladığım günden beri hep çok sıcak bir dostluğumuz oldu. Mesleğimi anlatmaya çalıştığım o günlerde acil serviste bana verdiği desteği unutamam. Sonra Kulak Burun Boğaz Servisi’nde ve Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği’nde yönetim kurulunda birlikte çalıştık. Solcu kimliği, hitabeti ve konulara olan farklı bakış açısı beni hep etkilerdi. Bir de bu adaya, Kıbrıslılığa duyduğu derin kaygı...
Barışa duyduğu özlem...
Toplumsal konulara çok büyük duyarlılığı vardı. Sendikal mücadelede mitinglerde hep en öndeydi. Örgütleyen ve yol gösterendi. Bu adayı ve denizi inanılmaz seviyordu. Ha bir de göç ettikleri köyü Evdim’i...
O gün ona KBB servisindeki nöbetinde ‘’yazmalısın’’ dedim. ‘’Çok istiyorum, yapabilir miyim bilmiyorum...’’ dedi.
Keşke yapsaydı.
Sonra bir gün telefon etti. Acar Akalın’la bir Kıbrıslı şarkıya ‘’DAMLA DAMLA’’nın müziğine eşlik etmiş. ‘’Youtube’da var’’ izle dedi.
Hemen izledim. Öylesine Kıbrıslı bir grup ki; şarkının ve müziğin içinde barındırdığı neşe ve hüzün tam da ona göre...
Dr. Alper Baydar 58 yaşındaydı. Kuzey Kıbrıs’taki (Lefkoşa, Mağusa, Girne ve Cengiz Topel) tüm devlet hastanelerinde çalıştı. En verimli ve olgun çağında kansere yenik düştü.. Bu adaya ve insanlığa daha verecek nice birikimi varken... Bu adada verdiğimiz onca mücadelenin sonunu göremeden... Barışı koklayamadan, çocuklarına ata yadigarı bu topraklarda nasıl bir gelecek bıraktığını bilemeden... Tıpkı daha birçokları gibi...
En sevdiği şairlerden biriydi Nazım Hikmet ve Davet şiiri...
Şiiri onu düşünerek okuyalım istedim.
Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket, bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benziyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu dâvet bizim....
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim...
Işıklar içinde uyu Dr. Alper... Biz adalılar senin bıraktığın yerden nefesimiz yettiğince mücadeleye devam edeceğiz.