Bir Kitap: Lydia Cacho’dan Kölelik A.Ş: Uluslararası Seks Ticaretinin Bilinmeyen Hikayesi
Bir Kitap: Lydia Cacho’dan Kölelik A.Ş: Uluslararası Seks Ticaretinin Bilinmeyen Hikayesi
Hanife Aliefendioğlu
[email protected]
Bu bir kitap tanıtımı olacaktı ama yazarını özellikle tanımak gerekli. Lydia Cacho (Ribeiro) Meksikalı bir gazeteci, feminist ve insan hakları savunucusu. Gazetecilik kariyerine başladığı 23 yaşından bu yana insan hakları ihlalleri hakkında, özellikle kadın ve çocuklara karşı cinsel şiddet konusunda yazıyor. 2004 yılında yazdığı bir kitapta çocuk tacizi ve pedofil zincirinin parçası olan Meksikalı ünlü işadamlarının isimlerini açıklamış. 2006’da bir politikacı ve işadamının Cacho’nun kaçırılarak işkence edilmesi ve tecavüz edilerek susturulması hakkındaki telefon konuşmaları basına yansıtmış. Cacho Sivil Cesaret Ödülü (Triveni Acharya ile birlikte), Wallenberg Madalyası, Olof Palme Ödülü (Roberto Saviano ile birlikte) gibi ödüller almış. Uluslararası Af Örgütü Kadın ve Çocuk Hakları İçin Ginetta Sagan Ödülü, Uluslararası Kadın Medya Vakfı’nın Gazetecilikte Cesaret Ödülü ve UNESCO/Guillermo Cano Dünya Basın Özgürlüğü Ödülü de sahip olduğu ödüllerden bazıları. 2010 yılında Uluslararası Basın Enstitüsü tarafından Dünya Basın Özgürlüğü kahramanı ilan edilmiş. Yakın zamanda aldığı ödül ise Hrant Dink Vakfı Ödülü.
O bir gezgin. Cacho’nun gezi anıları, okuyucusunu farkındalığa davet ediyor ve harekete geçmeye çağırıyor. Canho dünyadaki ünlü seks merkezlerine gidiyor, seks işçilerinden, seks tacirlerinin elinden kurtulmuş aktivistlerden, taksi şoförlerinden, otel komilerinden, gece kulübü çalışanlarından, sığınma evi gönüllülerinden derlediği hikayelerle küresel seks ticaretinin büyük resmini ortaya çıkarmaya çalışıyor. Cacho haber yapabilmek için Meksika’da mafyanın kontrol ettiği bir bölgede rahibe kılığı ile dolaşmış. Bangkok’ta genç kızları ve çocukları otellere getiren Avrupalı müşterilere ulaşmış.
The Guardian gazetesine Eylül 2012’de verdiği röportajda Cacho başlangıçta fuhuşun yasal olmasından yana olduğunu, ancak bu çalışmaya yıllarını verdikten sonra "Artık eminim ki, fuhuşun her türlüsü toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığı ve kadına yönelik şiddeti normaIleştiriyor, kadınlardan bazıları fuhuş yapmaya itilerek onları tecavüz edilebilecek bir kitle haline getirmeye çalışan toplum tarafından nesneleştiriliyor” diyor. Yine The Guardian’daki yazıda İspanyol bir genç adamın günlük hayatta karşılaştığı kadınlarla eşiti gibi konuşmaktansa, seks işçisini tercih ettiğin anlattıktan sonra “yeni bir eril devrimi, savaşçı, silahlı, tehdit eden, cezalandıran bir erkek kuşağı yerine adalet ve gelişme duyguları gelişmiş şiddet kullanmayan bir erkekliği” beklediğini belirtmiş. Bundan sonrası kitaptan…
Cacho kitabının “kadın ve cinselliğe ilişkin erkek mentalitesi” hakkında olduğunu söylüyor. Batılı yasalar ve piyasa ekonomisiyle tanışan gelişmekte olan ülkelerdeki yozlaşmanın ortadan kalkacağı yaygın inanışına, seks ticareti hakkında çalışan bir yazar ve aktivist olarak meydan okuyor. Dahası bu yozlaşmayı ortadan kaldırmaya çalıştığını iddia eden güçlerin cinsel köleliği inanılmayacak ölçüde güçlendirip kalıcılaştırdığını belirtiyor. Ona göre nesneleştirmeyi özgürlük ve gelişme sayan küresel kültür cinsel köleliğin küçük bir sorun olduğunu görme eğilimindeler. Kara para işini kontrol edenler hükümetlere vergi vermezken, onlarla kendi işlerinin nasıl yürüyeceği konusunda pazarlık yapabiliyorlar. Köle tacirleri; sınır tanımayan, vergisiz, risk almayan yeni küresel ekonominin nimetlerinden faylanıyorlar. “Dünyada her yıl 1.39 milyon insan -çoğu kadın ve çocuk- cinsel kölelik kurbanı” (s.3). Seks tacirlerinin kurbanlarının sayısı küresel düzeyde 16. ve 17. Yüzyıl arasındaki Afrika’dan taşınan kölelerin sayısını çok yakında aşacak (s. 3). Cinsel haz erkekliğin ekonomik ve politik gücünün bir parçası. Kadınları cinsel haz nesnesi olarak gören bu erkek zihniyet The Economist’in işadamlarına önerdiği iş gezilerinde misafirlere yapılan “cinsel ikramlar”dan, sokak aralarındaki fuhuşa kadar her düzeyde karşımıza çıkabiliyor. Yazar, cevabını kolay kolay veremeyeceğimiz şu soruları soruyor: “Neden ülkelerin göç politikalarıyla serbest ticaret anlaşmaları arasında bu kadar çok çelişki var?”, “Kaç ülke ekonomisini korumak için işgücü sömürüsüne engel oluyor?”, “İş dünyası ve hükümetler işgücü sömürüsü için belli bölgeleri neye göre seçiyor?” (s .4).
Kitapta yazarın Türkiye, İsrail-Filistin, Japonya, Kamboçya, Burma (Myanmar) ve Arjantin ziyaretleri toplanmış. Türkiye bölümünde yer alanlardan notlardan bazıları şöyle: Türkiye’ye 2007-2012 arasında 200.00 kadın cinsel köle olarak sokulmuş. Cacho’nun görüştüğü kişilerden biri Uluslararası Göç Örgütü eğitimlerine katılmış ve insan ticareti konusunda uzmanlaşmış bir polis. Türkiye’nin Rusya, Moldovya, Gürcistan ve Kazakistan’dan gelen insan ticareti kurbanlarının sayısında yüzde 50 azalma kaydettiğini, ancak yetkililerin kadın ticaretini ve fuhuşu cinsel kölelik değil de bir iş olarak gördüklerini öğreniyoruz. Dahası yetkililer fuhuşun suç olduğu İsveç ve Norveç gibi ülkelerden erkeklerin bunun için Türkiye’ye geldiklerine söylüyorlar (s.15). Erkekler arası dayanışma yani…“Sizde yoksa bize gelin”. Bir diğer görüşmeci, 100 kadın ticareti kurbanına barınma hizmeti veren bir sığınma evi olan İnsan Kaynaklarını Geliştirme Vakfı’ndan. Türkiye’ye giriş yapan yabancı uyruklu kadınların en az yüzde 50’sinin kendisini seks köleliği zinciri içinde bulduğundan söz ediyor. Bu kaynak 3000 kayıtlı seks işçisine ek olarak binlerce eskort kız ve bu alanda çalışan 2000 trans birey ve çok sayıda kayıtlı olmayan genelev olduğunu, Türkiye’ye kaçak olarak kadın ve kız çocuklarını sokan 200 ayrı yerli ve yabancı grubun varlığından bahsediyor (s.18). Gerçek rakamları tahmin etmek için verilen bu rakamlara bakmak yeterli. Ulaşılabilen kurbanlardan yüzde 16’sı 18 yaşın altında (s.23). İstanbul’da Matild Manukyan’ın evlerinde 4 yıl çalışmış ve şimdi Londra’da yaşayan eski bir kurban Cacho’ya seks kölesi olduğunu çok sonradan kabul ettiğini, kendilerine her zaman dışarısının oradan daha kötü olduğunun anlatıldığını söylüyor (s.24). Karadağ’lı Sonya ise İstanbul’da çalıştığı süre boyunca eğer yanlış birşey yaparsa ülkesine geri gönderileceği ile korkutulmuş, açlık ve yoksulluktan başka birşey vaat etmeyen ülkesine dönmekten çok korkmuş ve 12 yıl bu işte çalışmış. Uyuşturucu trafiğinin izlediği yol ile insan trafiğinin izlediği yol aynı ve insan ve uyuşturucu kaçakçılığı için bir derecede yasal işleyen sistem, iyi bir altyapı oluşturuyor. Cacho, bu sayede birçok kayıtlı genelevin sahibi Manukyan’ın kız çocuklarını ve genç kızları Türkiye’ye getirebildiğini söylüyor (s.30).
İsrail ve Filistin fuhuşun yasak olduğu ülkelerden. Tam da bu nedenle fuhuşun gerçek boyutlarına ulaşılamıyor. Birçok Filistinli kadın Kudüs’te kayıtlı veya kayıtsız olarak fuhuş sektöründe çalışıyor (s.35). Cacho’nun burada görüştüğü kişi insan ticareti kurbanlarına yardım eden bir kadın, her yıl ülkeye giriş yapan insan ticareti kurbanı kadınların sayısının arttığını, bunların içinde küçük bir oranda organ satışı için gelen kadınların da olduğunu söylüyor. Aslında İsrail’de yasak olan fuhuş değil, geneleve işletmek ve aracı olarak çalışmak. Çünkü 2000 kayıtlı seks işçisi ve 20.000 seks kölesi binlerce dolar borçlandırılmış olarak ülkeye giriş yapıyor.
Kitaptaki Japonya, Kamboçya, Burma ve Arjantin bölümleri de eski kurbanlar, güvenlik görevlileri, otel işletmecileri, kurbanlara yardım eden yerel ve uluslararası kuruluşların gönüllüleri ile yapılan görüşmeleri içeriyor. Örneğin Japonya ile ilgili bölümde, 18 yaşında seks tacirlerinin eline düşen, artık bir kadın ve çocuk hakları aktivisti ABD’li bir genç kızın hikayesini öğreniyoruz. Kamboçya’da yanında çalışan kızlara bolca porno filmler izleten genelev sahibi kadın, onları nasıl cinsel tacizi normalleştirerek eğittiğini anlatıyor. Burma’da kadınların cinsel sömürünün hem aktörü hem de görmezden geleninin devlet, özellikle de ordu, olduğunu görüyoruz.
İzleyen bölümlerde Cacho müşterilerin özelliklerinden, yani “erkek adamın sırrı”nın arka planından, ordu polis, güvenlik güçleri ile fuhuş sektörü arasındaki “karışık” ilişkilerden; küreselleşmenin, serbest pazarın ve yeni iletişim teknolojilerinin bu sektöre yaptığı “karanlık” katkıdan; yakalanıp kamuoyunun vicdanını rahatlatmak için suçlu olarak gösterilenlerin bu zincirin zayıf halkaları olduğundan bahsediyor.
Kitabin son bölümü ise fuhuşun yasal hale getirilmesinin getireceği avantajlar ve dezavantajlara değiniyor. Cacho’nun izlenimleri fuhuşun yasadışı olması halinde, insan ve seks ticaretinin artacağı yönünde. Öte yandan, yasal olarak bu işi yapanlar bu korumayı paravan olarak kullanıp yasadışı boyuta da taşıyabiliyorlar. Kısacası, insan ticareti ve seks köleliği uzun süre vicdanlara seslenen bir sorun olarak kalacağa benzer. Kitaptan bir kez daha anlıyoruz ki seks işçiliğini cinsel zevke karşı paranın verildiği bir alışverişe indirgersek daha çok kadın ve kız çocuğu çaresiz kalacak.
Kitabın ekinde yer alan “Ben ne yapabilirim?” kısmını aynen çeviriyorum:
• “Gelirinizin bir kısmını genç kızları kölelikten kurtaran, onlara eğitim olanağı sağlayan ve onlara özgürlüklerini geri veren kuruluşlara bağışlayın (bu tür kuruluşların listesi için bkz. www.lydiacacho.net
• Erkek çocukları için şiddet içermeyen, cinsiyetçi olmayan bir yetişkinlik vadeden futbol, tenis, basketbol aktivetelerini destekleyin.
• Sokakta dilenen çocuklara para vermeyin. Çünkü onları insan tacirleri kontrol ediyor. Onlara eğitim veren ve başka olanaklar sağlayan yerel kuruluşları seçin.
• Çocuklarınızla cinsellik ve erotiklik içeren hikayeleri açıklıkla konuşun; onlara bir bedene ve duygulara sahip olmanın gücünü anlamalarında yardımcı olun; onlara eşitliğin önemini şiddetin zararlarını anlatın.
• Köle emeğiyle üretim yapan ürünleri kullanmayı rededdin. (bkz. www.oit.org)
• Ülkenizde köleliği protesto eden hareketlere katılın.
• Sorumlu bir turist olun. Seçtiğiniz otelin insan ticaretine ve özellikle çocuk tacizine karışmadığından emin olun. (Bu konuda çalışan kuruluşlar için bkz. www.ecpat.org.uk ve www.savechildren.org)
• Genelleme yapmayın. Milyonlarca erkek, kadın ve kız çocuklarını köleleştirme ve cinsel olarak kötüye kullanmak istemiyor. Bu erkeklerden bu soruna karşı durmalarını isteyin.
• Gazetelere, dergilere ve konferanslara kölelik konusunda yazın; önleyici kampanyalara katılın.
• Bir etkinlik yapmak isterseniz insan ticaretine karşı kampanya malzemeleri toplayın ve bunları çocuğunuzun okulunda dağıtın.
• Çocuk ticaretine önlemeye yardımcı olan ürünler tüketin; örneğin The Body Shop ve Oxfam çocuk köleliğini ortadan kaldırmaya katkıda bulunan ürüleri satıyorlar.
• Bir sosyal dönüşüme katkıda bulunacak gücünüz olduğunu hatırlayın ve seçiminizi yapın: Dünyada bu güce sahip olmayan milyonlarca kişi var.”
Son olarak bu tanıdık hikaye, Kıbrıs’ın kuzeyinde yeterince tanıklığı olan bizler için harekete geçirici etkisi olmasını dileyerek bitiriyorum.
Kitabın künyesi: Lydia Cacho. Slavery Inc. The Untold Story of International Sex Trafficking ( Kölelik A.Ş: Uluslararası Seks Ticaterinin Bilinmeyen Hikayesi). London: Potobelllo Books, 2012. 271 sayfa.