Bir Kitap Üzerine: Umut Zamanları
Hakan Karahasan, Kıbrıs Sorunu ve adanın bölünmüşlüğüne dair gündelik hayatta kullanılan “kapılar/sınır”, “kendi bölgelerimiz”, “öteki/diğer taraf”, “ateşkes” ve “normalleşme” gibi bazı deyişlerin düşünce sistemimizi ve algımız nasıl yönettiğini irdeler.
“23 Nisan 2003, bir dönemin kapanıp yeni bir dönemin başlangıcının tarihidir. Bölünmüş Kıbrıs’ta değişim ve umudun tarihidir, tarihte açılan bir çatlaktır. (1) “
Serkan TANSEL
[email protected]
Kıbrıs’ta kuzey ve güney arasındaki “sınır geçiş kapılarının” açılmasından 21, Annan Planı referandumunun üzerinden 20 yıl geçmesi ile birlikte özellikle Kıbrıs’ın Kuzeyinde bu dönem yeniden farklı yönleri ile masaya yatırıldı. Birçok siyasi/sivil toplum kuruluşu bu dönemi kapsayan paneller, konferanslar ve etkinlikler düzenledi. Tarihi olayları aradan belli bir zaman aralığı geçtikten sonra, deyim yerindeyse küller soğuduktan sonra irdelemek; daha objektif ve anın duygusallığından kurtulmak açısından daha makul ve bilimsel değerlendirmeler yapılmasını sağlayabilmektedir. Dolayısıyla Kıbrıslılar için, Kıbrıs Sorunu açısından büyük etkileri olan bu dönemi 20-25 sene sonra değerlendirmek, üzerine makaleler ve hatta kitaplar yazmak önemli bir boşluğu doldurmak ve Kıbrıs Sorunu çözümü için bu dönemdeki deneyimlerden/olumsuzluklardan yararlanarak politikalar ortaya koymak adına önem taşımaktadır. İşte bu çalışmalardan bir tanesi de akademisyen Hakan Karahasan tarafından kaleme alınan “Umut Zamanları – 2003, Geçişler ve Kıbrıs” adlı kitaptır. Bu yazıda bu çalışmaya kısaca değinilecektir.
Karahasan, Umut Zamanları’nda bu dönemi kendi gözüyle ve kendi yaşanmışlıkları üzerinden kolay okunabilen, sade bir dil ile anlatırken arka planda bir dönemin anlatısı da kendiliğinden ortaya çıkmış oldu. Her ne kadar kitap kişisel bir tarih üzerinde kurgulanmış olsa da o dönemi yaşayan ve yazar ile aynı neslin de duygularına tercüme oldu. O dönemde yaşananlar için anlatılan duygu ve düşünceler birkaç nesil için tanıdık gelecektir. Dolayısıyla Kıbrıslı Türk okuyucuların önemli bir kısmı kitapta kendinden bir şeyler bulacaktır.
Yazar kitabının ilk iki bölümünde üniversite öğrencilik ve sonrasındaki araştırma görevlisi olarak görev aldığı yıllara değinmektedir. Üniversite eğitimine başlayan birçok genç gibi hayat ve siyaset gibi konularda düşüncelerinde bazı değişiklikler olmaya başlar, kendi deyimiyle aslında bildiği şeylerin doğruluğunun sorgulanabileceğini düşünmeye başlar. O yıllarda ara bölgedeki Lidra Palas Otel’de gerçekleştirilen “Siyaset Meydanı” adlı siyaset programına katılımı, aslında hiçbir şeyin uzaktan göründüğü gibi olmadığını anlamasıyla bir taraftan olumsuz, ilk kez bir Kıbrıslı Rum ile tanışmasıyla ise olumlu yönden yazar tarafından değerlendirildi. Bu dönemde Pile köyünde katıldığı “International Eco-Peace” etkinliği sayesinde ise Kuzey Kıbrıs’taki baskıcı “Resmî İdeoloji” ile tanışır.
2000 yılı Yazar için hem kendi özel hayatı için hem de Kıbrıs siyaseti için yeni bir dönemin başlangıcıdır. Bu yıl yüksek lisansa başlarken ve araştırma görevlisi olarak görev alırken Kıbrıs Sorununun çözümü ile ilgili de olumlu gelişmeler olmaya başlar. Hem Kıbrıs ülkesinde birebir deneyimledikleri hem de üniversite eğitimi sırasında tanıştığı Althusser ve Marx gibi filozoflar sayesinde devlet ve resmî ideoloji gibi kavramları sorgulamaya başlamıştır. Yine yüksek lisans yıllarında tanıştığı Pasolini, Gramsci ve Wittgenstein gibi filozofların yanı sıra Levinas, Karahasan’ın düşünce yapısını oldukça etkilemiştir.
Hakan Karahasan kitabının üçüncü ve dördüncü bölümlerinin odağına “geçiş noktalarını” ve “geçişleri” koyarken, öncelikli olarak Kıbrıs’taki Resmî İdeolojinin Kuzey ve Güney arasında oluşturduğu fiziksel ve psikolojik sınırları irdeler. Bunu yaparken yine Althusser, Barthes ve Le Guin gibi felsefecilerden ve Hrisantu ile Kızılyürek’in “Duvarımız” belgeselinden de yararlanarak zengin bir analiz ortaya koyar. Geçiş noktalarının iki toplum arasındaki fiziksel ayrılığın yanı sıra psikolojik sınırları da temsil ettiğini ifade eder (2).
Yazar, Lidra Palas geçiş kapısının açılması öncesini ve sonrasında geçişlerin başlaması ile Kıbrıs Türk Toplumunda ve kendisinde meydana gelen heyecanı ve karmaşık duyguları oldukça başarılı bir şekilde kâğıda döker. Geçişlerin başlaması ister istemez iki toplum için de bazı ilklerin yaşanmasına neden olur. Kıbrıslı Rumlar 1974’ten sonra ilk kez Kuzeyde bıraktıkları evlerini, Kıbrıslı Türkler ise Güneyde bıraktıkları evlerini ziyaret etme fırsatı yakalar. Yazar da kendi deneyimlerini anlatırken; ilk kez Kıbrıslı Rumların Kuzeydeki evlerine yaptığı ziyarete tanıklığı, Güney Lefkoşa’ya geçişini, Güney Lefkoşa’da yemek yiyişini, Güney Lefkoşa’da konferansa konuşmacı olarak katılışını yer yer duygusal, olumlu ve olumsuz yönleriyle ve gayet samimi bir dille aktarır. İki toplumlu “Barış için eğitim” projesinin parçası olarak deneyimlerini aktarırken, her iki toplumdaki eğitim sisteminde bulunan milliyetçi unsurların benzerliğinin saptamasını yapar.
Karahasan, beşinci bölümde Annan Planı Dönemini ve sonrasını kendi deneyimlerinden örnekler vererek zamanın atmosferini resmeder. Bu dönemin Kıbrıs Türk Toplumu için öneminin hakkını verirken; “devrim” olarak nitelemek ne kadar yanlışsa küçümsemenin de o kadar sorunlu olduğunu ifade eder (3). Bu dönemde Kıbrıs Türk Toplumunun yaşadığı baskıları, yurtdışına çıkmanın ve yurtdışı temasların zorluğunu AEGEE- Mağusa (Avrupa Öğrencileri Forumu – Mağusa) Yürütme Kurulunun bir üyesi olarak yaptığı Atina yolculuğu üzerinden anlatır. Bu ziyaret sırasında, neredeyse tüm barış ve çözüm isteyen Kıbrıslı Türklerin katıldığı “Bu Memleket Bizim!” platformunun mitingleri başlamıştır. Kıbrıs kuzeyinde barış ve çözüme dair heyecan ve tutkulu bir mücadele olmasına rağmen, Kıbrıs’ın güneyi için ayını şeyi söylemek mümkün değildir. Annan Planı’nın referandumunda Kıbrıslı Rumların Planı reddetmesi ile birlikte yazar kendinde ve Kıbrıs Türk Toplumunun genelinde ortaya çıkan büyük hayal kırıklığını kitabında yansıtır. Belki de şimdiye kadar hazırlanan en kapsamlı plan olan Annan Planı’nın Kıbrıslı Rumlar tarafından neden reddedildiğini ve Federal Kıbrıs için önemli bir fırsatın neden kaçırıldığını çözümden yana olan her Kıbrıslı Türk gibi sorgular.
Karahasan bu hayal kırıklığından kurtulmak adına Romain Rolland’ın “Aklın kötümserliği, iradenin iyimserliği” şiarına uyarak “yola devam” eder. Kuzey Kıbrıs’taki Kıbrıs Tarihi ders kitaplarının farklı dönemlere göre karşılaştırılması ve milliyetçilik incelemeleri gibi konularda çalışmalar yapılması ve raporların yazılmasında POST Araştırma Enstitüsü’nün aktif bir üyesi olarak yer alır. Yine iki toplumlu akademik bir sivil toplum kuruluşu olan Cyprus Academic Dialogue (Kıbrıs Akademik Diyalog - KAD) üyesi ve yönetim kurulu üyesi olarak özellikle Kıbrıs Sorunun çözümüne yönelik politikalar üretilmesinde ve iki toplumlu etkinlikler düzenlenmesinde rol oynar.
Hakan Karahasan, Kıbrıs Sorunu ve adanın bölünmüşlüğüne dair ve gündelik hayatta kullandığımız “kapılar/sınır”, “kendi bölgelerimiz”, “öteki/diğer taraf”, “ateşkes” ve “normalleşme” gibi bazı deyişlerin düşünce sistemimizi ve algımız nasıl yönettiğini irdeler kitabında. Bu deyişler/terimler üzerine dilin etkileri üzerine düşünmemize kapı aralar. Bir taraftan felsefik bir çerçeve oluştururken diğer taraftan farklı konulara değinirken dipnot/referans olarak verdiği kaynakların okuyucu için daha detaylı bir okuma perspektifi yaratmasına imkân sağlar. Bu kitabın amacı, neden yazıldığı gibi sorular elbette her okuyucu için farklı yorumlar ile cevap bulur. Bu gibi sorulara cevap için şimdilik Yazara sözü bırakmakta fayda var: “(…) her umutsuz zaman sonrası, umudun yeniden yeşerdiğini, yeşermesi gerektiğini hatırlatmak için (4)”.
Kaynakça:
- Karahasan, Hakan. (2023). “Umut Zamanları – 2003, Geçişler ve Kıbrıs”, Işık Kitabevi Yayınları, S. 46-47.
- Karahasan, Hakan. (2023). “Umut Zamanları – 2003, Geçişler ve Kıbrıs”, Işık Kitabevi Yayınları, S. 56.
- Karahasan, Hakan. (2023). “Umut Zamanları – 2003, Geçişler ve Kıbrıs”, Işık Kitabevi Yayınları, S. 85.
- Karahasan, Hakan. (2023). “Umut Zamanları – 2003, Geçişler ve Kıbrıs”, Işık Kitabevi Yayınları, S. 20.