1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Bir ‘medya’nın devri
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Bir ‘medya’nın devri

A+A-

“Bir medya ve demokrasi skandalı” diye yazmıştım.
Üç yıl geçti üzerinden, o medya, o demokrasi, üzerimize devrildi.

Meşum ya da meşhur Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hemen öncesiydi ve “büyük” medya patronumuz Türkiye’ye çağrılmış, Başkan Yardımcısı ile görüşmüştü.
Türkiye’nin yalnızca seçimlere değil medya üzerinden demokrasimize müdahalesi - bir kez daha - tescillenmişti.
Bu görüşmenin ardında medya patronu tüm köşe yazarlarını toplantıya çağırmış “Tatar desteklenecek” demişti.

***

“Bir medya ve demokrasi skandalı” diye yazmıştım ya…
Ertesi gün kız kardeşimi kapı önüne koydular.
Hiçbir suçu yoktu oysa…
Yıllardır orada çalışıyordu, siyasetten falan da anlamazdı.
İşi reklamdı, tahsilattı, çalışma izniydi…
Asla gazetecilik konuşmazdık.
Belki kişisel olacak ama kız kardeşimi, hemen ertesi hafta Bilge hanım istihdam etti, Asil beyin kız kardeşi, tanıdığım en asil insanlardan biri…
İsimle değildi…

***

Asil Nadir, KIBRIS gazetesini sattı.
Çok önemli bir dönüm noktasıdır bu…
Ada yarısını Türkiyelileştirme süreci içerisinde medya ele geçirilemeyen kalelerden biri oldu hep…
AKP yakını Türkiye sermayesinden birileri,  adaya yönelik siyasi, sosyal, kültürel mühendislik ve entegrasyon siyasetinin uzantısı olarak Kıbrıs Medya Grubu’nu devraldı.
Güç nizamı bir kez daha devreye girdi.
Son dönemde KIBRIS’ın içi boşalmıştı gerçi…
Hem etkinliğinin, hem saygınlığının en dipte olduğu süreçte satıldı.
Umarım – en azından – aylardır sıkıntı yaşayan basın emekçisi dostlarım haklarını alır.

***

Bir medya ve demokrasi skandalını yazdığım 28 Kasım 2019’da sormuştum:
“Bu ülkede daha ne kadar birbirimizin yüzüne bakarak demokrasi oyunu oynayacak, dürüst siyasetten söz edecek, yalan söyleyecek, gerçekleri gizleyecek, taklit yapacağız.
Daha ne kadar rollerimize razı yaşayacağız acaba?”


KIBRIS gazetesi ertesi gün bir BAŞYAZI ile bana yanıt vermişti:
“KIBRIS Gazetesi’nde eğitilmiş, popüler olmuş, isim yapmış, başka kurumlarda yöneticilik vasfı almış ama diploma alamamışlar, sınıfta kalmışlar… Mesleki olarak bir yere gelmişler ama karakter olarak, ahlaki bakımdan sınıfı geçememişler.”

Ne yaman çelişkidir ki, bu başyazıyı, gazeteci dostum Ali Baturay’a yazdırmışlardı.

“Her gazete kendi yayın politikasını belirler, biz halka hesap veririz, size değil” demişlerdi o yazıda…
O hesabı da sanırım halka verdiler…
Şimdi “yeni bir halk” yaratmak isteyenlere satıldı gazete…

***
Hani o “sınıfta kaldığım” yazı şöyle bitmişti.

“…
Epeyce sıkıcı olmaya başladı bulanık su içerisinde temiz bir yüz aradığımız bu piyes!
Dipsiz bir kuyuda gibiyiz.
Işığı arıyoruz, gözümüzü bağlıyorlar.
Karanlığı dahi göremiyoruz.
…”

Bu yazı toplam 3356 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar