BİR OLMADAN BİZ OLMAK
Röportajları okurken her bir grubun hangi motivasyonla Gezi Direnişi’ne katıldığını çok net bir biçimde görebiliyorsunuz
GAİLE’NİN KÜTÜPHANESİ
Fatih Bayraktar
[email protected]
Yazar: Yasemin Gülsüm Acar, Özden Melis Uluğ
Yayınevi : Dipnot
Sayfa Sayısı: 486
Baskı Yılı: 2014
Gezi Direnişi 2013 yazına damga vuran yalnızca Türkiye’yi değil tüm dünyayı etkisi altına alan bir süreç oldu. Direnişçilerin azimleri, kolektif bilinçleri, mizahı ustalıkla bir silah olarak kullanmaları ve de en önemlisi halkın farklı unsurlarının birarada hareket etmesiydi bu etkiyi yaratan. “Bir Olmadan Biz Olmak” biri Politik Psikoloji diğeri de Sosyal Psikoloji uzmanı olan iki akademisyen tarafından yazılan ve Gezi Direnişi’ne katılan alevilerle, anti-kapitalist/devrimci müslümanlarla, Beşiktaş’ın muhalif taraftar grubu Çarşı üyeleriyle, LGBTİ aktivistleriyle, Kürtlerle, sendikacılarla, sosyalistlerle, Kemalistlerle ve ülkücülerle yapılan derinlemesine görüşmeler içeren bir kitap.
Yazar/araştırmacılar her bir grubun üyelerine ulaşmak için kartopu yöntemini kullanmışlar. Yani öncelikle bir tanıdıklarına sonra da o tanıdığın tanıdığı başka bir kişiye ulaşarak röportajlarını gerçekleştirmişler. Bu röportajlar on iki kişi tarafından deşifre edilmiş ve yayınlanmadan önce katılımcılara gönderilmiş. Böylelikle görüşmeler hem iki kere gözden geçirilmiş hem de bazı katılımcıların röportaj sırasında unuttuklarını ekleme fırsatı vermiş. Böylelikle ortaya gerçekten konuşmaya, anlatmaya gönüllü, ayrıntılı bilgiler veren birçok insanın zengin anlatıları çıkmış.
Röportajları okurken her bir grubun hangi motivasyonla Gezi Direnişi’ne katıldığını çok net bir biçimde görebiliyorsunuz. Bunun da ötesinde direniş sırasındaki tüm sıradan ve sıradışı olayları birinci ağızdan okuma olanağı buluyorsunuz. Zaman zaman gülüyor, zaman zaman duygulanıyor, ama polis şiddetinin ayrınıtılarını öğrendikçe çokça da öfkeleniyorsunuz. Diğer yandan o ana kadar istediği hereşeyi yapmaya muktedir olduğunu zanneden bir iktidarın nasıl sarsıldığını, geriletildiğini öğrenip ümit yeşertiyorsunuz. Direnişin de belki bir gün devrimin de sıradan insanlar tarafından gerçekleştirileceğini çok daha iyi anlıyorsunuz.
Böyle bir kitabı daha iyi anlatabilmek için yazarların (Özden Melis Uluğ ve Yasemin Gülsüm Acar’ın) önsözünden ve Taksim Dayanışması’nın sonsözünden birkaç satır alıntı yapıp bitirelim tanıtımımızı:
“Biz politik meselere psikolojik bir perspektiften bakmaya çalışan politik psikologlarız. Bilimle olan yakın ilişkimiz dolayısıyla da Gezi Parkı direnişini politik psikoloji çerçevesinde anlamaya çalıştık. Bu kitabı yazmamızın başlıca sebeplerinden biri buydu. Fakat belki de daha önemlisi, ikimizin de Ankara’da ve İstanbul’da olmak üzere her gün direnişe katılması, direnişin bir parçası olmasıydı. Biz de diğer direnişçiler gibi polisin attığı gazdan, sıktığı sudan nasibimizi aldık. Süreç boyunca yaşadıklarımızı ve hissettiklerimizi düşününce, direnişçilerin yaşadığı hem güzel hem de kötü anıların kaybolmaması gerektiğini düşündüğümüz için bu kitabı yazmak istedik. Aynı zamanda yaşanan haksızlıklara dayanamadığımız için, polis şiddetinin ve keyfi uygulamarın da belgelenmesini istediğimiz için bu kitabı yazmayı gerekli bulduk.”
“Bu tabloya bakınca, birçok farklı grubun farklı mekanlarda, farklı zamanlarda bir araya geldiğini, bir arada çatıştığını, bir arada direndiğini görüyoruz. Bu önemli beraberlik hiçbir zaman unutul(a)maz. Bu birliğe rağmen, oradaki grupların aynı zamanda hala kendi renkleriyle, kendi düşünceleriyle ve siyasi pozisyonlarıyla orada bulunduklarını unutmamak gerek. Bir başka deyişl, elbette orada oluşan bir üstkimlikten bahsedilebilir; ancak o üst kimliğin alt kimlikleri değersiz kılmadığı da unutulmamalıdır. TKP’lisi de, TGB’lisi de, feministi de önce kendi kimlikleri, sonra çapulcu/gezici/direnişçi kimlikleriyle orada dayanışma içindeydi. Kısaca “Bir” olmadan, aynı olmadan birlikteydik, birlikte de “Biz” olmaya devam edeceğiz. Dayanışmayla...”