Bir ölümün sorgusu
Doktor bir abimiz anlatmıştı.
Üniversite hastanesinde ihtisas yaptığı yıllarda, özellikle ölümle sonuçlanan vakaların ardından tüm doktorlar bir araya gelir, saatlerce tartışırlardı.
“Bu tartışmalarda sesler bazen çok yükselir, kaybettiğimiz hastanın her anı yeniden sorgulanır, büyük bir gerilim yaşanır, ancak toplantıdan hepimiz bilgilenerek, öğrenerek, ders alarak çıkardık.”
* * *
Bu bir disiplindi, bu gelenekti, bu bir kültürdü aslında!
Çünkü mesele “kişisel bir hesaplaşma”nın ötesinde, sürece dair varsa ihmal, eksiklik, yanlışlık, yetersizlik ya da kusurları anlamaktı.
“Şimdi böylesi toplantılar var mı” diye sormuştum.
Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nde görevli doktorumuza…
“Burada ne böyle toplantılar var, ne de böylesi sorgulamaları kabullenecek bir kültür” yanıtını vermişti.
* * *
40 yaşında bir hastayı kaybettiğimiz gün bunu düşündüm.
Kronik hiçbir rahatsızlığı olmayan hastanın ardından acaba böyle bir toplantı yapıldı mı?
Mesele “suçlu aramak” değil asla…
Ancak ders almak…
Mümkünse sorgulamak…
Farkına varmak.
Temaslı takibinden karantinaya, ilk müdahaleden yoğun bakıma kadar ilgili tüm hekim, uzman, hemşire ve sağlık yöneticileri bir araya gelerek masaya yatırdı mı bu ölümü?
* * *
Yüzleşmek ve sorgulamak insan hayatı içindir.
Ayıp değildir.
Başarmak ve güvenmek!
5 milyon nüfuslu Yeni Zelanda’da toplam vaka sayısı 2 bin dolayında kalırken, yaşamını kaybeden 25 hasta oldu.
Salgını en iyi yöneten ülke!
Dünyanın en medeni ya da ileri, en zengin ya da sistemli ülkelerinin dahi “diz çöktüğü” bir salgın karşısında Yeni Zelanda örneği önemlidir.
* * *
Peki ne yapmışlardır?
Uyguladıkları yöntem "eleme stratejisi" olarak öne çıkıyor.
Hedef şu oldu: “Hastalığı uzak tutmak, tespit etmek ve ortadan kaldırmak.”
En basit tabirle söyleyelim: Kapandılar!
Tedbirleri, sağlık istatistiklerine göre “1. Seviye”, “2. Seviye”, “3.Seviye”, “4. Seviye” diye sınıflandırdılar ve hiç tartışmaya gerek kalmadan öyle uyguladılar.
* * *
Temel ve zorunlu ihtiyaçları karşılamayan tüm işletmeler kapatıldı.
Yurt içinde serbest dolaşım sınırlandırıldı.
“Sokağa Çıkma Yasağı” uygulanmadı ancak…
Yurttaşlar yalnızca “birlikte yaşadıkları kişilerle” sosyal temas kurdu.
Eğer bir yere gideceklerse, sadece, “birlikte yaşadıkları” kişiler yanlarında vardı.
Başka kimse olmadı!
* * *
Yeni Zelanda kendi yurttaşları hariç 19 Mart’ta tüm sınırlarını kapattı.
Yurt dışından gelen yurttaşlarına 14 gün karantina koşulu koydu.
Sürekli test yapıldı.
Covid-19 hastalarının geriye dönük temaslıları da tarandı.
İnsanlar “telefon uygulaması” üzerinden izlendi.
* * *
Bunların çoğunu biliyorsunuz.
Birkaç başka bilgi verelim.
Yeni Zelanda Ücretler Kurulu, ‘yoksullara’ yönelik ‘Büyük Ekonomik Tedbirler’ açıkladı, maaş desteği verdi, kiralara sınırlama getirdi.
Siyasilerin maaş artışları 3 yıllığına donduruldu.
İşsizlere haftalık 164 ABD doları ödenek verildi.
* * *
Başardılar çünkü insanlar her karara destek verdi.
Destek verdi çünkü kendini güvencede hissetti.
Peki %10.65 maaş kesintisi ne olacak?
"Kapanma" kararı açıklandı.
Gece yarısından sonra tarihin değiştiğinin bile farkında değil Başbakan!
Bulmaca gibi!
Her sektör kendine göre yorumluyor.
Kime sorsanız "bizi kapatmadılar" diyor.
Bir şehirden ötekine taşınıyor salgın...
Sahi, unutmadan…
Kamudan yapılacak %10.65 HP maaş kesintisi, hangi sektörlere, nasıl aktarılacak?
İşsiz, mağdur, yoksul nasıl desteklenecek?
Bununla ilgili bir “ekonomik program” duydunuz mu?
Yoksa…
Biri bizi uyutuyor mu!