1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Bir otel, iki kira, çok dava!
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Bir otel, iki kira, çok dava!

A+A-

Constantia Hotel, 1974 savaşı öncesinde Maraş’taki 45 otelden biriydi.
Ada ikiye yarılırken dikenli tellerin dışında bırakıldı ve Mağusa’nın adeta tek oteli oldu.

Kumsalla bütünleşen, denizle iç içe, palmiye ağaçlarının gölgesiyle kucaklaşan otel, açıldığı dönem sanırım yirmi beş otuz odalı, iki katlı, şirin bir yerdi.

Otelcilik Turizm Eğitim Merkezi (OTEM) olarak kullanmayı denedik önceleri…
Beceremedik.
Sene 1977.

Savaş ganimeti çoğu mekân gibi burası da “Devlet Emlak ve Malzeme Dairesi” kontrolüne verildi.
Hubert Schafer – Erbil Arkın ortaklığına kiralandı önce...
Constantia Hotel’in ismi Palm Beach olarak değiştirildi.
İşletilemedi.

1985’te yönetimi bu kez Asil Nadir’in sahibi olduğu Polly Peck’e geçti.
O zaman çehresi değişti.

90’lı yıllarda Nadir’in KIBRIS gazetesinde çalıştığım için Palm Beach Otel’e sık sık gider, orada röportajlar yapar, önemli isimlerle bir araya gelirdik.

O dönemler Olive Tree, Jasmine Court, Palm Beach gibi ihtişamlı oteller hep Asil Nadir’indi.
İngiltere’de yaşanan gelişmeler sonucu tanınmış işadamı tüm bu yerleri zamanla yitirdi. Palm Beach ve Olive Tree otellerin her ikisi de o dönem Türkiye’deki Dedeman – Bilfer ortaklığına satıldı. Bu yeni grubun ortaklarından biri de ada dışında yaşayan Kıbrıslı iş insanı Sözer Özel’di. Bir dönem Kıbrıs Türk Hava Yolları’nın Yönetim Kurulu başkanlığını yaptı.

Öyle iddia ediliyor ki, Palm Beach ciddi rakamlar ödenerek satın alındı.
Kimilerine göre her iki otel için 5 milyon dolar ödendi.
Bu rakam resmi bir kişi ya da makam tarafından doğrulanmadı.

***
Dedeman – Bilfer ortaklığı da kendi içinde ayrıldı, Çatalköy’deki Olive Tree Otel, Dedeman’a kaldı, Mağusa’daki Palm Beach ise Bilfer’e…

Sene 1996!
Maliye Bakanlığı’na bağlı Devlet Emlak ve Malzeme Dairesi, Kira Takdir Komisyonu’nun da takdiri ile oteli, Bilfer grubuna senelik 40 bin dolar kira bedeli ile kiraladı.

2008 yılında “kiracı” Bilfer, bu kez işletmeyi Arkın Group’a kiraladı.
“Kiracının kiracısı” olmaz diye biliyoruz ama özel insanlar araya girdi, Bakanlar Kurulu özel bir karar çıkardı.
Biri "imtiyaz sahibi" oldu, diğer "işletme."


Maliye’ye o dönem yıllık 40 bin dolar ödeyen Sözer Özel’in Bilfer grubu, Erbil Arkın’ın Arkın grubu ile yıllık 400 bin euroya anlaştı.

O günden bugüne Bilfer’in devlete ödediği kira yıllık 60 bin dolar, Arkın’ın Bilfer’e ödediği ise 750 bin euroya yükseldi.

Yine iddia o ki, Akın Group, 2008’de Bilfer’den işletme hakkını aldıktan sonra otele 21 milyon dolar yatırım yaptı. 2011’de otel Arkın Palm Beach olarak yeniden açıldı.

***

“Hem kendi kendimize yetmiyor, avuç açıyoruz, hem de adanın en güzel kıyılarından 400 bin yerine 40 bin dolar kira alıyoruz” dediğim bu!

Doğrusu iki işletmecinin kendi özel “hesaplaşması” değil derdim.
Bu ülkenin değerleri ve kaynakları üzerinden toplumsal faydanın peşindeyim sadece.

***

Bir başka iddia ise Palm Beach Otel’in girişindeki yeşil alanın ve park yerinin “orijinal tapusunun” Taşınmaz Mal Komisyonu eliyle asıl sahibinden alındığı yönünde…

Tam da Kıbrıs ve KKTC sorununu anlatan bir özet bu!

Şimdi otelin giriş arazisinin “asıl tapusu” Bilfer’in elinde, otelin kendisi - bir anlamda - “sahte tapuyla” Maliye’nin! Kiracı Bilfer, kiracının kiracısı Arkın! Bilfer’in Maliye Bakanlığı ile 2045’e kadar sözleşmesi var, Arkın’ın bir iddiaya göre 2025, bir diğer iddiaya göre 2034’e...

***

“Kiracının kiracısı” Arkın Group bugüne kadar Bilfer’e 4 milyon 750 bin Euro kira ödemiş.
Bilfer ne ödemiş Maliye’ye?
Bu yönde kayıt yok.

Umarım bunu da Maliye Bakanlığı açıklar.

***
Şimdi mesele yargıda!
2019’da “kiracının kiracısı” artık bu rakamı ödeyemeyeceğini söylemiş.
Bilfer, Maliye’yi dava etmiş, Arkın da Bilfer’i…
Yargı süreci devam ediyor.

Yine ülke kaybediyor, çünkü örneğin casinonun bir ay kapalı kalması, Maliye’nin 250 bin dolar gelirden olması anlamına geliyor.

Otel casinosu geçtiğimiz hafta ara emri kararı ile kapatıldı.
Tesiste, otel ve casino dahil 400’ün üzerinde çalışan var.

***

Keşke “şeffaf, açık, demokratik” bir ülkede yaşasak da Maliye ve Evkaf’ın tüm mal varlıkları, kimden ne kadar kira alındığı, nerelerin kimlere kaça verildiği açıklansaydı.

O zaman çok daha net ortaya çıkardı, “muhtaçlık” ilişkimizin aslında göz göre göre sürdürüldüğü!
İrademizi, özgürlüklerimizi, demokrasimizi nasıl yitirdiğimizi çok daha anlamlı tartışırdık o zaman…
Savaş kazanarak yurt kaybettiğimizin öyküsünü yeniden yazardık.

constantia-otel-1-001.jpg

palm-beach-2-001.jpg 

 

Bu yazı toplam 6392 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar