Bir Oyun İzledim!!!
Lefkoşa’nın göbeğinde o minicik sahnedeyiz. Lefkoşa Belediye Tiyatrosunda. Lefkoşa’nın uzun zamandır tek tiyatro sahnesinde... Koltuklar tıklım tıklım... Tanıdık simalar var her yanımızda... Sanki bir avuç kalmış bir toplumdan herkes orada... Belli ki bir yüzleşme yaşanacak biraz sonra burada...
Tanıdık görüntüler var sahnede, kanıksadığımız, bildik manzaralar. Bir köy evi, tepesinde güvercinler. Birkaç eski çerçeve, aile fotoğrafları... Hemen komşusu ise dikenli teller, yasak bölgeler...
Kıbrıslının elli yıldır içinde yaşadığı sahnenin gerçek görüntüleri burası... Ersan Sururi’nin müziği, oyuna bambaşka bir gerçeklik duygusu katmış.
Oyun değil, sanki şiir üzerinden bir yüzleşme bu...
Bir hesaplaşma...
Faize Özdemirciler’in yüreğinden kopup dizelenen çığlıklar bir oyuna dönüşmüş, o minicik sahnede...
İzleyeni hüzünlendiren, dehşete sürükleyen, korkutan, ağlatan, utandıran bir tarihin resmigeçidi...
Bir hançer saplanıyor Kıbrıslıyım diyen yüreğimize...
Soluksuz izliyoruz, boğazımız düğüm düğüm...
Oyun boyunca söküp atamıyoruz o düğümü...
Tiyatro sahnesinden öte bir şey bu...
Lefkoşa’nın göbeğinde, o minicik sahnede, gerçekle oyunu yoğurarak sahnedeki tek kişiden binlerce kişi yaratarak oynuyor Yaşar Ersoy...
Kendi toplumunun acılarını, ihanetlerini ve aslında yazgısını sorguluyor Yaşar Ersoy, Faize Özdemirciler’in dizeleri üzerinden... ‘Rumca Küstüm, Türkçe Kırıldım...’ diyor. Yaşadığı topraklarda egemen olamamış bir toplumun savrulmasını ve savrulurken yok olasıya acı çekişini...
Öylesine gerçekci ve öylesine canlı ki... İnanılmaz bir enerjiyle koşturuyor sahnede... Ağaran saçları uçuşuyor loş ışıklar altında... Alnında boncuk boncuk terler... Sesi bir yükseliyor, bir alçalıyor... Dalga, dalga yayılıyor... O bildik vurgularıyla tonlanarak... Heyecanlanıyor, öfkeleniyor ve adeta çıldırıyor ve çıldırtıyor. Vücudunun her hücresinde ölesiye hissederek...
Bazı insanlar özel koruma altına alınmalı diye hissediyorum bazen...
Kişisel yeteneklerinden değil sadece; onunla birlikte ‘duruş’ denilen tavrı becerebildiklerinden...
Herkesin hızla irtifa kaybettiği bu çağda sağlam durmayı başarabildiklerinden...
İnatla, ısrarla...
Çoğalarak, çoğaltarak...
Yaşar Ersoy onlardan biri...
Toplumsal sorumluluğundan, duruşundan ve sanatından asla taviz vermeyen biri...
Sahnesini koca bir tarihin mahkemesine dönüştürüyor. Kurban oluyor, yüzleşiyor, yüzleştiriyor...
Yok olmakta olan bir toplumun acı çığlığını bırakıyor insanlığa...
Bir oyun izledim, izlenmese eksik kalacak...