1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Bir “Özel Savaş” taktiği: “Bize ölüler da lazımdır…”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Bir “Özel Savaş” taktiği: “Bize ölüler da lazımdır…”

A+A-

Araştırmacı-yazar Ulus Irkad yazdı: “Gayrıresmi tarihten üç öykü: Bafra paketi, Kurye ve Ekmekçi Çocuğa Yapılan İhanet…”

Ulus Irkad

1964 yılında Rum Milli Muhafız Ordusu Tremeşe’ye saldıracağında Tremeşe’yi savunmak üzere dağlardan oraya gidip de orasını savunduktan sonra tekrar Lefkoşa’ya dönenler arasındaydı. 1964 çarpışmaları başladığında Bayraktar’ın öldürdüğü arkadaşı  ile bir mahalleyi ellerindeki tabancalarla almışlardı. Korkusuzdular. En cesaretli özel gruptandılar. TMT’nin kurulduğu ilk günlerden beri teşkilatta birlikte görev almışlardı. TMT’nin özel grubundaydılar. Arkadaşı vurulmadan önce onu Bayraktarlık’a vermemek için direnenler arasındaydı. Bir şekilde emre de itaatsizlik etmişlerdi. Arkadaşlarını yanlarından aldıklarında onu tekrar sağ olarak verileceğinden dolayı, söz aldıkları için onu Merkez’e vermişlerdi. Sonra bir yerde ölüsünü bulup onu kendi aralarında yaptıkları törenle gömmüşlerdi. Bir kere daha bu hareketleriyle tepki çekmişlerdi. Hatta birkaç gün, o vurulduktan sonra, evden dışları çıkmamıştı. Bu olaydan sonra olayın unutulduğunu sanmış ve merkezden gelecek bir emri hep beklemişti. Aslında bir şekilde arkadaşlarını korumanın bir cezası olacağını biliyordu. O da onların içinden geliyordu ve hakkında vur emri çıkan bir adamı korumanın da ölüm cezası ile sonuçlanacağını biliyordu. Bu yüzden hep tetikte ve tedbirliydi.

Bir gece ekip uyarıldı. St Hilarion ve Bozdağ’da Türk mevzilerine kadar sokulan Yunan askerleri olduğu söylendi. Onları en sert şekilde karşılayacak ve mukavemet edeceklerdi. On veya onbeş kişiydiler. Herkesi hatırlayamıyordu. Bu olayı anlatırken aradan yaklaşık elli seneye yakın bir zaman geçmişti.

Şarjörlerini ve silahlarını kuşandılar. Yüzlerini siyahla boyattılar ve düşman grubunun Türk mevzileri önünde görüldüğü yere doğru sızmaya başladılar. Ortalık zifiri karanlıktı. Göz gözü görmüyordu. Etraflarını kollamakta ve karşılarına çıkacak hareketi sinek vızıltısı bile olsa iyi değerlendiriyorlardı. Nihayet onlara tepelerden söylenilen yere vardılar. O yeri ve öteyi aradılar. Ortalıkta hiçbir şey yoktu. Bir aralık yerde beyaz bir kutu gördü. Bir sigara kutusuydu. Eğilip aldı ve baktı o kutuya. Üzerinde Türkçe yazıyordu: “Bafra”, (Pusuyu hazırlayanların Türk tarafından üst yetkililer olduğunu bu paketten anlamıştı) derhal bunun kendilerine oynanan bir oyun olduğunu anladı ve hemen arkadaşlarına;

-Yere yatın bu bir pusu, bizi vuracaklar!, diye bağırdı.

Herkes can havliyle yere yattı. Tam geldikleri yerlerden yani, Türk mevzilerinden üzerlerine yaylım ateşi başladı. Kafalarını kaldırsalar vurulacaklardı. Kurşunlar bulundukları yere paralel geçiyordu. Yere yatmasalardı hepsi de vurulacaktı.  Saatlerce ta sabaha kadar devam etti ateş açma. Herhalde vurulduklarına karar verilmişti ki ateş açma bir anda durdu. Tehlike maalesef güvendikleri bölgeden gelmişti. Daha sonra tümü tüm askeri ve komando yeteneklerini kullanarak geriye döndüler. Onları sağ salim gören komutanlar utançlarından kıpkırmızı olmuşlardı. O yapılanın ne olduğunu anlamıştı.

O gün istifasını verdi ve bir daha askerliğe dönmedi… Bu aldatmalı kurulan pusunun vurulan arkadaşlarından sonra onların da vurulması için bir operasyon olduğunu herkes anlamıştı…

Vurulmuş olsalardı Rumlar tarafından Bozdağ-St Hilarion Mevkii’nde vurularak şehit oldular denileceğini çok iyi biliyordu. Bu onlara Özel Harp eğitimlerinde verilen kirli savaşın özel bir tarafıydı… O da “Özel Savaş Psikolojisi”yle yetiştirildiği için bu olayın şifrelerini çabuk çözmüştü.

GAZİ BAF RADYOSU’NDA BAYRAK’A GİDEN KURYE

Hem öğretmenlik hem de Gazi Baf Radyosu’nda sunuculuk yapıyordu. Her ay Bayrak Radyosu’na gidip bir şeyler götürüyor, alıyor ve geliyordu Baf’a. Bunlar arasında istihbarati mektuplar da vardı.

Şöför Ramadan bunları özel yerlere saklardı. O gün her zamanki gibi Baf’tan yola çıkmışlardı. Köfünye’ye gitmeden bir grup silahlı EOKA’cı yollarını kesti. Mektubu sordular. Şöför Ramadan bu mektupları kimsenin bulamayacağı özel yerlere saklardı.

Arabayı araştırdılar ama bir şey bulamadılar. EOKA’cı grup, öğretmeni almak istiyordu. Öğretmen korkmuştu ve korkudan yüzü sapsarı kesilmişti. O an götürülürse bir daha geri gelmeyeceğini çok iyi biliyordu. Şöför Ramadan bunu anlamıştı ve onlara düzgün Rumcası ile sakin bir şekilde öğretmenin Lefkoşa’ya sadece eğitim dolayısıyla gitmekte olduğunu anlatmaya başladı. Aynı zamanda onlara öğretmenin Kıbrıslırumlara ve Bölgeye 40 yıldır hizmet eden bir önemli Ebistat’ın (Yol memurunun, Ebistat Rumca “Baş usta” anlamında) damadı olduğunu anlatmaya çalıştı. EOKA’cılardan birileri kayınpederini tanıyordu ve uzun yalvarmalardan sonra öğretmeni serbest bıraktılar. Oldukça korkmuştu. Bir an ölümle burun buruna geldiğini anlamıştı. Eğer Şöför Ramadan’ın güzel Rumcası’yla onları ikna etmesi olmasaydı, belki de kayıplar arasında olacaktı şimdiye kadar. 1967 yılıydı ve o günlerde karşılıklı provokasyonlarla birçok insan esir alınıp kayıplara karışmış veya öldürülmüştü . Lefkoşa’ya giden öğretmen birkaç ay Baf’a korkusundan dönemedi. Bu arada bu süre zarfında Köfünye saldırısı da oldu.

Baf’ta şüphelendiği o ileri geleni Lefkoşa’da Bayraktarlık’a, Baf’ta da Sancaktarlık’a döndüğü zaman söyledi. Onlar da durumu bildiklerini ve takipte olduklarını söylediler sadece. O imtiyazlı şahıs ise yerinde sağlamlaşarak kaldı.

Eğer o imtiyazlı şahıs cezalandırılmamışsaydı ve görevi de aynen devam etmişseydi ki öyleydi, demek ki bu Özel Harplik bir durumdu. Özel Harp Dairesi de Türkler arasında öldürülenlerin olmasını istiyordu ve bunları Kirli veya Psikolojik Savaş gereği Rumlara ispiyonlayıp, öldürtüyor ve ilerisi için bunu kendi içinde savaş veya müdahale etmek için kullanıyordu. Amaç “yeter ki ölen olsundu ve bize ölüler de lazımdı”. Ve Kıbrıslırum fanatiklerin bizim taraftaki ispiyonları değerlendirmeleriyle her öldürülecek olan “Bize ölüler de lazımdır” felsefesine uygundu. İster  Rumlar öldüren olsun veya isterse Türkler ispiyonlayıp gene Rumlara öldürtmüş olsun. Sonuçta Özel Harplik ve kirli savaşlık bir durumdu bu ve “Bize ölüler de lazımdı”…

EKMEKÇİ ÇOCUĞA YAPILAN İHANET

18 yaşlarında vardı. Babasının ekmek ürünlerini hergün Baf’ın Kukla Köyü’ne arabalarıyla o ulaştırmaktaydı. Gene bir gün Baf’ın üst mevkilerinden biri (Daha önce bir önceki öyküde de önemli rol oynayan ismini vermediğim aynı kişi) onu yanına çağırarak bir sandık silahı Kukla’ya götürmesini istemişti. Oldum olasıya bu adamdan şüphelenmekteydi ve bu konuda bazı olayları da duymuştu. O silah dolu sandığı ekmek arabasına koymadı ve tedbir olsun diye ertesi gün götürmeye karar verdi. Silahları veya sandığı kendisine veren kişiye haber vermeden eve sakladı. O gün Kukla Köyü’ne gidiyordu her zamanki gibi. Ama o ne? Karşıda iki Kıbrıslırum Polis Landroveri ve silahlı Rum polisler duruyordu yol üzerinde. Onu tutukladılar. Elleriyle saklamış gibi gizli yere baktılar. Silahları bulamadılar. Oysa arabadaki gizli yeri bilen sadece kendisine o sandığı veren yetkili malum kişiydi. Hatta “Bize burada olduğunu söyledi haber veren” dedi Rum polisler. Ama o gerçeği biliyordu ve tedbirini ona göre almıştı. Ekmekleri Kukla Köyü’ne götürdü, bıraktı ve eve giderek silah dolu sandığı alıp Baf Komutanlığı’na yöneldi.

Sandığı kendine veren adamın önüne koyarak kendisini bundan sonra böyle pis işlere kartıştırmamasını söyledi… O yetkili bu ispiyonlama ve casusluklardan  hiç ceza görmedi.

Aradan geçen elli yılda yakın bir zamandan sonra o ceza görmeyen yetkili kişinin misyonunun bu tip olaylar yaratarak Kıbrıslıtürkleri ispiyonlayıp ya öldürülmelerini, ya da ceza görüp, o tepkiyle oluşacak kamuoyu baskısında, herhangi bir Türkiye müdahalesi veya askeri operasyonunda mihenk taşı olabileceğini, baştakilerin çok iyi düşündüklerini ve bu tip davranışların “Bize ölüler de lazımdır” kirli savaşının bir parçası olduğunu, o bir zamanların ekmekçisi genç çocuk veya şimdinin yaşlı Baflısı da anlamıştır çoktan…

(ULUS IRKAD – 22 EYLÜL 2019)

 

 

Bu yazı toplam 2344 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar