1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Bir Pontuslu…”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Bir Pontuslu…”

A+A-

İbram Onsunoğlu

Bu yakınlarda ilginç bir Pontusluyla tanıştım. Selanik'te hastanede, bir koğuşta dört gün beraber kaldık, anjiyo sırasını beklerken. Kostikas 50 yaşlarında, Kılkış'ın bir köyünden, Selanik'e yerleşmiş. İlginç dediğim şey anti-şöven oluşu ve devamında Pontus konusuna akılcı ve eleştirel yaklaşması. Pontuslular arasında böylesine pek rastlayamazsınız.

Öbür bakımlardan Kostikas tam bir Pontuslu, kimliğini öne çıkarırken, soyuna, diline, kültürüne ve tarihine sahip çıkarken tam bir "fanatik". Bir muayene için birkaç günlüğüne girdiği hastanede bile elinde kalın bir cilt, bir Pontus araştırma merkezinin yayınlarından, fırsat buldukça yatağında onu karıştırıyor, okuduğu bazı şeyleri benimle paylaşarak. Bana karşı ilgisi Türk kökenli olduğumu öğrenince kabardı. Ben ise bazı hallerini kendime benzettiğim için ondan hoşlandığımı sanıyorum. Neredeyse hiç siyaset konuşmadık, başka şeylerden fırsat mı kaldı ki, ama Çipras'ın solculuğuyla alay ediş biçiminden daha solda olduğu belli oluyordu. Heretik bir tarihî araştırmacı Dimitris Lithoksoos ortak tanıdığımız-dostumuz çıktı, bizi birbirimize daha çok yaklaştırdı.

Sohbet sırasında bir ara yeri geldi, birkaç gün sonra memlekete (stin patrida) gideceğimi söyledim. "-Memleket, yani neresi?" diye sordu Kostikas. Sormasına şaştım, zira ona Gümülcineli olduğumu söylemiştim. Gümülcine diye anımsattım yeniden. Duraksadı, sanki benden bir başka yanıt bekliyormuş gibi. "-Biz" dedi sonra, "memleket dediğimiz zaman hâlâ Pontus'u kastederiz". "-Üçüncü kuşak arasında da mı?" "-Evet." "-Yunanistan'a bir türlü ısınamadınız demek." Gülüyor. "-O zaman" diyorum, "ben de Yunanistan'da üçüncü kuşak sayılırım, Pontus anlayışına göre memleket deyince benim de Doğu Rumeli Mestanlı'yı kastetmem gerekecek."

Kostikas Pontus lehçesiyle yakından ilgileniyor. "-Pontus Rumcasının tabanı Eski Yunanca" diyor. "Birçok kelimeler, söz dizimi, çekimler eski Yunanca. Ama o kadar çok Türkçe kelimeler girmiş ki. Bu yüzden bir ara Türkçe öğrenmeye niyet etmiştim, ama arkasını getiremedim. Kullandığımız kelimelerin yarısı Türkçe. Ama ha gel söyle söyleyebilirsen böyle olduğunu, bizimkiler adamı linç ederler..."

Ben de Kostikas'a yıllar önce başımdan geçen bir olayı anlatıyorum. Selanik'te sosyal danışman bir hanımla aynı serviste çalışıyoruz. Çalışma arkadaşım hanım "fanatik" bir Pontuslu. Bir sabah onun arabasıyla işe gidiyoruz. Bir noktada yolu geçen yayalar yüzünden fren yapmak zorunda kalıyor, bekliyoruz. Yayaların arkası kesilmek bilmiyor, şöfer arkadaş sinirleniyor. "-Ah İbram" diyor, "şimdi bu kendini bilmez yayalara dilimin ucuna kadar bir laf geliyor, ama Pontusça. Tam bu pozisyon için uygun bir fiil. Yunancada yok. Nerede Pontusçanın o ifade zenginliği! "Paklaefthite!" Biliyor musun ne demek? Yok olun, toz olun, çekilin burdan anlamıda bir fiil. Şimdi başımı arabadan çıkarıp bu yayalara söylemek istediğim. Paklaefthite bre! Bizim Pontusçada olduğu gibi böyle kıvrak ifadeler Yunancada yok."... Az sonra arkadaşa Pontusça bu fiilin Türkçe "paklamak" fiilinden geçtiğini anlatıyorum. Arkadaşın yüzünde beliren bir hayal kırıklığı ve yenilgi ifadesi ki, sorma.

Kostikas'tan: "-Ulusal yemeklerimizden biri "haviç", Ermenice bir kelime. Haviç bize Ermenilerden geçmiştir. Bunu bizimkilerin yanında söyleyemezsin, yoksa seni hainlikle suçlarlar. Haviç safkan Pontus yemeğidir, bitti!..."

"-Ninem ağır ve katışıksız bir Pontusça konuşurdu, Yunancayı hiç öğrenmedi. Biz torunlarına seslenirken, örneğin yemeğe çağırırken, cümlesinin sonuna bir  "mi"  takısı koyardı. (Ninesinden Pontusça birkaç örnek veriyor, aklımda tutamadığım.) Sonradan bu "mi" takısıyla ilgilendim. Araştırdım, bir ünlem miydi bu, Pontus lehçesinde vurgu yapmak için böyle ünlemler vardı, neydi, bir türlü açıklayamadım. Pontuslu bir dilbilimci akademisyene yazdım ve sordum… Sonunda bu mi'nin Türkçede fiillerin soru halinin takısı olduğuna karar verdim, bazı yerlerde bizim lehçeye de geçmiş. Ve bu gözlemimi yazılı olarak açıkladım. Bizim Pontuslulardan neler işttiğimi tahmin edemezsin, yaylım ateşine tuttular beni, "turkalavzos" mu demediler, "turkoporos" mu demediler"...

Sık sık gündeme gelen Pontus soykırımına değinmeden edemezdik tabiî. Kostikas'tan aktarıyorum: "-Nedir bu soykırım dediğiniz yahu, bunun belgeleri nedir diye soruyorum. Bana bir papazın kitabını gönderdiler. Dramalı bir papaz, Pontus tarihini nereden öğrenmiş te soykırım hakkında kitap yazmış bilinmez. Dedelerim Sürmene bölgesinden. Kitabın o bölümünü ve dedelerimin köyünü bulup okuyorum. Bizim köyde soykırım olaylarında Pontuslu Rumlar bire varıncaya kadar katledilmiş, öyle yazıyor. Daha doğrusu soykırımdan bir tek kişi kurtulmuş. Bu iddiayı büyük dedelerimin Yunanistan'a göç eden geniş sülalesi yalanlıyor. Tarihî gerçek nedir? Bizimkiler ve bütün köy, olaylar başlamazdan önce az ilerideki Rusya'ya geçmişler. Kitap ise köy nüfusunun tümünün katledildiğini yazıyor. Bu köy daha sonra tümüyle Yunanistan'a yerleşmiştir. Sıkarsa o kitapta yazılanları yalanla. Bizim bağnazlar sana dünyayı zindan ederler."...   

 

(AZINLIKÇA - İbram Onsunoğlu – 28.3.2016)

Bu yazı toplam 2029 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar