Bir “rezil” seçim
Sayıyorlar!
Satıyorlar!
Sayıyorlar!
Saymıyorlar.
23 kabul, 23 ret, 2 çekimser…
Kalemle oynuyor, ellerini yüzünde gezdiriyor, burnuna dokunuyor, başını kaşıyor, dudaklarını büzüyor, kaşlarını çatıyor.
Yine de “ben çekildim” demiyor.
Tüzük, oy, sandık, zarf, sayım anladık da…
Bir de hazmetmek var, bir de haysiyet…
Bir de demokrasi var, bir de meşruiyet!
Sayıyorlar!
Satıyorlar!
Sayıyorlar!
Saymıyorlar.
24 ret, 23 kabul, 1 çekimser...
“Grup” yapıyorlar.
“Solo” geçiyorlar.
Toplanıyorlar, dağılıyorlar.
Sayıyorlar!
Satıyorlar!
Sayıyorlar!
Saymıyorlar.
25 ret, 23 kabul, 1 çekimser…
Bu rezilliği çiğniyor, yutuyor, yutkunuyorlar.
Kulağa fısıldıyor, göz bakıyor, omurgaya aldırmıyorlar.
Bir tur, iki tur, üç tur, dört tur…
İstemiyorlar, anla, git!
Kendi Meclis Başkan Adayı’nı bile reddeden bünye, yüzüne gözüne bulaştırdığı demokrasiyi kapalı zarfların içine yumularak aklamak için zorluyorlar.
“10 dakika ara veriyoruz.”
2 saat 10 dakika!
Az sonra 5 saat 20 dakika!
Peşi sıra ne saat , ne dakika!
***
Bir dönem 50 vekilin 48’inden oy almış, öyle seçilmişti Fatma Ekenoğlu… 46 “kabul” oyu ile seçilmişti Sibel Siber, Teberrüken Uluçay 40 oy almıştı.
Siyasi pozisyonlarını düşününüz, farkı göreceksiniz.
***
Töre gidiyor, Kutlu geliyor.
Oylanıyor.
O da gidiyor.
Mide kendi kirini kusuyor.
Sayıyorlar!
Satıyorlar!
Sayıyorlar!
Saymıyorlar.
Ne kendilerini ne sizi…
Kimseyi!
Bir birleşim, üç fire!
Meclis’teyim!.
Azap saatleri…
UBP’nin “küsler senfonisi”ne ara veriyorlar.
İki saatin ardından, salona dönüyor vekiller…
Meclis görevlileri Kutlu Evren’in yanına yaklaşıyor, “Önce bir teşekkür konuşması yapacaksınız.”
Oylama yapılmamış ama tebrikler kabul ediliyor.
Derken, “makam arabası”na geliyor mesele…
Öyle ya!
Şoför sabaha kimi arayacak?
Ziller çalıyor.
Meclis’i bu kez Fazilet Özdenefe yönetiyor.
“Buyurunuz, Yüce Meclis’e hitap ediniz” diyen adam yok.
Zorlu Töre uğurlanmıyor bile…
5’inci Tur’a gelmiyor, gelemiyor.
Önce Sucuoğlu, sonra Töre…
Ve derken Kutlu Evren’e de “red” geliyor.
Bir birleşim üç fire!
Ne ekersen, onu biçersin
Sucuoğlu, Meclis Başkanı olamamış!
“Parti”den çıkamamış.
Şaşırdınız mı?
Üyesinden yüzde 60 oy almış ama parti başkanlığı da yapamamıştı.
Kendisi vazgeçti.
Vaz-geç-ti-ril-di.
Hiç de direnmedi…
Bir değil, iki kez...
"Türkiye'den öyle istediler" dendi.
"Genel Başkan" görmek istemedikleri birini, niye "Meclis Başkanı" seçsinler şimdi!
***
Faiz Sucuoğlu, dış müdahalelere karşı hiçbir zaman bir duruş sergilemedi.
İrade göstermedi.
Hep birilerinin "suyuna gitti."
Ne hayal ediyordu, bilemiyorum.
Bu sonuç son derece doğaldı o nedenle...
Sabah sabah “daha da gelmem” dedi, gitti.
***
Şimdi asıl mesele “uzaktan kurgulanmış” bu garabetin ne olacağıdır.
İsmine “hükümet” diyorlar ya…
Tam bir yalana dönüştü.
Şunu da biliyorum, Ulusal Birlik Partisi’nde kolay kolay toplumsal bir tavır konmuyor ortaya…
Demokrasi, irade, etik gibi değerler pek önemsenmiyor.
Sizin dertleriniz, onların derdi değil…
***
Büyükelçi “Beyaz Ev”e çağırıyor…
Koşa koşa gidiyorlar.
Komutan, MİT falan umursamıyorlar.
“Ayıp oluyor” demiyorlar.
Villa Fırtına’ya çağırıyor bir başkası…
Yine el pençe halleri…
“Siz bizim iç işlerimize karışmayınız” diyen de olmuyor.
***
Bir kurultayda sonuncu yaptıklarını, bir ötekinde omuzlara alıyorlar.
Eğer sorarsanız, “Böyle istendi” diyorlar.
Parti üyesine de çok kabahat bulamıyorum.
Çünkü kendi iradelerini sandığa yansıttıkları zaman yine sonuç değişmiyor.
Sandıktan “Faiz” çıkıyor, torbadan “Üstel.”
Meclis’ten “kaos” çıkıyor.
Kapanmayan Meclis yaptılar!
Gece saat 22.20.
“İyi akşamlar” dedi, vekiller…
Ne oldu?
Kimse Meclis’e ne ara verdi, ne de kapattı.
“İyi geceler”
Ne oldu?
- Yarın saat 10.00’da toplanacak.
Kimse söyledi?
”Öyle…”
“Ara verildi…”
“12 saat…”
Meclis kapandı mı?
Yok!
Zorlu bey gelip kapatmadı.
“Yüce” Meclis öyle kaldı.
Askıda!
Kapanmayan Meclis yaptılar.
Rezaletin böylesi…
Pes!