Bir sandıkta iki küçük evlat: Artin ve Klementin…
1921 yılında Anadolu’daki soykırımdan kaçan Kaspar Harutunyan, eşi Vertin hanımla birlikte ele geçirdiği küçük bir balıkçı teknesinin içine bir sandık sığdırmıştı… Bu sandığa iki evladını saklamıştı: biri bir yaşlarındaki Artin, diğeri iki yaşlarındaki Klementin idi…. Tekneyle denize açılarak, gizlice bir Fransız şilebine binmişti Kaspar bey, eşi Vertin hanım ve sandıkta saklı biri kız, biri oğlan iki evlatçıkları… İstikamet Larnaka, Kıbrıs’tı…
Adana-Mersin’den yola çıkan Kaspar bey ve ailesi, Larnaka’ya varmışlar, kısa süre burada kaldıktan sonra şehere gelmişlerdi yani Lefkoşa’ya…
Harutunyan ailesi, bundan böyle Mersin’deki hayatlarını, Lefkoşa’da sürdüreceklerdi…
Hem Kaspar bey, hem de Vertin hanım Mersinli’ydiler…
Kaspar Harutunyan, Mersin’deyken bir lokomotif sürücüsüydü… Kıbrıs’a geldikten sonra kuyulardan su çekmeye yarayan küçük motorlar takarak, tulumba düzenekleri kurarak çalışmaya başlayacaktı. Sonraları “Yarda” denen kamuya ait Lefkoşa’da, şimdiki Karayolları’nın bulunduğu bölgede devlete ait su işlerinde çalışmayı sürdürecekti…
Bir sandık içerisinde saklı vaziyette Mersin’den kaçarak Kıbrıs’a gelen küçük kızı Klementin büyümüş ve terzi olmuştu… Kendine ait bir terzi dükkanı vardı… Klementin hanım terziliği büyük olasılık Melkonyan Enstitüsü’nde öğrenmişti çünkü Melkonyan’da kızlara terzilik, hemşirelik gibi beceriler öğretiliyordu ki hayatta kalabilsinler gelmiş oldukları bu yeni ülkede… Erkeklere de su tesisatçılığı, kunduracılık, dülgerlik gibi meslekler alıştırılıyordu – Melkonyan henüz “Enstitü” değil, sanat okuluyken oluyordu bunlar…
Klementin, Yervant Torosyan adlı Ermeni polisle evlenmişti – pek çok kez ev değiştirmişlerdi, kirada oturuyorlardı ancak sonuçta kendileri bir arsa satın alarak ev yapmaya karar vermişlerdi… Bu da Köşklüçiftlik’te Cengiz Topel Sokağı’nda bir evdi… Bu evi gerçekten yaptırmışlar, içinde oturmuşlar ve 1963’te buradan göçmen olmak durumunda kalmışlar, evlerini kaybetmişlerdi…
Klementin Hanım’ı, arkadaşımız Koharig de hatırlıyor ve onları Zahra Sokağı’ndaki evlerinde hatırlıyor… Klementin Hanım, Zahra Sokağı’nda da, Viktorya Sokağı’nda da yaşamış ve terzilik etmişti…
Fakat Klementin Hanım’ın yaşadığı en dramatik deneyim, Cengiz Topel Sokağı’nda Kıbrıslırumlar’a ait bir fırında işlenen cinayetlere tanık olmasıydı… Bu fırın, Kurtumbellis ailesine aitti ve daha önce bu sayfalarda bu fırının hikayesini çok geniş biçimde araştırarak kaleme almıştık… 21 Aralık 1963 çatışmaları ardından, Kurtumbellis’in fırınında çalışan bir veya iki Kıbrıslırum ile, Kurtumbellis’in kaynanası Evru hanım, fırında öldürülmüştü… Bu cinayete tanık olan, fırının karşısında oturan Con Kahveleri sahibi Hüseyin Mehmet Con’un eşi Eleni Suzan Hanım, bir gece bazı Kıbrıslıtürk mücahitler tarafından evinden alınarak “kayıp” edilmişti. Fırına götürülerek orada öldürüldüğü ve yakılmaya çalışıldığı da söylentiler arasındaydı. Eleni Suzan Hanım hala “kayıp”…
Bu cinayete tanık olan bir diğer şahıs da Klementin Hanım’ın babası Kaspar Harutunyan idi…
Kaspar Bey, Köşklüçiftlik’teki bu evde kısılmıştı kızıyla birlikte – Klementin hanımın eşi, Lefkoşa’nın güneyinde kısılmıştı ve aralarındaki iletişim kesilmişti… Evde kaldıkları süre içerisinde, fırındaki cinayetlere bir şekilde tanık olmuşlardı…
Ertesi günü bazı Kıbrıslıtürkler gelip kapılarını çalmış ve fırına gidip ekmek almamalarını söylemişti… Kaspar efendi, kapıya gelen Kıbrıslıtürkler’den birine Türkçe olarak bağırmıştı:
“Ayıp sana! Adamı vurdun!”
Ve sövüp saymaya başlamıştı… Kaspar efendi, sigaralarının da bittiğini ve burada kısılıp kaldıklarını bağıra çağıra söylemişti…
Eve gelen Kıbrıslıtürkler, Klementin Hanım’a gidip Sarayönü’nden ekmek almasını söylemişlerdi…
Kaspar efendinin torunlarından birinin bize anlattığına göre, ertesi günü Klementin Hanım, evin kapısına iki paket Craven A sigara bırakıldığını görmüştü… Herhalde Kaspar efendinin yakınmalarına acıyan birceez Kıbrıslıtürk, ona sigara bırakmıştı… Kaspar efendinin torunu, “Dedem için iki paket sigara bırakan şahısların, daha önce gelip evin kapısını çalıp, dedemlere sakın fırına gitmeyin, oradan ekmek almaya kalkışmayın demiş olan kişiler olduğu izlenimi var bende… Aynı şekilde bana anlatılanlardan anladığım kadarıyla, bu sigaraları kapıya bırakan şahısların, Cengiz Topel Sokağı’na çok yakın olan Dianellos sigara fabrikasını açanlar olduğu izlenimi de var bende… Bu izlenimleri, ailede bunlar anlatılırken edinmiştim” diyor.
Ertesi günü Köşklüçiftlik’ten üç Kıbrıslıermeni kadın bir araya gelerek Sarayönü’ne ekmek almaya gideceklerdi – bunlardan birisi de Klementin Hanım idi…
Önlerine askeri üniforma giymiş bir Kıbrıslıtürk mücahit çıkmış ve onları kapalı bir depoya götürmüştü – kadınlar bu kapalı ve karanlık yere girmekten çekinmişlerdi başlangıçta ancak içeriye girip baktıklarında, buraya ekmeklerin yığılı olduğunu görmüşlerdi. Mücahit, her bir kadına birer ekmek vermişti fakat kadınlardan birisi, bir somun ekmek daha istemişti çünkü evine başkaları da sığınmıştı… Böylece mücahit, ona ikinci bir somun ekmek vermişti…
Kadınlar ekmeklerle eve dönerken, cipe benzer bir araç onları geçerek önlerinde durmuştu – kim olduklarını ve neden burada olduklarını sormuşlardı kadınlara…
Klementin Hanım, cipteki şahısa ekmek almaya geldiklerini, Kıbrıslıermeni olduklarını ve hepsinin de Türkçe konuştuğunu aktarmıştı… Ön taraftaki yolcu koltuğunda oturan adam geriye dönerek kadınlara bakmış ve “Sizlerden birini bir yerden tanıyorum” demişti.
Kıbrıslıermeni kadınlardan birisi de “Tabii ki tanıyacaksın, ben senin eşin Aydın hanımın Amerikan Akademisi’nden sınıf arkadaşıyım” demişti… Yolcu koltuğunda oturan şahıs Rauf Denktaş’tı ve onları evlerine bırakmıştı böylece…
Kaspar efendinin torunu “Dedem büyük travmalar yaşamış ve şiddetten çok korkan birisiydi… Çok evhamlı bir şahıstı” diye anlatıyor…
Kaspar efendinin torunu, Klementin halasının bir de gençlik fotoğrafını gönderiyor bana ve şöyle diyor:
“Milyonda bir şans olsa dahi, yine de senin fikrini sormak istiyorum… Halamın bu fotoğrafı 1928 yılında çekilmişti… Arabahmet bölgesinde Beliğ Paşa Sokağı’nda bir yerde… Arkada görülen su deposuna bir bak… Bu fotoğraf nerede çekildi tam olarak, belki bulmamıza yardımcı olabilirsin…
Lütfen 92 senelik bu fotoğrafla ilgili bu soruyu sorarken sersemlik yaptığımı düşünme… Çünkü ben barikatlar açıldıktan sonra bu sokakta çok defalar yürüdüm, bu sokakta pek az şey değişmiştir, özellikle eski mimari hiç değişmemiştir ve halamın arkasında gördüğünüz şeyin bir su deposu olduğunu biliyorum…”
Klementin Hanım 1995’te hayata veda etmiş… Viktorya Sokağı’nda terzilik eden, Zahra Sokağı’nda yaşayan, ardından Köşklüçiftlik’te, Cengiz Topel Sokağı’nda bir ev yaptıran Klementin Hanım göçüp gitmiş fakat içinde Kıbrıs’a getirildiği sandık, kardeşi Artin’in evlatlarına miras kalmış… Kaspar efendinin torunları bugün o sandığı hala saklıyorlar – bana fotoğraflarını yolluyorlar sandığın… Sandığın içinde Osmanlıca yazılı belgeler varmış fakat bunların ne olduğunu bilmiyorlar… Barikatlar açıldığı zaman bunları bana göstermek istiyorlar…
Barikatlar açılır açılmaz, buluşacağız…
Bu öyküyü ve fotoğrafları benimle paylaşan Kaspar efendinin torunu, sandık içerisinde Kıbrıs’a gelmek üzere yola çıkarılan Artin efendinin oğlu Arto Harutunyan’a çok teşekkür ederim…
1928'de Beliğ Paşa Sokağı'nda çekilen bu resmin hangi evde çekildiğini aile merak ediyor.
Üstte soldan sağa: Klementin Hanım’ın eşi Yervant Torosyan, Artin efendinin kızı Vera, Artin efendi, Artin efendinin eşi Marie ve Klementin Hanım ile ortada Artin efendinin oğlu Arto. Altta, Artin Harutunyan, kızıyla birlikte Köşklüçiftlik’te Zeytunoğlu Sokağı’ndaki evlerinde…
DEVAM EDECEK