Bir şehir efsanesi: Geniş tabanlı hükümet!..
Nisan 2009 genel seçimleri sonrası mecliste salt çoğunluğu kazanan UBP tek başına hükümet kurma olanağı elde edince, ekonomik önlemler alma konusunda kendini cesur hissetti.
Türkiye hükümeti de ekonomiyi değil devletin mali durumunu düzeltmek için ve de
Nisan 2009 genel seçimleri sonrası mecliste salt çoğunluğu kazanan UBP tek başına hükümet kurma olanağı elde edince, ekonomik önlemler alma konusunda kendini cesur hissetti.
Türkiye hükümeti de ekonomiyi değil devletin mali durumunu düzeltmek için ve devlet harcamalarında tasarrufa odaklanan önlemler paketini UBP hükümetine verirken, “Bunları uygularsanız, gerekli mali akış sağlanacak; ilk iki yılda bu programı tamamlayınız, diğer iki yılda da olumsuzlukları toparlarsınız, durumlar iyileşir, son yılda da seçim yatırımı yapar, seçimleri gene kazanırsınız” demiştir.
Ancak ilk yılda Başbakan Eroğlu, kadim dostu Cemil Çiçek marifetiyle, programı uygulamaktan çok, Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmaya odaklandı. İrsen Küçük Başbakan olunca, Türkiye’nin mali önlemler paketi harfiyen uygulanmaya başlandı ama bir yıl gecikmeli… Yani, kurgulanan senaryonun programı sarktı… Bir de toplumsal tepki büyük ve niteliği de farklı oldu. Halkın, “Bu paket Kıbrıs adasındaki varlığımız tehdit ediyor” çıkışı, sivil toplum örgütleri ile siyasi partilerin güç birliğine girerek Türkiye’ye rağmen “Varoluş” mücadelesi başlatması, Türkiye ve UBP hükümetini tedirgin etti… Kurgulanan senaryonun, Türkiye - Kıbrıs Türk ilişkilerine ve ayrıca UBP’nin seçmen desteğine onulmaz ve büyük hasar verdiği görüldü. Hele ki muhalefetin ve sivil toplum örgütlerinin erken seçim talebi, Türkiye hükümeti için, durumu, UBP için de kendini kurtaracak yeni bir senaryo ihtiyacı doğurdu.
Ve bu senaryonun öteden beri hissedilen ve şehir efsanesi gibi konuşulan ana teması, TC Bakanı Beşir Atalay’ın adaya yaptığı son ziyarette daha belirgin oldu: “Geniş Tabanlı Hükümet”. Atalay’ın, özellikle CTP’yi ziyaret ederek uygulanan programa destek istemesi, bu efsaneyi daha konuşulur yaptı…
Geliri giderine bir türlü dengelenemeyen bütçenin yarattığı mali sıkıntılar devam ediyor, paket de, UBP hükümeti de başarısız; ama Türkiye için ihtiyaç da belli… Kuzey Kıbrıs’ı Anadolulaştıracak, insanlarını fakirleştirip Türkiye’nin sözünden çıkmaya hiç cesaret edemeyecek kadar bağımlı yapacak ve dolayısıyla, Türkiye’nin verdiği programı koşulsuz ve güçlü şekilde uygulayacak, tepki koyan “nankör beslemeler”i de susturacak güç ve “beceride” bir hükümet… Bunun da adı, UBP - CTP koalisyonu…
UBP buna yanaşır mı? Eğer diğer seçenek erken seçimse, dünden razı… Al CTP’yi hükümete, sivil toplum örgütleri ve özellikle sendikalarla kavgayı ona ihale et; başarı olursa pay kap, başarısızlık olursa suç at… Ve seçimlerde de CTP ile en azından aynı durumda ol…
CTP buna yanaşır mı? Bu şehir efsanesine şimdiye kadar CTP yönetiminden kesin anlaşılır bir yorum yok, işin doğrusunu söylemek gerekirse de rivayet muhtelif… Ancak rivayetlere dayalı yorum yapmak doğru olmaz; bu konudaki tavrı belirginleştirmemek de doğru olmaz… Neticede karar, parti tabanının eğilimleri ve yetkili organlarının bu eğilimleri değerlendirmesi ile şekillenecek…
Nisan 2009’dan beri, CTP’lilerin ensesinde boza pişiren, CTP’lilere her türlü lekeyi atan, şaibeli gösteren, onları işsiz aşsız koyan UBP ile Türkiye hükümetinin “Büyük Koalisyon” senaryosunda yer almak kolay karar olmayacak… Bir an için CTP’nin UBP ile koalisyona katıldığı varsayılsa, neler olabilir?!. Böyle bir hükümette CTP’den beklenti, kendi ekonomik programını -ki henüz yoktur- uygulaması değildir; Türkiye’nin verdiği ve kimseye ellettirmediği ve ellettirmeye yatkın olmadığı anlaşılan mevcut programı uygulaması ve buna tepki gösterecek toplumsal muhalefetin örgütlerini de pasifize etmesidir. Eğer olmazlarsa, buna karşın meclisteki büyük sayı ile her türlü yasal ve idari önlemin de alınması… Hem CTP olmayınca, muhalif sesler de gür çıkmayacak, meydanlardaki tepki mitingleri de kalabalık olmayacak… Program bitince de seçim… Bu seçimde kim yenilir sorusuna tek cevap hakkınız var…
Bunlar senaryo sahiplerinin beklentileri… Ama onların bir de endişeleri var… Ya bu CTP de bu koalisyon hükümeti nedeniyle, kitleler üzerindeki itibarını yitirir ve bir süreden beri başka bir şehir efsanesi olan sivil toplum örgütlerinin siyasallaşarak, parti kurmaları gerçekleşirse ve onlar seçimlerde üstün başarı gösterirse?!... Türkiye, bu pirincin taşını, ne UBP’ye ne de senaryolarına dahil edeceği eski yeni başka partilere ayıklattıramaz…
Kıbrıslı Türk demokrat, ilerici ve Kıbrıs sorununun çözümünü isteyen bütün güçlerin tetikte olması gerek, hata kaldırmaz bir aşamaya girilmiştir… Şehir efsanelerini konuşmak yerine, mevcut ekonomik ve politik bunalımlardan çıkış yolları ve yol haritaları konuşulmalıdır. “Büyük Koalisyon” konusunda CTP, siyasal parti kurma konusunda da Sendikal Platform, ne yapmaya ve ne yapmamaya kararlı olduklarını hem kendi kitlelerine, hem de kamuoyuna, şüpheye yer bırakmayacak şekilde açıklamalıdır. Ve eğer, yoldaşlık yapılacaksa, “Kıbrıslı Türklerin Varoluşu ve Kurtuluşu” için ortak vizyon, her unsur için tanımlanmış misyon ve eylem planları birlikte yapılmalıdır. Ve eğer yoldaşlık yapılamayacaksa, her unsur, Kıbrıslı Türklerin geleceği konusunda kendi sorumluluklarını ne ve nasıl gördüğünü kamuoyu ile paylaşmalıdır…
Siyasete güvensizliği bir kaynağı hükümet partisinin yalanları ise, diğer kaynağı da muhalefetin sessiz kalışı ve kaçak güreşmesidir.