1. YAZARLAR

  2. Neşe Yaşın

  3. BİR ŞEHRİ SEVMEK
Neşe Yaşın

Neşe Yaşın

BİR ŞEHRİ SEVMEK

A+A-


Şehirde gizli cümleler var. Adımızın geçtiği cümleler. Hakkımızda konuşuyor, bizi anlatıyorlar; bize hiç benzemeyen biri olarak…

Şehri adımlarken içim ürperiyor. Bir bakış yakalıyorum. Okuyamadığım, anlayamadığım bir bakış... Bana benzemeyen bir ben görüyor birileri; gizli, nefrete boyalı bir hikâyenin kahramanı olarak...

Kendilerini ülkenin ve şehrin sahibi sananların aynaları kirli, kalpleri karanlık... Bu karanlık kalpler çoğaldıkça bir kasvet basıyor ortalığı.

Onların insanları kandırmaya çalışan cümleleri, yalan hikâyeleri var.

Şehir upuzun bir hatıra demek… Bir adaletsizlikler tarihi demek şehir. Derinlere iniyor, uzaklara uçuyor, zaman labirentinde kayboluyor zihin. Bir merdiven eşiğinde küçük bir kız ağlıyor.

Şehri sevmek istiyorum. Bir şehre ait olabilmek… Çocukluğumun ülkesinde avutmak istiyorum kalbimi. Her şeye rağmen “şehrim”, “ülkem”  demek...

Beni yaralayan bu şehri hep kendimi iyileştirmek için adımlıyorum yine de. Çocukluğum, ilk gençliğim çatılarda geziyor. Şehir ta derinlerden tanıyor beni.

Şehir benim sırlarımı bilip dillendiremeyendir. Her köşeye kendini yazmış bir gerçek hikâyem var. Kanayan bir hikâye…  Şehir benim ruh halimdir. Yaralı, bölünmüş, sancılı kırık...

Kimileri güç, iktidar sahibi, mal mülk, mevki sahibi ya en çok da kendinin sanıyor ülkeyi ve şehri. Oysa bir ülke, bir şehir, kapitalin ve iktidarın sahibi olanlardan çok onun ruhunu ele geçiren şairler ve yazarlarındır.

Bir evin, iki evin, üç evin varsa şehrin toprağında payın vardır sadece… Edebiyata armağan ettiğin bir romanın, iki romanın, üç şiirin varsa şehir sana vermiştir ruhunu… Onlarınki bir beden üzerinde hak eden evliliklere benzer yazarınki ise bir aşk gibidir.

Şehir değişiyor; hırpalanıyor, hunharca sömürülüyor. Şehir dikenli tellerle bölünmüş, şehir acılar içinde… Şehir, ruhunu dillendirsin diye şairlerini, yazarlarını bekliyor.

Kimileri ülke bölünürken kalplerini de bölmüşler, yarısını “sevmeye” razı gelmişler; Ülkenin öteki yarısı yokmuş gibi yaşamayı sevinçle benimsemiş, yağmaya talana katılmışlardır.

Dünyayı kısır, dar, öğretilmiş bir doktrinle algılamışlardır onlar. Kalbe, vicdana hiç uymayan bir dünya görüşüdür bu… Düşmanlık, ölüm, yıkım ve savaş getirmiştir. Ülke toplu mezarlarla dolmuş, herkes yerinden yurdundan edilmiş, nefret ve kin ruhları esir almıştır.

Ülkenin her iki yarısından bazı insanların kalbi ise yaşayan onca acının kederiyle kanamış; bu duruma razı gelmemiş; daha güzel bir gelecek düşleyip onun hayaliyle yola çıkmışlardır.

Bir hayalin peşinden koşmak mücadele demektir, acılar demektir. Tarih, karşı çıkanların kıyıma uğradığını, şiddetle cezalandırıldığını yazmıştır hep.

Zor bir yoldur bu… Oturup rahatına bakmak, egemen olanların yanında durup sefa sürmek, kendi refahın için çıkarının gerektiği gibi davranmak dururken ezilip hor görülmek, süründürülmek demektir.

Bir zamanlar şehrin bir yarısından öteki yarısına gidip gelmek imkânsızdı. Şimdi mümkün.
Bir zamanlar şehrin öteki yarısındaki insanlarla iletişim kurmak ihanetti. Şimdi normal.
Bir zamanlar bazı cümleleri kurmak vatan hainliğiydi. Şimdi büyük çoğunluk kuruyor.

Zamanın uzun sürede sonuçlanan bir hassas terazisi var. Gün geliyor ve gerçek masumlar ortaya çıkıyor. Kimi kez çok ama çok uzun sürüyor bu…

Başkalarının ne dediğinden çok insanın kendi tutum ve davranışlarından, kritik zamanlarda aldığı tavırlardan ne kadar hoşnut olduğudur önemli olan

Yanılmak, hata yapmak da mümkündür elbette ama yüzleşmeyi bilmek, doğruyu aramaktan vaz geçmemektir önemli olan…

İnsan bu dünyada en büyük ödülü kendine verir. Temiz bir vicdandır bu… Her şeye rağmen adalet duygusu taşımak; ruhunu satmamaktır.

Gerçekten dürüst olanlar; kendi çıkarlarını değil de zorluklarla karşılaşacaklarını bilseler bile kalplerinin seslerini dinleyenler bir gün başka kalplerde de hak ettikleri yeri bulacaklardır.

Bir ülkeyi, bir şehri paylaşmanın rengârenk bir şenlik olması dururken kan rengini tercih edenlerin saltanatı yıkılacaktır elbet bir gün.

Bu yazı toplam 8554 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar