1. YAZARLAR

  2. Latif Aran

  3. Bir şiir tarihin akışını değiştirebilir mi?
Latif Aran

Latif Aran

Bir şiir tarihin akışını değiştirebilir mi?

A+A-

“Başlayacağım işe. Sana atomları açıklayacağım (…)
Çünkü önce onlar vardır, her şey onlardan oluşur aslında”
Lucretius, “De Rarum Natura”. 

Bir şiir, tarihin akışını değiştirebilir ve “medeniyetin seyrine” yön verebilir  mi?

Harvard Üniversitesi’nin ünlü profesörü ve “Yeni Tarihselcilik” ekolünün kurucusu Stephen Greenblatt, Pulitzer ödüllü kitabı The Swerve: How the World Became Modern’de  bu soruya kesinlikle “Evet!” diyor. Yazar, bu yanıtı verirken, insanlık tarihinin en büyük entelektüel sapmalarından birini anlatıyor: Titus Lucretius Carus’un De Rerum Natura adlı eserinin yeniden keşfi.

Lucretius’un M.Ö. 1. yüzyılda yazdığı ve Türkçeye  “Evrenin Yapısı Üzerine” adıyla çevrilen bu oldukça uzun ve didaktik şiir, Roma İmparatorluğu’nun çöküşüyle ortadan kaybolmuş, ancak yüzyıllar sonra bir “Kitap Avcısı” olan Poggio Bracciolini tarafından yeniden gün yüzüne çıkarılmıştı. Bu keşif, Greenblatt’a göre,  yalnızca bir metnin geri kazanılması değil, aynı zamanda Avrupa’nın entelektüel ve bilimsel uyanışının kapısını aralayan devasa bir adımdı.

Ne anlatıyor Lucretius “De Rarum Natura”da?

De Rerum Natura, felsefi ve bilimsel bir rehber niteliği taşıyan uzun bir şiirdi. Lucretius, şiirinde Epikür’cü felsefeyi mükemmel bir şekilde harmanlamış, dinin yarattığı korkuların bilimsel bilgiyle aşılabileceğini savunmuştu. Ona göre, ruh bedenden ayrı değildi; ölüm ise korkulacak bir son değil, insanın varoluşuna huzur getiren bir kabuldü. Ama esas devrimci fikir, her şeyin temelinde yatan “sapma” (clinamen) kavramıydı.

Lucretius, atomların beklenmedik, kestirilemez bir hareketi olan “sapma”yı (“clinamen”) evrenin temel yaratıcı gücü olarak tanımlıyordu. Lucretius, atomların rastgele yörüngelerinden sapmalarının ve diğer atomlarla çarpışmalarının, evrenin yaratıcı gücü olduğunu söylüyordu. Kaostan düzeni çıkaran bu sapmalar, sadece evrenin değil, medeniyetin de dönüşümünü simgeliyordu.

Yazar şiirinde “sapma” kavramını entelektüel yeniliklerin ve tarihsel dönüşümlerin sembolü olarak metaforik bir düzeyde de ele alır. Ona göre, bir toplumun ya da bireyin düz bir çizgide ilerlemekten saparak yeni bir yola girmesi, medeniyetin gelişiminin de temel taşıdır. Devrimlerin temel yapı taşı da budur. Toplumların ya da bireylerin alışılagelmiş yollarından saparak yeni bir yola girmeleri, ilerlemenin gerçek temelidir.

Bir “Kitap Avcısı”nın hikayesi

“Kitap Avcılığı” özellikle Rönesans döneminde ortaya çıkan bir uğraştı. Orta Çağ boyunca,Antik Yunan ve Roma kültürüne ait birçok eser, savaşlar, ekonomik çöküşler ve Hristiyanlık döneminde pagan metinlerine duyulan şüphe nedeniyle unutulmuş ya da kasıtlı olarak göz ardı edilmiştir. Rönesans dönemiyle birlikte klasik metinlere ve Antik Çağ bilgisine olan ilgi yeniden canlanmıştır. Bu ilginin kökeninde, insanlık tarihine dair kökleri bulma, Antik Yunan ve Roma’nın bilgeliğini yeniden kazanma arzusu yatıyordu. Kaybolduğu düşünülen ya da unutulan antik eserler, genellikle manastır kütüphanelerinde veya özel koleksiyonlarda saklanıyordu.

1380 Yılında İtalya’da doğan Poggio Bracciolini, Latince üzerine iyi bir eğitim almış ve kısa sürede etkileyici bir kitap yazıcı (çoğaltıcı) ve katip olarak tanınmıştı. Uzun yıllar Papalık Sarayı’nda Papa XXIII. Johannes’in özel kâtibi olarak çalışmıştır. Papalık yazışmalarını kaleme alması, Latince bilgisi ve zarif üslubuyla dikkat çekmiştir.

Ancak, 1415-1417 yılları arasında koruması altında bulunduğu Papa XXIII. Johannes’in azledilmesi ve hapse atılması nedeniyle Poggio işsiz ve desteksiz kalmıştır. Poggio bu dönemde iş bulmak yerine, kişisel tutkusu olan kitap avcılığına başlamıştır. Klasik metinlerin yeniden keşfi, yalnızca entelektüel bir başarı değil, aynı zamanda büyük bir prestij ve maddi ödül de getiriyordu. Keşfedilen bir antik eserin kopyası, Avrupa’nın dört bir yanındaki hümanistler, bilim insanları ve zengin koruyucular arasında büyük ilgi görüyordu.

Poggio, Almanya’nın Hessen eyaletinde yer alan Fulda manastırında büyük bir azimle araştırmalar yaptı. Diplomasi  yeteneğini ve Latince bilgisini kullanarak manastır yetkililerini kütüphanede araştırma yapmaya izin verilmesi konusunda  ikna etti. Uzun araştırmalardan sonra bir gün, manastır kütüphanesinin tozlu raflarında De Rarum Natura’ya rastladı. Bu, o dönemde neredeyse unutulmuş bir eserdi. Poggio, şiiri sabırla kopyaladı ve bu muazzam mirası Avrupa’da yeniden dolaşıma soktu.

Bu keşif, De Rerum Natura’da belirtilen devrimci fikirleri Rönesans’ın entelektüel atmosferine taşıdı. Doğaya ve insana maddi temelde bakış, sanatçılardan bilim insanlarına kadar pek çok kişiye ilham kaynağı oldu.

untitled-2-029.jpg

Modern bilimin ve düşüncenin temelleri

Greenblatt, De Rerum Natura’nın tarihin akışına yön veren ve modern dünyanın yaratılmasına katkıda bulunan etkilerini kitabında oldukça geniş bir şekilde anlatıyor. Yazara göre bu şiir, insanlığın çoğu dogmaya meydan okuyarak ilerlemesini sağladı:

  • Lucretius’un ruhun ölümlü olduğu fikri, Avrupa’da Hristiyan düşüncesini temellerinden sarstı.
  • Doğa olaylarının tanrısal müdahale yerine doğal nedenlerle açıklanabileceği fikri, bilimsel yöntemin gelişiminde bir mihenk taşı oldu.
  • Galileo Galilei’nin bilimsel araştırmalarından, Isaac Newton’un hareket yasalarına kadar pek çok buluşun kökleri Lucretius’un fikirlerine dayanıyordu.
  • Voltaire, bu eser sayesinde tanrısal müdahale fikrini sorgulayarak deizme yöneldi.
  • Charles Darwin’in evrim teorisi, Lucretius’un “doğal düzen” anlayışından esinlendi.
  • Karl Marx, doktora tezinde Epikürcü felsefeyi derinliğine inceledi. Bu fikirler onun materyalist dünya görüşünün oluşumuna önemli katkılar sağladı.

Devrimci bir şiir

De Rerum Natura, yalnızca bilimsel ve felsefi bir manifesto değil, aynı zamanda sanat ve edebiyat üzerinde derin etkiler bırakmış bir başyapıttı. Michel de Montaigne, Denemeler’inde Lucretius’tan etkilenmiş, Jean-Jacques Rousseau ise onun fikirlerinden ilham almış bir başka isimdi. Bu şiir, doğaya duyulan hayranlığı ve insanın maddi temellerini anlamaya yönelik arzuyu yeniden canlandırmıştı.

Greenblatt, Lucretius’un fikirlerinin çağdaş yaşamı şekillendiren büyük dönüşümlerden biri olduğunu vurgularken, şiirin dünyayı değiştirme gücünü de yeniden hatırlatıyor. Kaostan düzen çıkaran o “sapma”, insanlığın kendi yolunu bulmasına rehberlik etti. Bu hikâye, bir şiirin tarihin rotasını nasıl değiştirebileceğini anlamak için benzersiz bir pencere sunuyor.

Kaynaklar:

Lucretius, Evrenin Yapısı, çev. Tomris Uyar-Turgut Uyar, Hürriyet Yayınları, İstanbul, 1974.

Stephen Greenblatt, The Swerve: How the World Became Modern, W.W. Norton & Company, New York, 2012.

Stephen Greenblatt, Sapma: Medeniyetin Seyrini Değiştiren Keşfin Öyküsü, çev. Suat Ertüzün, Can Sanat Yayınları, İstanbul, 2013.

 

Bu yazı toplam 823 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar