Bir Tabut Gelir Karanlıktan...
6 Şubat Pazartesi'ne gözlerimizi yeni güne açtığımızdan itibaren bir daha kapatamadık...
Kahramanmaraş merkezli depremin acı haberleri peş peşe sıralanırken ekranlara, yüreğimizin de git gide yırtıldığını hissettik.
Ve Kıbrıs’tan sporcu öğrencilerimizin, öğretmenlerin ve refakatçilerimizin de Adıyaman’da göçük altında kaldıkları haberleri geldikçe, yüreğimiz daha bir burkulmaya, yırtılmaya devam etti.
Bu yürek acısını dindirecek maalesef bir şey yok.
O anda o çocukların anne babaları düştü aklıma.
Güle oynaya gönderdikleri, onlarla gurur duyan o ailelerin yüreklerine düşen ateşi gördüm hissettim.
Bir tabutun karanlıklar içerisinden gelişini yaşamış biriyim.
Abim Mete Adanır’ın bir anda kaza haberiyle vefat etmesinin acısı nasıl düşmüşse yüreğime, annemin babamın yüreğine, o acının tarifsizliğinde olduklarını hissettim öğrencilerin ailelerinde de.
Telefonda bir gün önce konuştuğumuz Mete’nin cenazesinin uçakla adaya getirilişine kadar geçen süre, havaalanına o uçağın inişi ve o karanlıklar içinden bir tabutun gelişi...
Kelimelerin en yetersiz, sözlerin ses bulmadığı tek acı bu olsa gerek...
Cuma sabahı karanlıklar içerisinden gelen tabutları görünce yüreğim bir kez daha derinden acıdı...
Yırtıldı...
En çok da o anne babaların yürekleri geldi gözüme.
Evlat acısı gibi yoktur bu dünyada, bilirim.
Allah onlara dayanma gücü versin.
Zaman her şeyin ilacı değildir.
Buna artık inanan biri değilimdir.
O acı, böylesi acının açtığı yara hiçbir zaman kapanmaz.
Sadece suratımıza bir makyaj yaparız, bir maske geçiririz zaman içerisinde, yüreğimizin ağladığını dağlandığını göstermeksizin.
Molozlar, yıkıntılar temizlenir, oraya yeni oteller dikilir ama bu yüreklere yeni bir can ekilemez...
Işıklarda uyusunlar...
Tüm ailelere Allah dayanma gücü versin...