1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Bir tanıdığım yoksa devlette yerim de yok”
“Bir tanıdığım yoksa devlette yerim de yok”

“Bir tanıdığım yoksa devlette yerim de yok”

Dila Yurdadöner… 18 yaşında, 19 Mayıs Türk Maarif Koleji son sınıf öğrencisi… O’nu öğretmenlerin Öğretmenler Değişiklik Yasası Tasarısı’na karşı sokağa indiği eylemlerde, elindeki 'Bizim öğretmenlerimiz değil, siz yetersizsiniz’ pankartıyla tanıdık.

A+A-

Ayşe GÜLER

Dila Yurdadöner… 18 yaşında, 19 Mayıs Türk Maarif Koleji son sınıf öğrencisi… O’nu öğretmenlerin Öğretmenler Değişiklik Yasası Tasarısı’na karşı sokağa indiği eylemlerde, elindeki 'Bizim öğretmenlerimiz değil, siz yetersizsiniz’ pankartıyla tanıdık.

Gözleri pırıl pırıl, ilk direnişine 4 yaşındayken babasının çalıştığı Kıbrıs Türk Hava Yolları (KTHY) eylemleri ile başlamış.

O günden beridir de hep eylemlerde, ön sırada… Kendi öğrencilik yıllarının yanı sıra annesi ve teyzesinin öğretmen olması nedeniyle eğitimdeki eksiklikleri, sorunları farklı bakış açısıyla da gözlemlemiş bir genç…

“Annemin ve teyzemin hayatı, sürekli devletin yetersizliklerini yettirmeye çalışarak geçti. Ders vermenin dışında birçok konuyu sorun etmek zorundaydılar” diyor Yurdadöner, Hollanda’da Tilburg Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden kabul aldığını, eğitimine orada devam edeceğini anlatıyor.

Adaya dönmeyi de düşünmüyor, birçok gencin aynı düşüncede olduğunu ifade ediyor, “Hangi şartlar olursa geri dönersin?” sorusuna ise “Fırsat eşitliği olursa, mevki sahibi değil hak eden insanlar bir yere gelmesi sağlanırsa dönebilirim” diye cevap veriyor.

Yurdadöner, Öğretmenler Değişiklik Yasa Tasarısı ile yurt dışında okuyup gelse de kendisi yerine Türkiye’den bir öğretmenin istihdam edilebileceğinden dert yanıyor, “Bir tanıdığım yoksa benim devlette yerim de yok” diyor.

“ Genel olarak üzerimizde bir umutsuzluk var. Belki de yıllardır yapılan grev ve eylemlerde hiçbir sonuç alınamaması Kıbrıslı Türkleri çok yordu” şeklinde konuşuyor Yurdadöner ve ekliyor: Gözlerimizin önünde ülkemizi kaybettik. Her geçen gün kötüleşen politika, çirkinleşen siyasetçiler, ülkeleri için değil, mevkileri için yaptıklarını gösterdi. Şu an yapılan yasalar, Meclis’te konuşanların hiçbiri vatan sevgisi ile ilgili değil. Sürekli birine yaranmak için yapıldığını hissediyorum. Ülkemize hiç sahip çıkamıyoruz. Biat etmeyi çok normalleştirdik. İyi bir eğitim hakkımız olmalı.

 

“Kendisi de öğretmen olan bir bakanın, öğretmenleri bu kadar ezmesi çok rahatsız edici”

✦ 18 yaşındaki Dila Yurdadöner, öğretmenlerin onca zorluğa rağmen mücadele ile eğitim vermeye çalıştıklarını anlattı, “Kendisi de öğretmen olan bir bakanın, öğretmenleri bu kadar ezmesi çok rahatsız edici” dedi.

Seni tanıyabilir miyiz?

“ Dila Yurdadöner. 19 Mayıs Türk Maarif Koleji son sınıf öğrencisiyim, 18 yaşındayım.  Şu an Hollanda’da Tilburg Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde kabul aldım. Seneye eğitimime orada devam edeceğim.”

 

Seni öğretmenlerin eyleminde, onlara destek olurken tanıdım. Eylemde en ön sıradaydın…

“4 yaşından beridir eylemlere katılıyorum. Kıbrıs Türk Hava Yolları (KTHY)’nin batması ile birlikte... Babam da KTHY çalışanıydı. O dönemde orada çalışan birçok insan gibi haksızlığa uğramıştı. Mücadele etmek zorunda kalmışlardı. Babamın eve gelmediği günler çok olmuştu. Çünkü çadırda eylem yapıyorlardı. Devlet tarafından vatansızlaştırılmaya çalıştırıldığımızı hissediyordum. Kıbrıslı Türklerin hiçbir dönem için sahip çıkıldığını düşünmüyorum. Sürekli ezdirme durumu vardı. O yüzden bizde sürekli aktif olarak ülkemiz için mücadele etmeye çalışıyorduk. Belki de beni de 4 yaşında eyleme götürmelerinin nedeni bu algının oluşmalarını istemeleriydi. Daha politik şekilde büyüdüm, 4 yaşında tüm siyasi partilerin adını biliyordum.”

 

4 yaşından beri eylemlerde olduğunu anlattın. O dönemde baban sokakta mücadele verirken, şimdi sen öğretmenlerine sahip çıkmak için sokaktaydın. Ne söylemek istersin?

“Öğretmenler, bunca mücadele ederek, eğitim vermeye çalışıyorken, sürekli eziliyorlar. ‘3 ay tatil yapıyorlar, bu insanlar çalışmıyor’ denilmesi çok zor. Ben annem ve teyzemin yorgunluktan ağladığını da gördüm. Kendisi de öğretmen olan bir bakanın, öğretmenleri bu kadar ezmesi çok rahatsız edici. Bütün süreç boyunca ‘vatansızlaştırma’ politikası çok rahatsız ediciydi.”

 

Toplumda bazı kesimler öğretmenlerin neden eylemde olduklarıyla ilgili yeterli fikir sahibi değil. Arkadaşların bu konuda ne düşünüyor? Gerekçelerin farkında mı?

  “Farkındaydılar. Pankart tutanlar arasında 19 Mayıs TMK öğrencileri vardı. Lefkoşa TMK’dan eyleme gelen tanıdıklarımız da vardı. Herkes eylemin farkındaydı. Eylemde ortak bir gailemiz olması çok hoşuma gitti.”

 

Eyleme katılmaya nasıl karar verdin?

“Birçok eyleme katılıyorum. Çünkü birleşmemiz, daha kolektif hareket etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Ortak gailesi olan insanlarla bir arada olmak garip bir mutluluk veriyor. 2004’te yoktum. Ama Annan Planı dönemini anlattıklarında, KTHY eylemlerini düşündüğümde daha kolektif ve ortak gailemiz olduğunu düşünüyorum.  Eylemde olmamın nedeni hem öğretmenlerime destek olmak hem de gelecekte burada eğitim görecek çocukların eşit şartlar altında en iyi eğitimi görmesiydi.”

 

“Annemin ve teyzemin hayatı, devletin yetersizliklerini yettirmeye çalışarak geçti”

✦ “Ne İngilizce, ne de Türkçe bilmeden bizimle aynı koşullarda eğitim almak zorunda olan arkadaşlarımız oldu” diyen Yurdadöner, “Çok kalabalık sınıflarımız da oldu. Bizler, sınav bazında özel okullarla aynı alanda yarışıyoruz. Ama aynı koşullarda eğitim görmüyoruz”  şeklinde konuştu.

Bir öğrenci olarak, eğitimde karşılaştığın en büyük sorun neydi?

“Öğrenci olmamın yanı sıra, etrafımda eğitim görevlilerinin dolu olduğu bir ailede büyüdüm. Teyzem de annemde öğretmenimdi… Annemin ve teyzemin hayatı, sürekli devletin yetersizliklerini yettirmeye çalışarak geçti. Ders vermenin dışında birçok konuyu sorun etmek zorundaydılar. Okula kağıt, tuvalet kağıdı gelmezdi, sürekli bir yetersizlik vardı.

Ben Kolej’de okudum. Okula bir sınavla giriyorsunuz. 3. dünya vatandaşlarının sınavsız girdiğini gördüm. Ne İngilizce, ne Türkçe bilmeden bizimle aynı koşullarda eğitim almak zorunda olduklarını gördüm. Çok kalabalık sınıflarımız da oldu. Böyle olduğunda verim de düşüyor. A-Level sınavlarına katılıyorum. Bizler, sınav bazında özel okullarla aynı alanda yarışıyoruz. Ama aynı koşullarda eğitim görmüyoruz. Gerek sınıf, gerek verebildikleri kaynak açısından…”

 

Peki etrafındaki arkadaşların ne düşünüyor? Eğitimdeki hangi konulardan dert yanıyor?

“Onların da kaygıları hep aynı… Maddi açıdan daha sıkıntı içerisinde olan arkadaşlarımın sorunları daha da büyük… Çünkü ülkemizde fırsat eşitliği yok. Türk Lirası’ndaki değer kaybı nedeniyle çocuğunu okutamama ya da yurt dışına gönderememe derdi sürekli var. Normalde kitaplarımızı devlet okulları karşılaması gerekiyor. Ancak bunu yapabilecek kaynakları da yok. O yüzden herkes kendi kaynağını kendisi getirmek zorunda. Örneğin; okul için gerekli bir kaynağı kendi imkanlarımızla fotokopi çekmek zorundayız. Çünkü okulda fotokopi çekecek mürekkep yok, kağıt yok. Sınıf eksiklikleri var, sınıf yapacak para yok. Öğretmen eksiklikleri var, adım atılmıyor.”


“Akademik olarak çok başarılı bir arkadaşım, ücreti ödeyemedi, A-LEVEL sınavına katılamadı”

✦ Yurdadöner, akademik olarak çok başarılı olmasına rağmen sınav ücretini karşılayamadığı için bir arkadaşının A-Level sınavlarına katılamayacağını, üniversite eğitimi alamayacağını anlattı, eğitimde fırsat eşitliğine dikkat çekti.

 Peki eğitimde ‘kısır döngü’ içerisinde olduğumuz da ifade ediliyor. Ana okuldan, liseye kadar geçen eğitim hayatını düşündüğünde bu yorumu nasıl değerlendirirsin? Yetkililer bu durumu neden görmüyor?

“Durum, gittikçe kötüleşiyor. Ülkeye gelen vatandaşlara kontrolsüzce verilen vatandaşlıklar da bu duruma sebep olabilir. Şu anda var olan vatandaşlarına yeteri kadar kaynak sağlayamıyorken zor bir şey… Geçtiğimiz yıl yapılan araştırmaya göre 1000 öğrenci hem Türkçe hem İngilizce konuşmayı bilmiyor. Şu an onların da buraya gelmesi, eğitim haklarının ellerinden alınması demek. Onların dilinde verilen bir eğitim yok. Bu öğrenciler Türkçe konuşamadıkları için koleje veriliyor. Ama İngilizce de konuşamıyorlar. Ya da işçi sınıfı oldukları için dışarda da, okul sonrasında da çalışmak zorunda kalıyorlar. Eğitim şartları yine aynı değil. Çünkü odaklanmaları gereken tek şey okul değil, bakmaları gereken aileleri de var. Yetkililer de sorunu çözemeyecekleri için görmezden geliyorlar. Geçtiğimiz gün Meclis’te imamların eğitim vermesi konuşuldu. 2023’teyiz, tekrardan İmam Hatip okulları konuşuluyor. Yapmaya çalıştıkları nedir, anlayamıyorum. Sanki isteyerek geri gitmeye çabalıyorlar gibi geliyor.”

 

Okul dışında da çalışmak zorunda kalan öğrencilerden bahsettin. Senin de etrafında bu durumda olan arkadaşların var mı?

“Tabii ki var… Bir arkadaşım, akademik olarak çok başarılıydı. Sırf sınavın ücretini karşılayamayacağı için A-Level sınavlarına katılamayacak, üniversite okuyamayacak. Ama hepimizden daha çok okumayı hak ediyordu. Çok çalışkandı, çok mücadele etti. Maddi gücü yok, kimse de sahip çıkmıyor.

 

Bina güvenliğine de değinelim… Türkiye’deki 6 Şubat depremi sonrasında bizler de ciddi kayıplar yaşadık. Okullardaki eksiklikler gündeme geldi. Öğrenci olarak sizler ne yaşadınız?

Birçok okul depreme dayanıklı olmaması nedeniyle gerek çadır gerek konteynırda eğitime başladı. Önceliği konteynır ya da çadırlarda yapılan derslere değil de imam hatip okullarına vermelerini canımı en çok sıkan şey oldu. Var olan öğrenciniz var, kalacak okulu yok, eğitim görecek tahtası yok ama imam hatip okul kurmayı düşünürsünüz. Yağmur oldu, çamur oldu, arkadaşlarımız orada eğitim görmek zorunda kaldı. Bu çocuklarla benim gördüğüm eğitimin aynı olması mümkün değil. Bizim okulumuz depreme dayanıklı olduğu için böyle bir dezavantaj yaşamadık. Mesela, okula Sivil Savunma ekipleri eğitim vermek için geldi. Ama verilen eğitimin de yeterli olup, olmadığı çok tartışılır. ‘Deprem olduğunda zil çalacak, korkuluklara dokunmayacaksınız, aşağıya inin’ dediler. Bu depreme hazırlık değil. Göçük altında kalındığında da ne yapılacağı anlatılmalı, başkalarına nasıl yardım edileceği de gösterilmeli. Bu konuda hiçbir bilgi verilmedi.   


“Sürekli görmezden gelinmek, dışlanmak, sizin ülkeniz değilmiş gibi hissettirilmek kötü…”

✦ Eğitimini tamamlamasının ardından adaya gelmeyi düşünmediğini anlatan Yurdadöner, “Meclis’ten geçen Öğretmenler Değişiklik Yasa Tasarısı ile eğitimini tamamlayıp ülkeye döndüğümde yerime Türkiye’den de öğretmen alınabilir, işsiz kalabilirim. Gelip de mutsuz olacağıma ayrı olup, mutlu olmayı düşünüyorum. Sürekli görmezden gelinmek, dışlanmak, sizin ülkeniz değilmiş gibi hissettirilmek kötü” değerlendirmesinde bulundu.

Birçok genç, yurt dışında okuyup, ülkeye dönmüyor. Sence bunun nedeni nedir? Sende aynı düşüncede misin?

“ Ben de aynı düşüncedeyim, bu düşüncede olmak zorundayım. Sosyoloji okuyacağım. Hayata geçen yeni yasa tasarısı ile okuyup, buraya geldiğimde yerime Türkiyeli bir öğretmen alacakları için işsiz kalacağım. Burada nerede işe gidebilirim? Kendi mesleğimi yapabilir miyim? Yaparsam tatmin olabilir miyim? Tatmin olursam, maddi olarak yetebilir miyim? Açıkçası kimseden destek almak istemiyorum. Birçok insan gibi ben de kendi ayaklarımın üzerinde durmak istiyorum. Şu an burada kendi ayaklarımın üzerinde durabileceğim bir maddi koşul yok. Bir tanıdığım yoksa benim devlette yerim de yok. Birçok arkadaşım gidip dönmemeyi düşünüyor. Haksız da değiller. Çünkü buraya geldiğimizde sömürüleceğimizi görüyoruz. Babam yurt dışına gitmemi hiç istemezdi ancak şu anda ‘git, kaç, kendini kurtar’ diyor. Haksız da değil. Görüyoruz, yurt dışından dönenler mutsuz oluyor. Gelip de mutsuz olacağıma ayrı olup, mutlu olmayı düşünüyorum. Ailem de aynı düşüncede. Hatta onlar bile bazen gitmeyi düşünüyor. Sadece maddi anlamda değil, manevi bir yaraları da var. Sürekli görmezden gelinmek, dışlanmak, sizin ülkeniz değilmiş gibi hissettirilmek kötü.”

 

Gençler çok umutsuz. Bu konuda ne yapılmalı?

➢ “Genel olarak üzerimizde bir umutsuzluk var. Belki de yıllardır yapılan grev ve eylemlerde hiçbir sonuç alınamaması Kıbrıslı Türkleri çok yordu. Gözlerimizin önünde ülkemizi kaybettik. Her geçen gün kötüleşen politika, çirkinleşen siyasetçiler, ülkeleri için değil, mevkileri için yaptıklarını gösterdi. Şu an yapılan yasalar, Meclis’te konuşanların hiçbiri vatan sevgisi ile ilgili değil. Sürekli birine yaranmak için yapıldığını hissediyorum. Ülkemize hiç sahip çıkamıyoruz. Biat etmeyi çok normalleştirdik. İyi bir eğitim hakkımız olmalı. Bir ülkenin gelişmesi için en önemli şey eğitimdir. Ve biz bunu göz ardı ediyoruz. Eğitim en önemli şey… Üniversite bitirmek de değil, bir insanın kendini geliştirmesi gerekiyor. TC’deki istatistikleri biliyorum. Sanırım 10 kişiden 2’si kitap okuyor. Kendimizi kaybetmiş durumdayız, yeniliklere kapalıyız.”

 

Hangi koşullar oluşuyorsa, adaya dönmeyi düşünürsün?

“Fırsat eşitliği olursa, mevki sahibi değil hak eden insanlar bir yere gelmesi sağlanırsa dönebilirim. Yurt dışına beyin göçü veriyoruz. Giden gençlerin hesabı sorulmaz. Muhalefet partileri de bir şey yapmaya çalışıyor ancak yeterli değil. Sadece parti ile alakalı değil, dış politikalarla da alakalı. Bizim dışımızda herkesin gençlerle ilgili söz söyleme hakkı var.”

 

Fotoğraflar: Burçin AYBARS

Bu haber toplam 7214 defa okunmuştur