Bir tarih göçtü…5
Bu sayfalarda öyküsüne yer vermiş olduğumuz Kıbrıslı Ermeniler’in yaşayan canlı tarihlerinden biri daha, Vartan Malyan 16 Ekim 2013’te vefat ederek geçen Cumartesi Larnaka’da toprağa verildi.
Malyan’ın anısına 2004 yılında yaptığımız röportajı yeniden yayımlıyoruz.
Röportajımızın son bölümü söyle:
SORU: Afrika’da, nerede?
MALYAN: Kenya’daydım, Nairobi’de. Nedir dedim, sabah sabah... Oradaki İngiliz kumandan dedi ki, “Sen, Cypriot? Burada bir telgraf var, yazıyor ki Vartan Malyan, neredeyse, sağ ve yürüyorsa, bring him to Cyprus! (Onu Kıbrıs’a getirin)” Böyle kelimeler! Ya Allah nedir bu? İngiliz kumandan, “Duymadın mı?” dedi, “Geceleri televizyona bakmıyon mu? Kıbrıs böyle oldu!” 1963’ün ilk problemlerinde... “Beni ne istiyorlar?” dedim, “Arıyorlar” dedi. Nairobi’den Girit’e götürdüler, bir tayyareyle kendi başıma! Girit’ten de Kıbrıs’a getirdiler, Ağrotur’a indirdiler. Ağrotur’dan da getirdiler Pergama’ya beni... Ortalık darmadağın olmuş. Bana söylüyorlar, ben dinliyorum ama buradan giriyor, oradan çıkıyor. “Görmeyince” dedim “Ben birşey teklif edemem...”
Birinci toplantı oldu Lefkoşa’da, daha Birleşmiş Milletler gelmemişti. İngilizler, Rumlar, Türkler, üçü bir... Hapishaneye yakın golf kulübü vardı, orada oldu toplantı akşam saat 10’da. Beni de soktular içeri, göreyim. Herkes bağırır! “Siz başladınız!”, onlar diyor ki “Siz başladınız!” Böyle. Ben dinliyorum, bakalım bu kavga 63’teki nasıl oldu da başladı... “Haaa” dedim, “Buysa sebep, zor iş bu...”
Neyse kahve molası oldu geceyarısı... Denktaş da orada, rahmetlik Küçük de orada, biri daha vardı o da rahmetlik oldu, Kıbrıs Radyo İstasyonu’nda işlerdi, Türk programlarının müdürüydü, galiba Raif’ti adı...
Çıktık dışarı, beni İngilizler getirdi, İngilizlerin yanındayım. Türkler kendi aralarında birbirlerine bağırıyorlar, Rumlar kendi aralarında... İngiliz kumandan bana dedi ki “Sen ne den?”... “Konuşulanları dinledim” dedim “Kıbrıs” dedim, “Benim için bir aynadır, kırılmış, parça parça, tamirat da olmaz” dedim. “Yeni istersiniz bir tane... Yani yeni Anayasa istersiniz ki bunlar ikisi yanyana gelsin, hayat başlasın sonra.. Üç tane Türk bakan, yedi tane Rum bakan! Lefkoşa’da kumandan polisin Rum, yamağı Türk... Köylerdeki kumandan Türk, onun yamağı bilmemne... Türkler Rumca bilmiyor poliste, yüzde bu kadar Türk almalı, yüzde bu kadar Rum... Bilin bilmen madem o numara var, yaz onu da, bunu da... Madem İngilizce bilmezler nasıl iş görecek bu adamlar? Anayasa’yı değişin bence” dedim... “Ben de gidiyorum” dedim. Sabah sabah geri gittim, tayyare beni bekliyordu... Bir tayyareyle geldim, aynı tayyareyle gittim...
Bu toplantıda Denktaş zannetmiş ben Lefkoşa’dayım... “Ben cehennemin bir ucundan geldim buraya” dedim, “Vaktim yoktur sizin gevezeliklerinizi dinlemeye”... “Nedir?” dedi... “Her kafadan bir ses çıkıyor” dedim, “Ne olacağı belli değil. Rumlar onu istiyor, siz bunu istiyorsunuz, İngilizler de dinliyor” dedim, “Bir kahve daha için diyorlar... Bir kahve daha içmekle iş bitmez! Sorunu bulalım, kim başladı, nereden başladı, niçin oldu bunlar? Ve bir daha olmasın diye ne yapmalıyık?”
Anne yukarıdan bağıyor iki çocuğuna, “Kavga etmeyin!” diyor... O çocuklar kavgaya devam ediyorlar. Sen orada toplantı yapıyorsun, biraz düşün... Bu kavga niçin başladı? Nereden başladı? Onu bulmayınca... Doktorsan bunun ilacını yazacan. Nezleysan ne ilacı var, onu verecen... Başka bir ilaç yazarsan, olamaz. Aklım benim böyle işlerdi...
SORU: Kıbrıslıermeniler nasıl etkilendiydi 63’te?
MALYAN: Ermeniler başlarına gelenden haberleri yoktu... Siyasetle bir işleri yoktu, herkes kendi işindeydi...
SORU: Tamam da niçin kaçtılar mesela Arabahmet’ten?
MALYAN: Patır kütür olunca, her ağzını açan birşey söylüyordu... 63’lerin ihtiyarlarını bulacak olursak, diyecekler ki “Ateş açtı bunlar birbirlerine geceyarısı...” Ateş açılıyor, nereye kaçalım? Bunlar kendi aklılarıyla düşünmüşler ki Rum tarafına gidersek belki daha suğurtadır diye... her kime sorduysam onu söylüyorlar bana... Ben “logic” birşey (mantıklı birşey) görmüyorum orada. Eğer Osmanlı vaktinde, Mustafa Kemal’den önce, Hamid’in vaktinde Ermenilere zarar verilmişse, onlar tarihtedir... Şimdi başkadır vaziyet... Beraber işliyorsunuz aynı işte, Türk, Rum, Ermeni... Ben zannedersem herkes evinde kalsaydı, başlarına bunlar gelmeyecekti... Ben gittim Viktorya Caddesi’ne, Ermeni evlerini hep boyamışlar, tamir etmişler, kapamışlar... Yalnız Bohçalyan’ın evi restoran olmuştur, işliyor. Oraya gittim yemek yemeğe...
SORU: 1963’te geldiniz gördünüz, uçak sizi beklerdi, geri döndünüz Nairobi’ye...
MALYAN: Geri gittim, kalmadım burada. Aileme de “Rüzgar ne tarafa gidiyorsa, siz de onunla gidiniz” dedim. Ne yapabilin? Mülk sahibi de değillerdi, evleri kendilerin değildi, kirayla otururlardı... Babam emekli olduydu... “Leymosun’a gidin” dedim. Hemşirelerimden bir tanesi Leymosun’daydı, kendi başına işlerdi, bir odası vardı. Anneme, babama “Siz de çıkıp oraya gidin, hep bir evin içine girin” dedim. “Benden hayır yok” dedim, “Ben dışarıdayım, ne yardım yapabilirim size paradan başka? Ne diyebilirim? Bu ülke için, her ikisi de bu kafayla giderse, ben iyi gün görmüyorum” dedim. Kaç sene geçti? Nere geldi? 40 sene geçti... Sonra 67... Dohni’deki olaylar, kavgalar... Bunları dışarda okurdum gazetelerde, dedim daha gidiyor bu kavga, gidecek...
SORU: Afrika’dan sonra nere gittiniz?
MALYAN: Afrika’dan sonra Singapur’a gittim. Sonra Hong Kong’a gittim. İşlerim benim daha çok fakir fukaranın ihtiyaçlarıyla uğraşmaktı. Uruba, okul, insan hakları... Yoksulların insan hakları hizmeti... Commonwealth’in “Human Rights” uzmanıydım... Commonwealth yani Ortak Pazar yapardı bu insan hakları hizmetlerini. Bunlar altı ayda bir dairelerinin ismini değiştirirdi ama ben işime bakardım...
SORU: Son sorumu sorayım size... Kıbrıs’ın geleceği için neler hissedersiniz?
MALYAN: Kıbrıs’ın insanları, buradaki kadınlar, adamlar, herkes, Kıbrıslıyız deseler kendilerine... Başlarlarsa, biz Kıbrıslıtürkük, o da Kıbrıslırumdur ve bu vaziyette, o okulda onun kitaplarını öteki kontrol etmeyecekse, herkes istediğini okutacaksa, “Mehmetçik bunu yaptı” diyecek biri, öbürü de “Papadopulu bunu yaptı” diyecek... Olmayacak, gene bozulacak... Zannedersem o tarih kitapları tekrar yazılmalı... Tarihi bozaman fakat hacet yoktur 13 yaşında bir çocuğa başlayasın Mehmetçikler geldi, Mehmetçikler gitti demeye... Zannedersem budur ki bozuyor bu işleri, başkalarının başka teorileri varsa bilemem fakat varsaydı çok iyi bilen söyleyeydi, buraya gelmeyeydik... Bu kavgalar olmazdı... Demek ki ya söylemediler, ya istemediler söylesinler... Ya da fikirlerinden geçmedi bırakırsak böyle olacak. Ben Rumlara demişim ki “Kafi! Usandık biz sizin kavganızdan! Ben Ermeni olarak konuşurum... Siz çatışıyorsunuz, her bir çatışmanızda biz Ermeniler ara dayağı yedik... Ya ev kaybettik, ya iş kaybettik, kafidir! Bu kadar!” Böyle konuşurum ben ve hürmet ederler... Dedim Rumlara, “Siz yola çıktınız, Yunanistan’a bağlanmaya bir zaman, sordu muydunuz Türklere, be arkadaşlar ben bunu yapmak isterim, ne den?” “Yok, sormadık...” “Neçin sormadınız?”
Söyleyecek daha çok şey var bu konularda...