Bir tohumla başlar her şey!
Bir tohumla başlar her şey!
Özgül GÜRKUT
Barış istemiyle meydanlarda toplananları gözlerini kırpmadan öldürenler… Savaştan kaçarken batan teknede can verip küçük bedenleri sahile vuran çocuklar… Silah seslerinin ve ölümün sıradanlaştığı coğrafyalar… Tüm bunlara rağmen dünyamızda insanların sağlıklı, güvenli, kaliteli yaşaması için canla başla çalışan insanlar da var…
Ve iyi ki varlar!
“Bir tohumla başar her şey” diyerek GDO’ya karşı sağlıklı tohumlar için mücadele veren, küçük üreticilerin, köylülerin, aile çiftçiklerinin ürettiklerini satması için üretici pazarları kuran, kurdukları Ulusal Tohum Takas Merkezi’yle üreticilerin şevkini artıran insanlar bunlar.
Bir de bunu tamamlayan Slow Food hareketi var. Günümüz insanının yaşam koşuşturmacasında yemekleri de fast food olunca ortaya çıkan anomalilere dikkat çekerek 1986’da İtalya’da başlayan bir hareket.
Türkiye’deki Ulusal Tohum Takas Merkezi yetkilisi Ali Özırmak ile Slow Food Foça Zeytindalı lideri Gül Girişmen, önceki hafta cittaslow Yeniboğaziçi Belediyesi’nin ve düzenlediği eko günlerle tanınan Büyükkonuk Belediyesi’nin organize ettiği toplantılara katıldı.
Özırmak ve Girişmen, bir süredir Kıbrıs’ta da yapılan çalışmalara destekleriyle biliniyor. Katıldıkları toplantılarda söyledikleri farkındalık yaratmak açısından oldukça önemliydi.
Ulusal Tohum Takas Merkezi tarafından Büyükkonuk’taki Eko Gün etkinliğinde 14 çeşit bin paket tohum da dağıtıldı.
“YEREL ÜRET, YEREL TÜKET, ÜRETİCİNİ TANI”
Cittaslow kavramının yaşamın zevk alınabilecek hızda ve aynı zamanda da sakin yaşanması anlamına geldiğini belirten Ali Özırmak’ın şu sözleri akıllarda tutulmalı:
“Sakin, huzurlu ve kaliteli yaşamın temeli ise sağlıklı yaşamaktan, sağlıklı beslenmeden, sağlıklı gıdadan geçer. Sağlıklı gıda ise ne yediğimiz bilmek, ne yediğimizi bilmek ise yediğimizin hangi tohumdan üretildiğinden ve kimin hangi şartlarda nasıl ürettiğinden geçmektedir. Bu nedenle yerel çapta küçük üreticilerin desteklendiği yerel pazarlar, yerel tohumlardan üretilen gerçek doğal gıda ve yerel tatlar hedefimiz olan yeryüzü üretici pazarlarının temel değerleridir. Bu nedenle sağlıklı ve huzurlu bir yaşam için yerel üret, yerel tüket, üreticini tanı diyoruz.”
Adres Kıbrıs için sorularımızı yanıtlayan Özırmak ve Girişmen, hem çalışmaları hakkında bilgi, hem de önemli mesajlar verdi.
“43 BİN 500 PAKET TOHUM DAĞITTIK”
Ulusal Tohum Takas Merkezi’nden Ali Özırmak, Türkiye’de 2006’da Tohumculuk Yasası’nın küresel tohumcu firmaların baskısıyla çıktığını ve yasayla üreticilerin firma tohumlarına yönlendirilmesi için de binlerce yıldır özgürce ekilen, tohumları alınarak üreticilere az miktarda gelir sağlayan bu tohumlarımızın satışı yasaklandığını anlattı.
Buna karşı yerel tohum takas şenliklerinin ilkinin 2010’da başladığını ve bugüne dek 34 şenlik/etkinlik yaptıklarını kaydeden Özırmak, binlerce paket tohumun takasla veya ücretsiz dağıtılarak yeniden yaşamalarına çaba harcandığını vurguladı.
Özırmak, 2012’nin kasım ayında facebook üzerinde kurdukları Ulusal Tohum Takas Merkezi grubunun 38 bin üyeye ulaştığını ve grup üyeleri arasında 43 bin 500 paket tohum dağıtıldığını söyledi.
“KIBRIS’A KUDRET NARI, KIBRIS’TAN MOLEHİYA!”
Bunun hem Türkiye’de hem de dünyada bir ilk olduğunu ifade eden Ali Özırmak, Kıbrıs’tan da üyeleri bulunduğunu, daha önce Kıbrıs’a kudret narı gönderdiklerini; 11 Ekim’de Büyükkonuk Belediyesi’nin düzenlediği 17. Eko Gün için adaya geldiklerinde ilk gönderdikleri kudret narlarının torunlarını görmenin de kendilerini gururlandırdığını söyledi.
Özırmak, “Kıbrıs’a ayrıca yıllar önce Bornova bamyası (kırmızı-iri), pembe domates, beyaz patlıcan, yazılı karpuz, arşın börülce, renkli mısırlar gibi yeni çeşitler yine burada çoğaltılmış ve buradaki dostlarımızla paylaşılmış olup, bölgeye yeni çeşitler kazandırılmıştır. Aynı şekilde Kıbrısımızdan bize gönderilen molehiya, golyandro, luvana ve beyaz bamya da Türkiye’mizdeki üyelerimize dağıtılarak ülkemize de yeni tür ve çeşitler kazandırılmıştır” dedi.
“HEDEF TOHUMLARI YAŞATMAK VE GDO’YA HAYIR!”
Tohumları yaşatma çabalarıyla birlikte “GDO’ya hayır” da dediklerini vurgulayan Ali Özırmak, “Doğamızın, ağaçlarımızın, zeytinliklerimizin, sularımızın, köylülerimizin ve küçük üreticilerimizin korunması, temiz ve sağlıklı beslenme grup hedeflerimizdendir” diye konuştu.
İNSANLIĞI BEKLEYEN TEHLİKE
Küresel tohumcu firmalarının mevcut tohumları hibritleştirerek kısırlaştırdığını ve önümüzdeki yıllarda ise bu tohumların genleriyle oynayarak tüm insanlığı GDO’lu tohumlara ve yiyeceklere muhtaç bırakacaklarını anlatan Özırmak, tohumun önemini şu cümlelerle vurguladı:
“BALKONDA, TERASTA, TARLADA, BAHÇEDE EKİN”
“Böylelikle küresel anlamda gıda/tohum egemenliğini ele geçirmeyi planlamıştır. Bu nedenle günümüz doğal ve yerel tohumlarımızı her yerde ekerek yaşatmalıyız.
Tüm insanlarımızın balkonda, terasta, bahçede ve tarlalarda bu tohumlarımızı ekerek yaşatmalarını sağlamalarıyla, küresel tohumcu firmaların gıda/tohum egemenliği planlarını hep birlikte bozabiliriz. Bu kapsamda temiz ve sağlıklı gıdaya ulaşmak isteyen tüm insanlarımızı, her yerde doğal ve yerel tohumlarımızı yaşatmaya davet ediyoruz.”
Ali Özırmak, Büyükkonuk ve Yeniboğaziçi Belediye Başkanlarıyla görüşmelerinde bu amaçla araziler talep ettiklerini böylece tohum üretimi ve paylaşımı yapılacağını kaydederek damlama sulama sistemine geçilmesi, küçük çiftçiliğin ve aile tarımının desteklenmesi ve “üretici pazarları” kurulmasını da önerdiklerini açıkladı.
SİYASETİNİ GIDANIN GELECEĞİ ÜZERİNDEN İFADE EDEN HAREKET
Slow Food Foça Zeytindalı lideri Gül Girişmen ise merkezin çalışmaları hakkında şu bilgileri verdi:
“Merkezi İtalya Bra şehrinde, Slow Food Carlo Petrini önderliğinde 1986 yılında harekete geçen bir avuç İtalyan'ın başlattığı, 1989 itibarı ile Avrupa'da yapılanmaya başlayan ve bugün de 120'yi aşkın ülkede 100 binin üzerinde üyesiyle uluslararası nitelik kazanmış bir hareket. En kaba ifadesiyle ‘fast food’un temsil ettiği değerleri, gene gıda üzerinden sorgulayan ve siyasetini gıdanın geleceği üzerinden ifade eden bir harekettir.”
“ İSTANBUL LÜFERE HASRET KALMASIN… TARHANAYI EN GÜZEL ANNEM YAPAR”
Slow food birliklerinin var oldukları coğrafya bağlamında faaliyetler yaparken"iyi, temiz ve adil" perspektifinden baktığını anlatan Girişmen “Örneğin ‘İstanbul Lüfere Hasret Kalmasın!’ derken, İzmir de ‘İzmir Çipura'ya Hasret Kalmasın!’ diyebiliyoruz. Veya Foça’da ‘tarhanayı en güzel annem yapar’ deyip her bölgeyi tarif edebiliyoruz” örneklerini verdi.
Farkındalık yaratmak için yılda en az 3 kez etkinlikler yaptıklarını anlatan Gül Girişmen, dünyamızı ve insanlığı bekleyen tehlikeler konusunda bugün dünyanın 150’yi aşkın ülkesinde benimsenen Slow Food hareketinin temel olarak tarımsal üretimde, gıda üretiminde ve tüketiminde yerel üretimi benimsediğini vurguladı.
“BİYOÇEŞİTLİLİK VE YEREL TOHUM ÖNEMLİ”
Girişmen, tek tip gıda yerine yerelliği, biyoçeşitliliği savunduklarını ve yerel tohumun önemine dikkat çektiklerini, genetiği değiştirilmiş ürünlere karşı çıktıklarını anlattı.
TOHUM NEDEN ÖNEMLİ?
Gül Girişmen, tohumun neden önemli olduğuyla ilgili soruları yanıtlarken, “Tohum geleceğimizdir. Tohum fide verir fide ürün verir ve hamarat eller ile güzel yemekler pişer. Atalık tohumlarımızı korumalıyız ki geleceğimiz korunsun” dedi.
“MEVSİMİNDE YENİLEN YİYECEK LEZZETLİDİR KIYMETLİDİR”
Slow food hareketinin yeryüzü pazarı projesi hakkında da bilgi veren Girişmen, yiyeceklerin mevsiminde yenilirse lezzetli ve kıymetli olduğunu ifade ederek, “Mevsiminde ye, yerel ye, üreticini tanı” dedi.
Slow Food’un projesi olan ve aile tarımını öne çıkaran “Yeryüzü Pazarı”nın dünyada 46 tane olduğunu ve Foça’dakinin 28. pazar olarak onaylandığını kaydeden Gül Girişmen, Türkiye’de toplam 3 yeryüzü pazarı bulunduğunu bildirdi.
“KADIN ÇİFTÇİLERİ DESTEKLİYORUZ ÇÜNKÜ TOHUMU VE YEMEK KÜLTÜRÜNÜ KORUYORLAR”
Girişmen, özellikle kadın çiftçileri desteklemek istediklerini çünkü kadınların tohumu ve kültürünü koruyarak geleceği koruduklarını ve çok kıymetli olduklarını vurguladı.
“Pazarda atalık tohumlarımızı diğer tohum derneklerinin destekleri ile elde ettik. Pazarda tezgahlarda yerlerini aldı. Daha çok küçük üreticinin sürdürülebilir tarım uygulaması için yüreklendirme çalışmaları yapmaktayız” diyen Girişmen, GDO’ya ve patentleşmeye karşı olduklarını vurguladı.
Girişmen, Kıbrıs ziyaretini ise pozitif ve umutlu sözlerle değerlendirdi:
“Kıbrıs’ta eko günler kapsamında açılan tezgahlar da ki ürünler ile şaşkınlığımızı gizleyemedik. Hepsi emeğin parçası olarak çok güzel ve lezzetli idi. Dezavantaj olarak hiçbir sorun göremedik.”
“TOHUM ÜRETİM MERKEZİ VE KÜTÜPHANE OLUŞTURMAK İSTİYORUZ”
Yeniboğaziçi’nde faaliyet gösteren “Sakin Yaşam Platformu” Sözcüsü Umut Kurşun ise, Kıbrıs’ta da tohum konusunda bir kampanyayla Sakin Park’ın bir köşesinde Tohum Üretim Merkezi oluşturmak istediklerini açıkladı.
Cittaslow farkındalık kriterlerinden yola çıkarak okuma mekanları ve tohum bankasına atıf yapan kriterden esinlenerek ''her kitap bir tohumdur'' sloganıyla, köylerdeki çocuklara dağıtılmak ve sakin parkta küçük bir kütüphane oluşturmak amacıyla kampanya da planladıklarını anlatan Kurşun, Ulusal Tohum Takas Merkezi’ne kendilerine yerel tohum konusundaki yardımları için teşekkür etti.
Umut Kurşun, şunları söyledi:
“HER ŞEY TOHUMLA BAŞLAR”
“Her şey tohumla başlar... Kucaklamaya kollarınızın yetmeyeceği kocaman bir ağaç, göz alabildiğine geniş uçsuz bucaksız tarlalar, gökyüzüne merdiven dayamış boyuyla bir serviye inat toprağın derinliklerine kök salmış bitkiler hep bir tohuma bağlıdır.
Sofralarımızı süsleyen doyumsuz lezzetteki yiyecekler, rengarenk çiçekler hep bir tohumla başlar. Bir tohumla başlar hayat… Tıpkı bir çocuğun büyüyüp serpilmesi gibi tohum da serpilir, büyür hayatın bir parçası olur. Duygularımızın sembolü çeşit çeşit çiçekler, tüm canlıların tattığı farklı farklı nimetler hep bir tohumun eseridir. Tohum, toprakla varlığını gösterir. İlkin, iyi bir tohum seçilir. Çünkü ne ekilirse o biçilir. Dilinden anlamak gerekir. Su istiyorsa su, gübreyse gübre. Daha iyi tutunması, daha fazla serpilmesi için zaman zaman toprağı eşilir. Sabırla beklenir. Bin bir zahmetle yeşerir. Bazen iki hafta, bazen iki ay, belki de bir yıl...”
BİR GÜZEL ADIM DA MEHMETÇİK’TEN
Öte yandan Mehmetçik Belediyesi de geçtiğimiz perşembe günü KKTC’de ilk kez “Zeka Bey Tohum Merkezi” adıyla GDO’suz tohum merkezi kuracağını açıkladı. Bu amaçla Türkiye’nin Cittaslow başkenti Seferihisar Belediyesi yetkilileri ile işbirliği protokolü imzalandı.