1. YAZARLAR

  2. Hasan Yıkıcı

  3. Bir trajedi olarak HP ve Özersay
Hasan Yıkıcı

Hasan Yıkıcı

Bir trajedi olarak HP ve Özersay

A+A-

Halkın Partisi'nin dörtlü koalisyonu bozup ardından UBP ile hükümet kurmasının ardından gazeddakıbrıs'ta şöyle yazmıştım: “Yeni bir parti olarak ortaya çıkan HP, artık geleneksel ve eski partiler arasındaki yerini aldı... HP ve Özersay bugüne kadarki en büyük tökezlemesini yaşadı. Fakat bu tökezlemenin artık kalıcı etkileri olacak. Bunun ilki HP’nin dönüştürücü ve siyasetteki olumlu havasının darmaduman olmasıdır. Bunu geri kazanabilecek mi? Zor soru. HP’de artık hem kendi içinde hem kamuoyunda ciddi bir meşruluk, inandırıcılık ve güven bunalımı var.”

 

Yazının son satırlarında ise şu cümlelere yer vermişim: “Fakat gözüken o ki, içine girdikleri türbülansta, meşruluk krizinde ve inandırıcılık bunalımında bundan sonra işi çok zor gibi. Hükümeti bozması ve UBP ile koalisyona girmesi bugüne kadar iç politikada yaptıkları en kötücül hamle idi. İçine girdikleri süreçte muhtemeldir ki HP’den ve Özersay’dan daha çok kötücül tavır ve hamle göreceğiz. Tüm bunlar aşağıya doğru sürüklenen bir HP ve Özersay imajını yansıtmaktadır.”

 

Bu satırlar 2019 yılının Haziran ayında yazıldı. Ayrıca Özersay'ın ortaya koyduğu siyasi söylem ve zeminle ilgili olarak da 2015 yılından beri çeşitli yazılar kaleme aldım. Bunların hepsini tekrar etmeye gerek yok, mütevazi olmayacağım, çünkü yazılanların pek çoğu hali hazırda –elbet yanılmış olduğum noktalarla birlikte- doğrulandı, yaşandı ve nihayete erdi. Fakat HP'nin ve Özersay'ın geldiği son noktada bir kaç hususun üzerine değinmeden bu dosyayı kapatmak olmazdı.  “Yeni Sağ ya da Post-Denktaşizm”, “Kudret Özersay’ın Önlenebilir Tırmanışı”, ve “Kudret Özersay’ın önlenemez düşüşü” yazılarının ardından, “Bir trajedi olarak HP ve Özersay” serinin son yazısı olacak.*

 

***

Özersay ve Halkın Partisi, sağda kurucu ve dönüştürücü, kktc siyasetinde ise restarasyoncu bir potansiyeli barındırırken nasıl oldu da yükseldikleri gibi aynı hızla yere çakıldılar? Çakılmakla da kalmadılar, siyasete güvensizliğin ve değerlere sadakat noktasında ağır bir toplumsal yara açtılar. Neden böyle oldu? Türkiye'nin desteğini çekmesi yüzünden mi? Sağdaki UBP hegemonyasını kıramamaktan mı? Kendi içlerindeki huzursuzluklardan mı? Yanlış adımlardan mı? Siyasetsiz siyasette ısrar edip, yapısal sorunlarla uyum içinde olmaktan mı? Belki tüm bunların hepsinin irili ufaklı etkileri vardır. Ki vardır.

Ama tüm bu yaşanan süreçleri kuş bakışı izleyen biri aslında esas nedenin başka bir şey olduğunu çok kolayca kavrayabilir. Çünkü HP, hızla dönüştürmek istediği yapının geri tükürdüğü bir yalan halini aldı. Tüm o değerler, tüm o temiz siyaset lafları, eski-yeni ayrımları hepsi aslında -bir yalan olarak- kendilerini gizleyen birer imaj perdesi, birer sahne rolü, halka ilişkiler sloganları ve ışıltılı kıyafetler ve maskeler olduğu anlaşıldı. 

HP, Kıbrıslı Türk siyasetinin en gösterişli bir şekilde rol yapan partisi idi. Kendilerini hakiki bir siyasi hareket olarak değil, bir rol partisi, bir imajlar karmaşası ve makyavelist iktidar hırsları partisi olarak gerçekleştirmeye çalıştılar. HP’nin aslında tamamen bir yalan olduğu net bir şekilde açığa çıktı. Çünkü en başından yalan ile uzlaşarak yola koyuldular. Yalana dönüştüler. Dönüştüreceklerini iddia ettikleri ne varsa, ona dönüştüler. Ve toparlanmış bir yalan bir topluma ne kadar zarar verebilirse, işte o kadar zarar verdiler.

***

Güzel cümlelerden uzaklaşıldıkça, toplumsal değerler olarak ortaya attıkları ilkelerden, iktidar ve hükümet oyunları pahasına uzaklaştıkça; sadece 2 yıl gibi kısa bir süre içerisinde masaya kendilerini tanımlayan hangi argümanı koydularsa, pratikte tam tersini yaparak tüm o yarattıkları gösterişli ve parlatılmış orta sınıf imaj maskelerini de tek tek kaybettiler. HP'nin kendi söyleminin bir yalan olduğu 4'lü koalisyonu bozmaları ve UBP ile koalisyon kurmaları ile ortaya çıkmıştı. O günden bugüne kadar gelen süreçte ise mesele artık hiçbir koşulda sadık kalmadıkları değerler meselesi değil; yapılan rolün, takınılan imaj maskelerinin nasıl güçlendirileceği idi. Çünkü değerler üzerinde değil,  roller ve sahte imajlar üzerinde ayakta durabilen bir parti olarak HP'nin artık gailesi bir yalan olarak kendisini nasıl besleyeceği idi. Bugün gelinen noktada ise HP de Özersay da, bir yalan olarak çökmüş durumda. Ne artık HP’nin –aslında hiçbir zaman olmayan ama varmış gibi rolü yapılan- sahiciliğinden ne de Özersay’ın yolun başındaki imaj ve inandırıcılığından eser var. Fakat hiçbir şey olmamış gibi, bugün yaşananlarda sorumluluk payları bulunmuyormuş gibi pervasızca ‘eğreti’ açıklamalar yapabiliyorlar.  

***

Kısaca tekrar etmekte fayda var, ilkin “değerler ve ilkeler” noktasında çöken bir siyasi hareket, (ki değerlerine ve ilkelerine sadık kalsalardı barındırdıkları potansiyel ile kendilerince iyi şeyler yapabilirlerdi) ardından yalanlar ve sahtelikler noktasında da çökmüş durumdadır. Ve bugün yalanı ve sahteliği örtecek imaj maskeleri de yok olup gitti.  HP artık ÖRP tarzı partilerinin kategorisinde, Özersay ise Turgay Avcı ve Tahsin Ertuğruloğlu gibilerin klasmanında. Bir parti ve hareket – ki gerçekten ilk başlarda önemli bir potansiyele sahipti- bu kadar erken bir zamanda kendi kötücül duygularının ve güç hesaplarının kurbanı olur mu? Olur işte. HP ve Özersay'ı hiç kimse bitirmedi. Onlar kendi kendilerini bitirdiler. Bir siyasi trajedi olarak da anılmaya hak kazandılar.

***

Önce değerler noktasında, ardından ise yalanlar ve imajlar noktasında kendisini yoksunlaştıran bir parti için artık ne gibi bir varoluş sebebi olabilir? Mesela birçok değer verdiğim kişi, HP'den değerlerinden uzaklaştığı için ayrıldı. Çok saygı duyduğum bir tavır. Peki kalanlar veya HP'de siyasete devam etmek isteyenler neden bunu istiyor? Hala daha değerlerden ve ilkelerden mi bahsedecekler? Yoksa sosyal medyada her seferinde sayısı azalan 'toplu' fotoğraf paylaşımı yapıp beylik laflar sallamak için mi? Yoksa ilk fırsatta tekrar kötücül varlıkları ile yeni trajedilere imza atmak için mi? Fakat kesin olan bir şey var ki, artık öyle çok da insanların ve toplumun umurunda değiller. En kötü düşüş de zaten bu olsa gerek. Hızla kimsenin umurunda olmamak.

***

Son cümleler de Özersay'a dair. Siyasi alanda ortalığı darma duman etmiş, “yapmayız” dediği her şeyi iki senede yapan, “dönüştüreceğim” dediği her şeye hızla dönüşen,  eylemleri ve kararları ile topluma fayda değil zarar ve tahribatlar yaratan, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde hezimete uğrayan bir insan, neden hala dönüp kendi içinde bir yüzleşme sürecine girmez? Ve buna rağmen neden hala siyaset hesaplarının içinde, küçük iktidar oyunlarında,  gölgelerin içine gizlenerek partisini yönetmeye ve hiçbir şey olmamış gibi konuşmaya, ‘eğreti’ statüler sallamaya devam eder? Sahi topluma ve Kıbrıs Sorununa yön verebileceğini mi sanıyor hala?  Yoksa çevresine topladığı küçük bir azınlığın sorgusuz sualsiz kör alkışlarıyla mı yetinmeyi tercih ediyor?

Hayatta yenilgiyi kabul etmek hem bir erdemdir, hem de rahatlatıcı ve özgürleştirici bir varoluşa açılan kapıdır. Aksi kötücül düşünceler ve eylemler içerisinde zarar örgütlemekten başka bir şey değil.

 

***

HP ve Özersay'ın siyasetsizliğinin, değersizliğinin ve erdemsizliğinin yarattığı tahribat kolayına geçmeyecek, kalıcı olacak. Fakat HP de Özersay da çok kolay unutulup gidecekler. Aynı diğer unutulanlar gibi. Önemli olan unutulurken neyi arkanızda bıraktığınızdır.

________________________________________________________________________

 

* Sevgili dostum Rafet Uçkan’ın gaile dergisinde 26 Eylül 2016 tarihinde yer alan Kıbrıs Türk Parlamenter Siyasetinin Sınırları ve İmkânları (2) – Halkın Partisi Üzerine Notlar yazısı da bugün yaşananları 4 yıl önceden ön görmüştü.

Bu yazı toplam 2171 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar