Bir yabancıya KKTC’yi nasıl anlatırsınız?
Zaman zaman yabancı diplomatlarla veya gazetecilerle görüşüyoruz…
Ayıptır söylemesi Avrupa’ya falan gidiyoruz…
Güney de Avrupa sayılır…
Yabancı ülkelerin diplomatları veya gazetecileri, “ülkenizin durumu?” falan gibisinden sorular yöneltiyor…
Sizden yorum, yanıt bekliyor!
-*-*-
E çok utanç verici bir şey, insan kendi ülkesini kötüler mi?
Vallahi bazen evet çok utanıyorum, konuyu değişmeye çalışıyorum…
Israr ediyorlar…
Mr Tatar’ı soruyorlar, “egemen ve eşit devlet talebini de…”
-*-*-
Mr Tatar veya ekibi, bu gibi durumlarda ülkenin bir şekilde diplomatı gibi pozisyonu bulunan onlarca insanı, hayatının hiçbir döneminde bilgilendirmedi…
Kendine yakın duran ve dış dünya ile en fazla kendisi kadar teması olan beş on kişi ile bire bir mutlaka görüşüyordur ama gazetecilere, sivil toplum kurumu temsilcilerine, bir tek gün “gelin size pozisyonumuzu anlatayım” dememiştir…
Mesela şu anda içi geçmiş ve hepsi kendisi gibi düşünen bir sürü kardeşimizle “halk konseyi” kuruyor...
Hikaye!
Şov!
Dostlar alış verişte görsün!
Zavallılık!
-*-*-
Mr Tatar hemen her gün, “eşit egemen devlet…” diye bir cins sakız çiğnemektedir ama bu “talebin” altı kesinlikle boştur…
Kıbrıs Türk tarafının “bu doğrultuda resmi bir tezi, ne Meclis’te görüşülmüştür, ne de bakanlar kurulu ile tartışılmıştır…”
-*-*-
Türkiye’nin Kıbrıs’ta çözümsüzlük siyaseti gereği, Tatar’a bir talimat verilmiş ve şu andaki “altı boş, ne istendiğini netleştirilmemiş, Türkiye’nin Kürt meselesi ile de çelişkili” siyaset sakız edilmiştir…
-*-*-
Yabancı diplomat ya da gazetecilerle veya Rum gazetecilerle ya da normal bir yabancı vatandaş ile siyasetçilerle sohbet ettiğinizde ne yapacaksınız?
Geçtim “egemen eşit devlet” iddiasının altının boş olmasını; “KKTC adına” her hangi bir tutar yanımız var mıdır?
-*-*-
Mesela bir yabancıya, “Tatar’ı Türkiye’den gönderilen bir dilbandi yönetiyor” der misiniz?
Ama öyle!
Yalan mı?
-*-*-
Bir yabancıya, “Faiz Sucuoğlu’nun nasıl devrildiğini anlatabilir misiniz?”
“Anavatanın yüce çıkarları bunu gerektiriyordu…” mu diyeceksiniz?
Yabancı birine, “KKTC’de Bakanlar Kurulu, Fuat Oktay beye bağlı ‘MK’ diye bir adamın kontrolündedir”
Bunu mu anlatırsınız?
Yoksa bağlı değil mi?
-*-*-
Bir yabancı diplomata, “Merkez Bankası, asker, polis, sivil savunma ve din işleri Türkiye’den atanan kişiler tarafından yönetiliyor” derseniz, “egemen eşit devlet nerede?” diye sormaz mı?
“… BRTK Türkiye’ye bağlı, Türkiyeli iş insanları buralarda havuz medya kuruyor, işçi sınıfı bitti, sermaye tamamen Türkiyeli, ülkede Kıbrıslı Türk kalmadı, insan ticaretinden para kazanıp Güney Kıbrıs’a Afrikalı ve Orta Doğulu göçmen ihracatında iddialıyız, YÖDAK diye bir kurumumuz var, kavgalar o kadar çok ki yakında silahlar konuşacak” der misiniz?
-*-*-
Kıb – Tek’e akaryakıt meselesini, yabancı bir devlet temsilcisine ya da diplomata anlatabilir misiniz?
Anlatamazsınız!
Anlatırsanız, ama ne yazık ki hiç ses çıkarmadığınız ve bön bön o vurgunu izlediğiniz için siz de o çarkın parçasısınız ve kesinlikle utanırsınız!
-*-*-
“KKTC laik, demokratik, hukuk devletidir ama Türkiye’den gönderilen hacı hoca, nasıl seks yapılması gerektiği konusunda ülkedeki en büyük maaşı alarak vaaz veriyor” der misiniz?
Diyemezsiniz!
Bu hoca kadınlarımıza, “kocanız yat dedi yatacaksınız, ver dedi vereceksiniz” dedi diyebilir misiniz?
-*-*-
Siyasilerin, bürokratların çirkin bir ihale mafyası içerisinde yer aldıklarını anlatabilir misiniz?
İşe insan alırken, mutlaka torpil gerektiğini nasıl aktarırsınız?
Girne’nin 1974’teki nüfusunun 3 bin 200 şu anda ise “kalabalık, belki de 350 bin” olduğunu söylerken çekinmez misiniz?
Aynı Girne’de, “kalabalık” nüfustan dolayı, alt yapı sorunu olduğunu ve kentin bütün bokunun denize aktığını söyler misiniz?
-*-*-
Hepsini geçtim, yabancılara, 1974’te ele geçirdiğimiz ve mülkiyeti Kıbrıslı Rum bireylere ait toprakları har vurup harman savurduğumuzu, bunun kan ve kılıç hakkımız olduğunu itiraf eder misiniz?
-*-*-
Sabaha kadar sıralarım…
Biz bu “savaşı” kaybettik…
Kıbrıslı Türkler, varlığını koruyamayacak durumdadır…
Ve bir grup zavallı bunun adına “egemen eşit devletimiz var, aha Tayyip beyle birlikte tanıtıyoruz” diyebilmektedir!
-*-*-
Ne mi yapalım?
Ya deli numarasına vuralım!
Ya da elektrikler de kesik zaten; işeyip, yatalım!
-*-*-
Düşünün, “egemen ve eşit bir devletim var” diyen adam, başka ülkenin pasaportunun sahibi; çocukları “Rum okullarında okudu” ve sağlık hizmetini ya özelden ya TC’den alıyor!
-*-*-
Vallahi geçenlerde bazı yabancılarla sohbet ettik, sordular, “ebenizin golyandrosu” demeyi tercih ettim!
Anlamadı!
Dedim corriander corriander!
Yüzüme baktı!
Dedim “who was your midwife?”
Yani ebeniz kimdi?
İşte o ebeniz, salataya golyandro koymuyor muydu?
-*-*-
Gülümsedi!
Bir anda ayağa kalktı, “Çok yaşa KKTC” diye bağırıp, ülkesine döner dönmez, KKTC’nin tanınması için çalışacağı sözünü verdi!
Yaaa!
KKTC tanınacak mı? Boş verin... Gerçekten sıkıntı yapmayın kafanızda... Ama salataya kesinlikle golyandro kesin... Kokusu nefis, tadı harika... Tavsiyemdir... Ayrıca, unutmayın, din işleri başkanımız da söylüyor, bol bol sevişin falan... Golyandronun sevişmeyle ne alakası mı var? Deneyin, göreceksiniz... Kadın erkek fark etmez... İsteği artırıyor... Bu arada belirteyim, ne kadar çok golyandro yersek, o kadar çok KKTC tanınacak demektir!