1. YAZARLAR

  2. Niyazi Kızılyürek

  3. Bir Yanımda Akansoy, Bir Yanımda Mişauli
Niyazi Kızılyürek

Niyazi Kızılyürek

Bir Yanımda Akansoy, Bir Yanımda Mişauli

A+A-

 

Avrupa Parlamentosu seçimlerine resmen başvururken adaylar Yüksek Seçim Kuruluna dört kişilik bir liste sunmak zorundadırlar. Önerenler ve destekleyenler şeklinde ikiye bölünen listede hangi isimlerin yer aldığı adaylara dair bir görüş edinmemize yardımcı olur.

Bu işi daha önce yapanlar öyle söylüyorlar.

3 Mayıs günü yaptığımız baş vuruda benim listemde şu isimler vardı: Stella Mişauli, Hüseyin Akansoy, Stavros Malas, Andreas Hristu.

Stella Mişauli, Derviş Ali Kavazoğlu ile birlikte siyasi bir cinayete kurban giden Mişauli’nin kızıdır. Babası öldürüldüğünde küçük bir kız olan Stella, babasının yolundan giderek sol dünya görüşünü benimsemiş biridir ve iki toplumun barış içinde bir arada yaşaması için uğraş veriyor.

Hüseyin Akansoy ise ailesinin pek çok üyesini Muratağa-Sandallar katliamlarından kaybetmiş olmasına rağmen veya sırf bu yüzden nefret ve intikam duygularından arınmış ve barışa gönül vermiş bir barış insandır.

Stella Mişauli ve Hüseyin Akansoy’un isimlerini yan yana koyduğumuzda ülkemizin şiddet tarihiyle karşı karşıya gelmiş oluruz ve belleğimizi tazeliyoruz.

Bu ülkede sadece solcu oldukları için öldürülen insanlar vardır, ya da etnik kökeni nedeniyle toplu katliama uğrayan insanalar...

Üstelik bunlar çok yakın bir geçmişte yaşanmıştır.

Ve maalesef bu cinayetleri işleyenler ne özür dilemişlerdir, ne de yargılanmışlardır.

Örneğin 1958 Mayıs’ında solcu işçileri katledenler adaletin önüne çıkarılmamıştır. Çünkü o cinayet emirlerini verenler ve o kararları uygulayanlar bizzat toplumu yönetenlerdi.

Muratağa-Sandallar katliamlarını yapanların kim olduğu bilindiği halde  onlar da yargılanmamıştır. Çünkü onlar eOKA B üyesiydiler ve bu cinayetleri işlediklerinde EOKA B hale iktidardaydı.

Daha sonraları ise “karşı tarafa koz vermemek” adına cinayetler ve katliamlar ört bas edildi.

Bu tür durumlarda hatırlamak direnmektir!

İşte önerenler ve destekleyenler listemi böylesi düşüncelerle hazırladım ve adayların baş vuru yapacağı konferans merkezine gittim.

Gittim ki ne göreyim?

ELAM, adayların fotoğraf çektirdiği panonun altında fotoğraf çektirmeyi reddediyor ve gerekçe olarak Kıbrıs Cumhuriyeti ibaresinin iki dilde, hem Yunanca hem de Türkçe olarak yazılmış olmasını gösteriyordu.

Milli Kurtuluş Hareketi adındaki başka bir grup -ki ELAM bunların yanında light kalıyor- Kıbrıslı Türklerin de Avrupa Parlamentosuna aday olmasını protesto ediyor, bağırıp çağırıyordu.

Bir an için kendi kendime şu soruyu sordum: yakın geçmişin cinayet ve katliamları aydınlatılsaydı ve failler yargılanıp cezalandırılsaydı, böyle bir manzara ile karşı karşıya kalır mıydık?

Sanmıyorum. Geçmişle yüzleşmediğimiz için, belleğimizi uykuya yatırdığımız için bu türden hayaletler hortlayarak ortalıkta dolaşabiliyorlar.

Evet, bunlara karşı en iyi cevap hatırlamak ve hatırlatmaktır!

Bu ülkeyi kimlerin bu hale soktuğunu haykırmaktır!

Çünkü geçmişin günahları günümüzde at oynatan milliyetçilerin zihinsel ebeveynlerinin boynundadır.

Ve bunu asla unutmamalıyız ve unutturmamalıyız...

 

 

 

   

Bu yazı toplam 3264 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar