Bir Yasa ve ötesi
Bilişim suçları yasası ile ilgili tartışmaları izlerken, 2014 yılında Anayasa’da yapmak istediğimiz değişiklikler sırasında karşılaştığımız tepkiler aklıma geldi. Tepki koyanlar, ağırlıklı olarak bize yakın bir ideolojik çerçevede duruşu olan, kendini sol dünya içerisinde tanımlayan kişilerdi. Anayasa değişiklik önerilerini tartıştığımız dönemde konu Geçici 10. maddenin neden değişiklikler içerisinde yer almadığı idi (ki kişi olarak mutlaka değişmesi gerektiğini savunanlardanım). O madde değişmediği sürece bu ülkede Anayasa’yı değiştiremezsiniz, deniyordu. Diğer maddeler kendilerini ilgilendirmiyordu. Bugün bilişim suçları ile ilgili tartışmada da hemen hemen aynı çevrenin tepkisi ile karşılaştık.
Bilişim zor bir konu. Yeni bir konu. Bu alanın bir an önce düzenlenmesi için dünden bugüne pek çok kesim ciddi baskı yaptı. Haklıydılar da. Çünkü sosyal medyanın bir kamusal alana dönüşmesi ile birlikte, iletişim ve diyalog mecrasından çıkıp linç alanına dönüşmesi; fikirlerin tartışılmasından çıkılıp işlerin holiganizme evrilmesi; hukuka aykırı yok edici ve yıkıcı bir alan haline gelmesi; insan onurunu zedeleyici söylemlerin ve suçlamaların merkezi olması; kişi haysiyetini yerle bir edecek kampanyaların merkezine dönüşmesi kabul edilebilir değildi. Bilişim alanını bir çatışma alanına dönüştüren de biz olduk ne yazık ki.
Yasasının içeriğine girmeyeceğim ancak soru şudur ? Yasayı okumadan, özümsemeden, sorgulamadan, yasa yapıcılarla diyalog kurmadan, tutanakları okumadan, önerilere göz atmadan çeşitli kişilerin körlemesine ve öldürücü saldırısının nedeni nedir?
Ne oluyor da yasayı okumadan, yasada bizim herhangi bir suç tanımı ve düzenlemesi yapmadığımızı anlamaya çalışmadan; yasanın sosyal medya ile alakalı olmadığını görmeden; yasa olmasa da bilişim alanında ceza yasası bağlamında bir kişinin hareket alanını sınırlandıran düzenlemenin mevcut olduğunu, sonunun ceza yasasında olduğunu tartışmadan; Anayasa’nın 11. ve 24. maddelerine aykırı hareket edilmediğini, bu tür bir düzenleme yapılmadığını değerlendirmeden anında linç kampanyası başlayabiliyor.
Peki kim linç ediliyor ? Komitede, uzun saatler kamu yararı için çalışan, sosyal tüm paydaşların davet edilip görüşleri alınması için mücadele eden, her türlü engelleyici, yasaklayıcı girişime göğüs geren kişiler. Her şey bir yana, komitede çoğunluk CTP’de olsaydı bu yasa çok daha farklı olur muydu ? Evet olabilirdi. Peki, gerek Komitede gerekse Genel Kurulda olumlu oy verecek kadar ciddi gelişme yaratıldı mı ki, bu yasaya sahip çıkıldı : Kesinlikle evet. Bu yasa ile CTP sayesinde, Polis devletinin değil Hukuk devletinin hakim olması için çalışıldı ve başarıldı. Çok büyük ilerleme sağlandı.
Yasayı Meclise aceleyle muhalefet mi getirdi, hayır hükümet getirdi. Peki Komitedeki vekiller ciddi sorumluluk ve risk alırken aslan parçası TDP ve bizleri linç etmeye çalışanlar nerdeydi ? Hiçbiryerde !
Şimdi burada 2 konu var:
- Yasanın talihsizliği, çalışıldığı dönemin Türkiye’de sosyal medyayı sınırlayan, yasaklayan anti demokratik anlayışın girişimleri ile paralel bir zamana denk gelmesi. Bu noktada şu bir gerçek ki: Türkiye’de demokrasiye ve insan haklarına tahammül edemeyen siyasi iktidarın kabul edilemez yasaklarının, bu çalışma ile asla alakası olmasa da, zaman denkliğinden dolayı bile, insanlarımız etkileniyor. Bu bir gerçek.
- Gerek Anayasa değişikliği gerekse bu yasa bağlamında, büyük küçük çeşitli muhalif kesimler, statüko devam ettiği sürece hiçbir şey değişmese de olur, herşey aynı kalabilir görüşünü savunmaktadırlar. Bu görüş varlığımıza, demokrasiye, toplumsal kültür ve kimliğimize baştan sona aykırı bir görüştür. Halk yararı için çalışmamak, üretmemek, hiçbirşey yapmamak demektir. Böyle bir düşünce olabilir, ancak bu noktada bu kesimlerin siyasi hedeflerini tamamen değiştirmeleri ve halka gerçekleri söylemeleri gerekir. CTP olarak biz, Kıbrıslı Türkler Birleşik Federal Kıbrıs’ı kuracağımız güne kadar yaşanabilir değişiklikler, düzenlemeler ve katkılar yapmak durumunda olduğumuzun bilincindeyiz ve bunun Federal çözüm mücadelesini asla geriye çekmek anlamına gelmediği konusunda çok netiz.
Eğer yaşanılabilir bir Kıbrıs için mücadelemizi çok yönlü olarak sürdürmezsek, bu topraklara asılmazsak, halka karşı sorumlulukla hareket etmezsek, beklediğimiz sonucu elde etmemiz zorlaşacaktır. Bu ülkede bunun idrakinde olanların olması çok değerlidir.