Bir yemek hikâyesi…
Akıncı, olandan pişmanlık duyuyor mu?
Bence duyuyor.
“Anastasiadis aşırı tepki verdi” dese de Akıncı, empati kurulduğunda duygusallıktan öte Kıbrıs’ın güneyinden gelecek tepkileri göğüsleyebilmek için Anastasiadis’in kendi açısından politik bir akıl kullandığını söyleyebiliriz.
Ortada devam eden bir süreç ve dünyanın tanımadığı bir ülkenin liderinin dünya liderlerinin davetli olduğu bir yemekte bulunması var. Bu gelişme Anastasiadis tarafından bakıldığında Akıncı’yı bu liderler arasında kabul edilmiş bir kişi hanesine koyardı ki bu durum kendi açısından zor duruma düşmesi demekti. Eğer aynı yerde iki cumhurbaşkanı olarak bulunmaları söz konusu olursa o zaman müzakere sürecinin ne anlamı kalırdı!
Daima olaylara bir de karşı taraf açısından bakılmasında yarar var.
Akıncı her ne kadar “yemek BM’nin değil, Erdoğan’ın yemeğiydi” dese de o yemek sonuçta BM Toplantısı nezdinde davet edilen liderlere verilen yemekti, bu durumu diğer tarafın gözden kaçırması beklenemezdi.
***
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, tabii ki yemeğin ötesinde BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon ile görüşecek olmasının haklı heyecanı ile olabilecek gerilimi ve sonradan ortaya çıkan krizi hesaplayamamış olabilir ancak deneyimli bir politikacı olarak bu hesapları her zaman yapabilmesi gerektiğini söyleyebiliriz.
***
Öte yandan TC Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bir çağrısı söz konusuydu. Bu çağrıya Akıncı ‘hayır’ diyebilir miydi?
Büyük bir ihtimalle Ban Ki-moon ile görüşmesini de TC Cumhurbaşkanlığı ayarlamıştır. Ortada böyle bir de durum varken de gelen çağrıyı reddetmek çok da mümkün görünmüyordu.
***
Yani konuya iki taraftan baktığımızda haklı veya haksız olmanın ötesinde var olan durumun çıkmazında doğru veya yanlışa götüren hamlelerin yapılmasından kaçmanın çok da olası olmadığı görülüyor.
***
Sonuçları gün geçtikçe daha iyi görülebilecek. Elbette ki bu kriz sürecinin uzun sürmemesi, ilişkilerin tatlıya bağlanması, yeni süreçte başlayan iki liderin birlikte konserlere, tiyatrolara gitmeleri, birlikte zivaniya içmeleri gibi işleri yoluna koyan, ılımlı, sıcak ilişkilerin yeniden başlaması en büyük dileğimiz…
***
İki müzakerecinin daha dün normal görüşme konularını güneyin istemiyle değiştirmeleri ve ‘durum değerlendirmesi’ yapmaları sonucunda umarım işler yoluna girmiştir ve bundan sonrası kaldığı yerden devam eder…
Ve umarım İstanbul’daki BM Zirvesi’ndeki yemek krizi gibi süreci kesintiye uğratacak hamleler bir daha gelmez, akılcıl değerlendirmeler yapılır ve birilerinin suyunda! gitmeden kendi değerlendirmemizi yapabiliriz.
***
Ve sanırım ki bu gelişmelerden sonra Mustafa Akıncı da başta söylediğim gibi ‘keşke olmasaydı’ demiştir. Özellikle siyasette ve Kıbrıs gibi bir sorunda bir adım atılırken birkaç kez düşünmek her zaman için çok önemlidir.