Bir “yerel seçim” uyarısı
Şimdi “yerel seçimler” sürecinde kimi çevreler bilinçli olarak şu söylemi geliştiriyor.
“Parti değil de şahıs önemlidir, bu yerel seçimdir, ötekine benzemez…”
İster yerel olsun ister genel…
Bir aday, bir siyasi partiden adaysa eğer… Ya da desteğini kabul ediyorsa bir siyasi partinin… O zihniyeti de içselleştirmiş demektir.
Ulusal Birlik Partisi’nin resmi adayları ya da desteklediği bağımsızlar, örneğin, son Cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik ağır müdahaleyi ayıplayabilir mi? Kimliğimize, kişiliğimize, değerlerimize, irademize, yurdumuza dair onca kirlenmeye başkaldırabilir mi?
Parti kurultayında yaşanan rezilliklere, zorla değiştirilen bakanlara, devrilen başbakana rağmen bu “demokrasi kültürü”nü hazmediyorsa bir aday… Kim isterse olsun… Başkanlığı hak etmez. Tehlikelidir de!
***
Partisi önemli değilse…
Hepsi mi tesadüf!
Buluoğları’nın çökerttiği Lefkoşa!
DP’den girmiş, UBP’den çıkmıştı.
Ya Mağusa!
UBP, DP ortaklığında gelmişti Arter!
O güzelim Mağusa yıkıldı.
Lefke borç batağından kurtarıldı, hangi “zihniyet” yönetiyordu, anımsayınız…
Lapta’yı… Alsancak’ı…
***
Ha bire üst kademe yöneticilerini görevden alan, atayan, atadığını yeniden görevden alan, yenisini atayan; yurttaşlık dağıtan, seçim zamanları her türlü üleşmeyi marifet kabul eden bir “siyasi aklı” görmezden gelmek, ödüllendirmek, bu ülkedeki yozlaşmaya alkış tutmak demektir.
***
Demiyorum ki “şahıs” önemli değildir.
Bir insan sırasında dünyayı değiştirir; elbette niteliği, görgüsü, kültürü, yeteneği, kapasitesi, enerjisi, ilkesi, duruşu ve haysiyetiyle önemlidir aday…
Öyle de…
O adayın seçtiği parti de önemlidir.
Kimse ve neye hizmet ettiğini bileceksin bu hayatta…
***
Onca yalanı, samimiyetsizliği, irada yoksunluğunu, demokrasi utancını görmezden geliyorsa bir aday… Partisini öyle seçiyorsa… Yürüdüğü yolun sonunda partizan istihdam da olacaktır, talimatla yönetim de… Yandaşlık da olacaktır savurganlık da…
Aynı yolu yürüyenler farklı yere varmazlar çünkü…