Bir zamanlar Makedonidissa Merkezi...
KIBRIS’TAN HATIRALAR…
Makedonidissa, benim çocukluğumdan hayal meyal hatırladığım bir lokanta… Bilmeyenler, hatırlamayanlar için yazayım: Kermiya’da barikatı geçtikten sonra, Coca Cola ışıklarının oradan sağa döndüğünüzde büyük roundabout’a gelirsiniz – Trodoslar’a gidecekmiş gibi yolu aldığınızda, sağ kolunuzda Kıbrıs Genetik ve Nöroloji Enstitüsü’nü bulursunuz… Dümdüz ilerlediğinizde ileride “Makedonidissa” bölgesini bulursunuz – işte bu bölgede bir zamanlar bir lokanta vardı, daha doğrusu çok katlı bir merkez… Şırıl şırıl sular akardı ve üst katlardan aşağıya baktığınızda, Makedonidissa Merkezi’nin havuzundaki kuğuları görürdünüz ve ördekleri…
Ben bu kuğularla karşılaştığımda herhalde iki, en fazla üç yaşımda olmalıydım…
Annemle babam Makedonidissa Merkezi’ne giderdi, burada yemek yerlerdi… Bu merkeze Lefkoşa dışından okulların da gezi maksatlı götürüldüğünü, burada düğünlerin yapıldığını, eğlencelerin, dombula gecelerinin düzenlendiğini öğreniyorum seneler sonra… Benim kalbime taht kuran Makedonidissa’nın o saf, beyaz, güzel kuğularını üst katlardan seyrederdim... Gökyüzü yıldızlarla dolu olurdu, her taraf ışıl ışıl olurdu ve annemle babam yemek yerken ya da arkadaşlarıyla sohbet ederken, ben aşağıdaki havuzda yüzen kuğuları seyretmeye bayılırdım...
“Lefkoşa’nın Geçmiş Yılları” grubunda Anastasios Mihalidis ile Spiros Zavros, Makedonidissa Merkezi’nin fotoğraflarını paylaşıyorlar, Spiros Zavros’un paylaştığı fotoğrafta kuğuları net biçimde görebiliyorum...
Artık Makedonidissa Merkezi yok – barikatlar henüz açılmadan önce, burası henüz kapanmadan önce, seneler sonra Fulbright’ın Kıbrıs’taki Direktörü olan Daniel Hacıtofi bir defasında beni Makedonidissa Merkezi’ni görmeye götürmüştü – elbette çocukluğumun Makedonidissası değildi burası artık, dökülüyordu – kuğular da yoktu, yerine ördekler vardı. Sanırım şimdi artık tamamıyla kapanmış burası ve Makedonidissa Merkezi ve kuğuları, hatıralarımızda kalmış...
Anastasios Mihalidis, Makedonidissa Merkezi’yle ilgili olarak “Lefkoşa’nın Geçmiş Yılları” sosyal medya grubunda Fileleftheros gazetesine atfen bazı bilgiler paylaştı. Biz de Anastasios Mihalidis’in paylaşımını okurlarımız için özetle Türkçeleştirdik. Anastasios Mihalidis şöyle yazıyor:
*** Bir binayla ilgili ne çok duygu ortaya konabilir? Elbette Makedonidissa Merkezi bir eğlence merkezi olarak diğer başka yerlere kıyasla insanlara mutluluk ve eğlence sunmuştu...
*** Sayısız çift, düğünlerini burada yapmışlardı, nişan törenlerini, evlatlarının vaftizi sonrası etkinlikleri ve aileleriyle ilgili diğer etkinlikleri... Bu merkezde pek çok sosyal etkinlik de yapılmaktaydı...
*** Burayı kullanmış olan pek çok insan vardı ve onyıllar boyunca da Engomi Belediyesi’nin alameti farikası olmuştu burası...
*** Makedonidissa Sarayı’nın bulunduğu yer, 1947 yılında Başpiskobosluk tarafından özel bir şahısa 30 seneliğine kiralanmıştı. Burası 5 bin dönümlük bir araziyi kapsıyor ve o güne kadar 45 çiftçi tarafından kullanılıyordu...
*** Başpiskobosluğun herhangi bir ihaleye çıkmaksızın özel bir kişiye bu araziyi kiralaması, o dönem kamuoyunda büyük tepkiyle karşılanmıştı.
*** Başpiskobosluğun sözkonusu özel şahısla yaptığı sözleşmeye göre, ilk on sene içerisinde sözkonusu şahıs, Başpiskobosluğa senede 25 Lira, ondan sonraki 20 sene içerisinde ise senede 125 lira kira ödeyecekti...
*** Kiracı ayrıca 100 dönümlük alana zeytin ağacı ile asma ekecekti, eğer bu bölgeye başka bir inşaat yapmayacaksaydı, böyle olacaktı...
*** Adanın kırsal kesimi bu duruma tepki göstermişler ve 1947 yılının Noel Günü öncesinde çiftçiler Başpiskobosluğa giderek şikayetlerini ve muhalefetlerini dile getirmişlerdi.
*** Çiftçiler karşı bir öneri getirerek senede 1,100 Lira kira ödemeyi teklif etmişler ancak bu durum da Başpiskobos’un kararını değiştirmesine yol açmamıştı... Sonuçta Başpiskobosluk, Makedonidissa arazisini özel bir şahsa devretmişti...
*** Makedonidissa bölgesini kiralayan kiracı derhal Makedonidissa Merkezi’ni kurmaya girişmişti... Bu merkez birkaç kez el değiştirecekti yıllar içerisinde...
*** Makedonidissa Merkezi, açıldığı ilk günden başlayarak kamuoyunun takdirini kazanmıştı... Makedonidissa Kilisesi de yakınındaydı ve gerek düğün, gerekse vaftiz törenleri ardından resepsiyonların burada yapılması olasılığı ortaya çıkmıştı – bu da Makedonidissa Merkezi’nin yaygın biçimde tanınıp bilinmesine yol açmıştı.
*** Makedonidissa Merkezi’nin havuzu, büyük bir çekicilik yaratıyordu, harika kuğuları özellikle okullar ve aileler arasında çok popülerdi... O günlerde bu tür bir görüntü, yurdumuzda ender birşeydi...
*** Zaman içerisinde Makedonidissa Merkezi’nin çehresi ve çevresi değişecekti... Çevresine çeşitli binalar inşa edilecek ve adı da Makedonidissa Merkezi’nden Makedonidissa Sarayı’na dönüştürülecekti. Ancak Makedonidissa Merkezi’nin tarihi merkezi, pek çok hizmet vermeyi sürdürecek, müzikli etkinliklerden konferanslara kadar bir dizi etkinliğe sahne olmayı sürdürecekti...
*** Makedonidissa Merkezi/Makedonidissa Sarayı 60 sene boyunca halka hizmet verdi... Ancak son kiracıyla Başpiskobosluğun binalar ve kiralarla ilgili anlaşmazlıklara çözüm bulamayışı nedeniyle bu merkezin sonunu getirdi... Başpiskobosluk Makedonidissa Merkezi’ni yıkarak yerine yeşil bir alan geliştirecek ve bunu Panaya Makedonya Manastırı’nı öne çıkarma ve koruma maksadıyla yapacağını duyurmuş bulunuyor.
*** Fileleftheros gazetesinin yukarıda yazdığı bilgilere ilaveten içeriden elde ettiği bilgilere göre Makedonidissa Arazisi ticari maksatla bölünecek. Bunlardan bir kısmı bir Kıbrıslı şirket tarafından kiralanmış ve yerel ve yabancı fonlarla buraya bir hastane yapılacağı söyleniyor. Bu proje ileriyor ve Kent Planlama Dairesi’ne başvurular yapılmış bile...
BASINDAN GÜNCEL…
“Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yeni başsavcı…”
Özlem ALTIPARMAK
Karim Asad Ahmad Khan, UCM tarihinde konsensusla seçilmiş iki savcıdan farklı olarak, kapalı oylama ile 131 üye ülkeden 72'sinin desteğini alarak dokuz yıllık bir dönem için seçildi.
Uluslararası Ceza Mahkemesi'ni (UCM) kurulduğu 2002 yılından beri ilgiyle takip ediyorum. İşlevsel ve etkili bir mahkeme kurulabilir mi konusunda şüphelerle çalışmaya başlayan ve yirmi yıla yakındır gündemimizde olan mahkemede, 16 Haziran itibariyle yeni bir başsavcı göreve başladı: Karim Asad Ahmad Khan. Yeni savcı UCM tarihinde konsensusla seçilmiş iki savcıdan farklı olarak, kapalı oylama ile 131 üye ülkeden 72'sinin desteğini alarak dokuz yıllık bir dönem için seçildi.
Zor bir dönem bekliyor
UCM'nin tarafsızlığı konusundaki şüpheler, mahkemenin performansı ile ilgili bağımsız uzmanlarca hazırlanan olumsuz bir rapor, devam eden soruşturma ve davaların uzaması gibi eleştiriler altında yemin ederek görevine başlayan yeni savcıyı oldukça zor bir dönem bekliyor. Bu zorlukların ortaya çıkışına ve de mağdurları temsil eden bu makamı dolduranların kişisel tarihlerine UCM tarihi eşliğinde kısaca bakarsak, asla bitmeyecek olan adalet arayışımız hakkında da bazı ipuçları bulabiliriz diye düşünüyorum.
Mahkemenin ilk savcısı Arjantinli bir hukukçu olan Luis Moreno Ocampo 2003'te oybirliğiyle göreve gelmişti. Henüz 32 yaşındayken savcı yardımcısı olarak Arjantin askeri diktatörlük ve cunta yargılamalarında görev almıştı ve Arjantin'in demokratik geçiş sürecinde önemli bir rol üstlenmişti. Savcılığı süresince çoğunluğu Afrika'da olan 7 farklı ülkede soruşturma açtı ve Filistin, Birleşik Krallık, Venezuela gibi ülkelerle ilgili ön inceleme başlattı. Sudan devlet başkanı Ömer El Beşir hakkında çıkardığı yakalama emri, çocuk askerlerin kullanımıyla ilgili Kongo Cumhuriyeti soruşturmaları büyük yankı buldu. Mahkeme ve savcılığın nasıl çalışacağına dair ilkleri oluşturması bakımından pozisyonu oldukça önemliydi.
E-postaları sızdırıldı
Ocampo görevi süresince sivil toplumun desteğini arkasına almış, oldukça popüler bir figürdü. "Dünyanın en güçlü adamı" olarak nitelenip göklere çıkarıldığı, devam eden soruşturmalarda savunmadan belge ve delil sakladığı gerekçeleriyle ağır suçlamalara maruz kaldığı ve hatta Güney Afrikalı bir gazeteciye cinsel taciz iddiası nedeniyle itibar kaybettiği dönemleri oldu. 2012'de yerini Gambiyalı bir hukukçu olan ve UCM'de savcı yardımcısı olarak görev yapan Fatou Bensouda'ya bıraktı.
Görevden ayrılmasının ardından 2017'de Ocampo'nun tüm e-postalarının bir kopyası sızdırıldı ve 2003'ten beri Arjantin'de vergi ödemeyen Moreno Ocampo'ya ait offshore hesap ve şirketlerin varlığı gündeme geldi. E-postalar sadece bununla sınırlı değildi. Libya'daki savaş suçlularını desteklediğinden şüphelenilen Libyalı bir patron olan Hassan Tatanaki'nin daha sonradan Ocampo'nun müvekkili olduğuna ve Ocampo'nun kaçak Ugandalı savaş suçlusu Joseph Kony'i bir akşam yemeğinde tuzağa düşürüp yakalatmak için ünlü film yıldızı Angelina Jolie'den yardım almak istediğine dair yazışmalar ortaya çıktı.
Önemli görevde bir kadın
Bu sızdırılan yazışmalar, yeni savcı Fatou Bensouda ve iki savcılık çalışanının devam eden davalar ve soruşturmalarla ilgili olarak, görev süresi sona ermesine rağmen halen Ocampo ile irtibatta olduğunu gösteriyordu. Halefi ile arasında geçen yazışmalarda gizli bilgilerin yer alıyor olması nedeniyle Bensouda'nın dürüstlüğü ve soruşturmalarla ilgili olarak halen Ocampo'nun etkisi altında kalıyor olması yoğun şekilde eleştirildi.
Fatou Bensuoda, Gambiyalı Müslüman bir ailede yetişmişti ve hukukçuydu. Gambiya'da Adalet Bakanlığı görevinin ardından Ruanda için kurulan geçici Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde hukuk danışmanı ve duruşma avukatı olarak çalışmıştı. Ocampo döneminde savcı yardımcılığı görevini yürütürken, uzlaşıyla başsavcılığa seçildi. Afrika kökenli olmasının UCM'nin sadece Afrika ülkelerine yoğunlaşıyor olmasına dair eleştirileri engelleyeceğini söyleyenler oldu ve bir kadının bu önemli göreve seçilmesi tüm dünyada olumlu karşılandı.
Mavi Marmara başvurusu
Görev dönemi süresince UCM'de görülen dava sayısı 30'a ulaştı, yeni soruşturmalar açıldı. Çok konuşulan başvurulardan biri hepimizin bildiği Mavi Marmara saldırısı hakkında yapılan şikayetti. Bu başvuruyla ilgili olarak savcılık makamı İsrail tarafından işlenen suçun bir savaş suçu olduğunu kabul etti ancak suçun ehemmiyetinin UCM soruşturması açılması için yeterli olmadığına karar verdi.
Filistin'le ilgili soruşturmalar bununla sınırlı kalmadı. Filistin Yönetimi, 2015'te mahkemenin kuruluşuna dayanak teşkil eden Roma Statüsünü imzalayarak, UCM'nin kendi toprakları üzerinde yargı yetkisini kabul ettiğini açıklamıştı. İsrail'in Filistin topraklarında işlediği suçlarla ilgili olarak yapılan başvuru üzerine ön inceleme başlatan savcılık, İsrail'in UCM'ye üye olmadığına işaret ederek, hakimlerden soruşturmanın coğrafi kapsamını belirlemelerini talep etti. UCM 5 Şubat 2021'de verdiği kararda Mahkemenin Gazze, Batı Şeria ve Doğu Kudüs topraklarında işlenen suçları soruşturmak için yargı yetkisine sahip olduğuna ve Filistin'in UCM'ye taraf devlet olduğuna hükmetti. Bensouda'nın yerine seçilen savcının önündeki en önemli dosyalardan birisinin bu başvuru olacağı şüphesiz.
Bir diğer dikkat çeken gelişme Trump yönetiminin, Amerikan askerlerinin Afganistan'da savaş suçu işleyip işlemediklerini soruşturan Başsavcı Fatou Bensouda ve UCM yetkilileri hakkında 2019 yılından itibaren yaptırım uygulamaya başlamasıydı. Bu yaptırımlar UCM yetkililerinin ABD'deki mal varlıklarına erişimin engellenmesini ve yetkililerin ülkeye girişlerinin yasaklanmasını kapsıyordu. ABD'nin UCM'ye yönelik muhalif tutumu her zaman mevcuttu ancak bu yaptırımlar ABD'nin mahkeme ile ilişkilerine son noktayı koymuştu. Biden yönetimi Nisan 2021'de bu kararı kaldırdı.
Son kararı Filipinler hakkında
Bensouda'nın görevi teslim etmeden önce açıkladığı son karar, Filipinler hakkında oldu. Savcı, Filipinler Devlet Başkanı Rodrigo Duterte'nin yürüttüğü "uyuşturucuya karşı savaş" operasyonlarında işlendiği iddia edilen insanlığa karşı suçlar için yaptığı ön incelemesini tamamladığını ve soruşturma açılmasına karar verdiğini açıkladı.
Oğlunu kaybetmiş bir annenin adaletle buluşan öyküsü
Dünyanın liderlerini ve suçlularını yargılama konusunda büyük bir güce ve misyona sahip bir başsavcının 33 yaşındaki oğlu George Bensouda'nın ABD'de, karlı bir Ocak ayında bar çıkışında silahla vurularak öldürülmesi olayı basında neredeyse hiç yer almadı. George Bansouda'nın daha önce silahla ateş etme, kokain bulundurma gibi suçlardan kaydı bulunuyordu. Barda tartıştığı bir kişi tarafından silahla 7 el ateş edilerek öldürülmesiyle neticelenen cinayetin davasına UCM savcısı ve ailesi hiç katılmadı. Katil, ikinci derece cinayetten hüküm giydi ve tüm süreç büyük bir sessizlik içinde yürütüldü.
Bu olayı duyduğumda içime tuhaf bir hüzün çökmüştü benim, okurken sizler de benzer şeyler hissetiniz mi bilmiyorum. Bazı anlar olur ki peşinde koştuğunuz idealler ile kendi gerçekliğiniz arasında derin ve asla kapanmaz bir uçurum olduğunu fark edersiniz. Başkalarının derdine derman olurken, çözümlere dair büyük büyük laflar ederken, kendi çaresizliğiniz ve içinde bulunduğunuz durum yüzünüzde tokat gibi patlayıverir. Dokuz yıllık bir UCM başsavcısının ve oğlunu kaybetmiş bir annenin adaletle buluşan öyküsü işte bu duygularla bitti benim için.
Yeni göreve başlayan UCM savcısı Karim Khan'ın işi, yazının başında söylediğimiz gibi oldukça zor. İngiltere Barosu'nda avukat olan şimdiye kadar pek çok uluslararası ceza yargılamasında vekil olarak görev alan Karim Khan, Ruanda ve Yugoslavya için kurulmuş Uluslararası Ceza Mahkemelerinde hukukçu olarak çalışmıştı. 2018 yılından beri IŞİD'in Irak'ta gerçekleştirdiği uluslararası suçları inceleyen Birleşmiş Milletler UNITAD soruşturma ekibinde görev yapıyordu. Khan, Müslüman Ahmediye Cemaati üyesi ve cemaatin dördüncü Halifesi olarak görev yapan Mirza Tahir Ahmed'in damadı.
UCM yeni savcısının önünde onu bekleyen soruşturmaların başında Filistin gelecek ve UCM'nin tarafsızlık ve etkinliği konusunda şüphelerin fazlasıyla arttığı bir dönemde savcı olarak nasıl bir rol üstleneceğini hep birlikte göreceğiz. Asla erişemeyeceğimizi bilsek de aramaktan vazgeçmeyeceğimiz adaletin peşinde, her daim ve her alanda koşmaya devam edeceğiz.
(BİANET.ORG – Özlem ALTIPARMAK – 19.6.2021)