Bırakın gençler kendi yollarını yürüsün...
Kıbrıslı gençler geleneksel olarak ailelerine düşkündür. Ama ondan önce aileler gençler için zaten aşırı derecede korumacıdır.
Bu özellik Kıbrıs’ın her iki tarafı için de geçerlidir.
Kıbrıslılar uzun yıllardır göç ediyor. Göç edilen ülkelerin baş
Kıbrıslı gençler geleneksel olarak ailelerine düşkündür. Ama ondan önce aileler gençler için zaten aşırı derecede korumacıdır.
Bu özellik Kıbrıs’ın her iki tarafı için de geçerlidir.
Kıbrıslılar uzun yıllardır göç ediyor. Göç edilen ülkelerin başında da İngiltere gelmektedir.
Genellikle İngiltere’den gelen yakınlarımız hep anlatır. “İngilizler 18 yaşını dolduran çocuklarına ya evden ayrıl, ya da kira dahil masraflara sen de katıl” derlermiş.
Bizde ise durum tam tersidir.
Çocuklar evlense bile birlikte yaşamaya devam edilir. Hatta torunlara da ailenin büyük bireyleri bakarlar. Bakarlar derken düz bakımı kastetmiyorum. Yemesi, içmesi, harçlığı, hatta olanaklıysa okul masrafları da dahildir.
Bu durum aslında gençlerin kolaycılığa alışmasına vesile olur.
Kıbrıs Üniversitesi ile KADEM’in UNDP desteğinde hazırladığı kapsamlı raporda bu durum “Her şey Ailede Başlar ve Ailede Biter” başlığı ile ele alındı.
Rapor Kıbrıs’ın her iki tarafındaki gençlere bazı sorular sorularak hazırlandı.
Örneğin “Eğer seçme şansınız olsaydı kiminle yaşardınız?” sorusunu ağırlıklı çoğunluk iki ebeveynle diye yanıtladı.
Buna karşılık gençler özgürlüklerine de düşkün oluyorlar. Bu anlamda ailelerle çatışmalar olabiliyor. Ama bu durum abartılacak kadar değil. Daha çok kişisel tarzlar, arkadaş seçimi, dışarıya çıkma saatleri gibi günlük olağan konular çerçevesinde kalıyor.
Raporda gençlere “Neden anne/babanızla birlikte kalmaya devam ediyorsunuz?” sorusu da soruluyor. KT (Kıbrıslı Türk) gençlerin %23’ü ve KR (Kıbrıslı Rum) gençlerin %21’i “çünkü onlarla birlikte yaşamayı seviyorum” diyor. Aynı soruya “çünkü diğer gençler bunu yapıyor” cevabını veren KT %26, KR %8.
Kıbrıslı gençler evlilik ve birlikte yaşama konusunda da giderek artan boşanmalara rağmen aile kavramına sıkı sıkıya bağlıdır.
Örneğin “Evlilik modası geçmiş bir kurumdur” sorusuna KT gençlerin %67’si, KR gençlerin de %69’u katılmıyorum yanıtını verdi. Katılanların oranı ise KT %17, KR %12.
“Sadece evlenenler çocuk sahibi olmalıdır” sorusuna da KT %61, KR %49 oranında katılıyorum, ya da kesinlikle katılıyorum yanıtını verdi. Bu soruya katılmıyorum ve kesinlikle katılmıyorum yanıtını veren KT %20, KR %24 oranındadır.
Evlilik konusunda 24 yaşında bir KR bayan “Evet genel olarak evliliğe inanıyorum. Her insanın kaderi bir aile kurmak, çocuk ve torun sahibi olmaktır – bu tam bir insan olmak için yapılır” dedi.
Raporun bölüm sonunda da “güçlü aile” kavramı ele alınıyor. Kıbrıslı gençler birçok şekilde ailelerine bağlı kalmaya devam ediyorlar. Örneğin okul masraflarını karşılamak, bir iş bulmak, evlilikte ev bulmak veya çocukların bakımı için.
Bu özellikler ailenin bağlılığını korumaya yardımcı olurken, birçok gerilimin oluşmasını da getirmektedir. Örneğin ebeveynler maddi ihtiyaçlar konusunda çok şey sağladıkları için çocukların önemli konularda kendi görüşlerini kabul etmelerini istiyorlar. Bazan bu aşırıya da kaçar ve ne giydiğine kadar varır.
Raporun can alıcı noktası ise “Aslında ebeveynler çocuklarına onların talep ettikleri maddi ihtiyaçlardan çok daha fazlasını sunuyorlar.... Bu davranış birçok zararlı sonuçlar doğurabilir. İlk olarak böyle aşırı koruma altında şımartılmış olarak büyütülen gençler hayatın zor yanlarıyla karşılaşmaya hazır olamazlar. Sonuçta bu durum gençleri uyuşturucu ve benzeri kötü alışkanlıklara kadar vardırabilir” denmektedir.
***
Evet korumacılık her zaman olumlu sonuçlar doğurmaz. Aşırı korumacılıksa bireyin kendine güvenini yitirmesini sağlar. Gençlerin çok genç yaşlarda evlenip kısa sürede boşanmalarının altında yatan temel neden de budur.
Sakın yanlış anlaşılmasın ben “güçlü aile” kavramına karşı değilim. Aşırı korumacılığa karşıyım.
Gençlerin 20 yaşında da, 25 ya da 30 yaşında da hala çocuk olarak görülmesine karşıyım.
İki tarafın da yani hem ebeveynlerin, hem de çıkarına uygun olduğu için gençlerin bu durumdan mutlu olmasına karşıyım.
Bırakın gençler kendi yollarını kendileri yürüsün.
Onlara yardım etmeyelim mi?
Eğitimlerini finanse etmeyelim mi?
Elbette katkı yapacağız.
Ama kimse kusura bakmasın okumayan, zorla okula giden gençleri de dişimizden tırnağımızdan keserek paralı okullarda zorla okutmanın mantığını ben anlamıyorum.
Özellikle Kıbrıs’ın kuzeyinde üniversitelerin yaygınlaşmasıyla ortaya çıkan bu durum ülkemizin geleceğini doğrudan etkilemektedir.
Bugün hemen her evde üniversite mezunu olup boş boş oturan genç kızlar ve genç erkekler vardır.
Mesleği dışında bir işte çalışmak istediği zaman da babası, annesi, ya da nenesi-dedesi “otur oracığa, ne gidecen e lalemin yanında 3 kuruşa hizmetkarlık edesin, ben sana veririm onun vereceği parayı” demektedir.
Ama bu gencin çalışmadan, üretmeden, evde ana kuzusu gibi oturarak yaşamı nasıl öğreneceğini de bilmiyoruz.
Yok, hayır saksıda çiçek gibi büyütülmekle yaşam öğrenilmez.
Bırakın gençleri bu kadar korumayın.
Bırakın kendi yollarını kendileri yürüsün.
Sadece onlara yol gösterin ve yardımcı olun.
Bu yeter.
Ve unutmayın fazlası zarardır.