Bırakın Halk Kendi Yöneticilerini Kendi Seçsin
Halk UBP-DP-YDP hükümetleriyle cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında tanıştı. Bu model aslında cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde sağ kulvardaki parti başkanları Ankara’ya çağrılarak seçim sonrası için doğrudan Ankara’da kurduruldu.
DP ve YDP cumhurbaşkanlığı seçiminde kendi adaylarını değil de UBP adayı Ersin Tatar’ı destekleme şartıyla seçim sonrasında kurulmak üzere 3 parti başkanı, Ersin Tatar, Fikri Ataoğlu ve Erhan Arıklı arasında mutabakat sağlandı. Böylece Ersin Tatar cumhurbaşkanı seçtirildi.
Ardından yine müdahale ile UBP kurultayı yaptırılmadı ve Ersan Saner başkanlığında ilk UBP-DP-YDP koalisyonu kuruldu. Bu hükümet bir yıl kadar sürdü ama hep skandallarla anıldı. Sonunda da bir video skandalıyla son buldu.
Ardından Ekim ayında yapılan UBP kurultayında ilk turdan % 60’dan fazla oy alarak seçilen Faiz Sucuoğlu başkanlığında YDP’nin dışardan desteklediği UBP-DP erken seçim hükümeti kuruldu.
23 Ocak 2022 erken seçimin ardından yine Faiz Sucuoğlu başkanlığında UBP-DP-YDP hükümeti kuruldu. Bu hükümetin ömrü de çok kısa oldu. İlahlar Faiz Sucuoğlu’nu bir türlü hazmedemediler. Sucuoğlu havlu attı. Yerine yine Ankara’dan tayinle Ünal Üstel başkanlığında UBP-DP-YDP hükümeti kuruldu.
Faiz bey “Başbakanlığı Ünal arkadaşıma bıraktım ama parti başkanlığı benimdir. Kurultayla geldim kurultayla giderim” dedi. Bu da uzun sürmedi. Hafta sonu ailesiyle birlikte geçirdiği bir trafik kazası sonrasında ister “ilahi işaret” ister başka işaret alsın sonunda parti başkanlığını da bıraktı.
Faiz Sucuoğlu başbakanlığı bırakırken de, önceki gün parti başkanlığından istifa yazısında da kendisini bu görevlerden ayrılmaya zorlayanlara teşekkür etti.
Sonuç olarak cumhurbaşkanlığı seçimiyle başlayan doğrudan müdahale dönemi artarak devam ediyor. Artık sadece kimin nereye seçileceği değil, kimin seçilse bile görev yaptırılmayacağı ve bir biçimde istifa ettirileceği, kimin nereye tayin edileceği ve daha da önemlisi Anayasa ve yasalar hiçe sayılarak hangi adımların atılacağı bile Ankara tarafından belirleniyor.
Bu durum sürdürülebilir değil. Halk sessiz sedasız isyan ediyor. Sokakta konuştuğunuz hemen herkes bunun devam edemeyeceğini, dahası bu müdahalelerin KKTC-TC ilişkilerini zedelediğini söylüyor.
Gerçekten de Ekim 2020’den bu yana kurulan UBP-DP-YDP hükümetleri döneminde Anayasa da, yasalar da çok kez by pass edildi. Talimatların yerine getirilebilmesi ve kendilerini o koltuklara oturtanlara yaranmak için olmadık işlere imza atıldı. Atılmaya da devam ediliyor.
Bu sayede güya tanıtmaya çalıştıkları KKTC devletinin, demokratik hukuk devleti olmadığı ve kendi kendini yönetmediği, Ankara hükümetlerinin güdümünde olduğu ayyuka çıkıyor.
Bırakınız bu halk kendi seçtiği yöneticiler tarafından kendi istediği gibi yönetilsin. Beğenmiyorsa bir sonraki seçimde onları indirsin, yerlerine yenilerini seçsin.
Bırakınız geçmişte çoğu kimsenin gıptayla bahsettiği seviyeli siyasi tartışmaları, kavgasız gürültüsüz seçim dönemleri ve kaybedenin kazananı tebrik ettiği Kıbrıs Türk demokrasisi kendi yolunda ilerlesin.
Demokrasilerde seçilenler kendilerini seçen halka hesap vermek zorundadır. Ama siz müdahale ile birilerini seçtirir, ya da müdahale ile seçilenleri ekarte ederek yerlerine birilerini tayin ederseniz bunlar halka değil, kendilerini o makamlara oturtanlara hesap verirler.
Bunun adına demokrasi denmez.
Bunları yaparak bırakınız KKTC’yi tanıtmayı ve dünyada görünür kılmayı, Rumların deyimiyle “Türkiye’nin alt yönetimi” olduğunu kanıtlamış olursunuz.