1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Bırakınız yapsınlar – diledikleri gibi geçirsinler!
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Bırakınız yapsınlar – diledikleri gibi geçirsinler!

A+A-

Vatandaşların tümünün kullanmak zorunda olduğu mesela elektrik, su, sağlık, eğitim, ulaşım “özelleştirilebilir mi?”…
Evet, kapitalist sistemlerin esası budur…
"Laissez  - faire, laissez - passer" …
“Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler!”

-*-*-

Doğru ve dürüst çalışan ülkeler veya devletlerde; çok sıkı denetimle birlikte yapmaları veya geçmelerine izin verilenlerin halkı soyma oranı düşük tutulabilir… 
Pahalı olsa bile, hizmet asla aksamaz!

-*-*-

Ama doğru ve dürüst olmayan, bizimkisi gibi en son seviyede çökmüş ve kokuşmuş sahte devletlerde ise “bırakınız yapsınlar - bırakınız geçsinler” yanlış uygulanır ve hem hizmet pahalı olur hem de kalitesi sorgulanmaz!
KKTC’de bu sistem, “bırakınız yapsınlar – diledikleri gibi geçirsinler” şeklinde uygulanır!

-*-*-

Bu sistemin sahipleri ve destekçileri, kamuoyunu diledikleri gibi etkilemek için medyayı da kullanmayı başarırlar…

-*-*-

Peki doğru olan nedir?
Doğru olan, tüm vatandaşların kullanmak zorunda olduğu bir şeyi, özel şirketlere satmamaktır…

-*-*-

Özel şirket, çok ciddi kar amacıyla çalışacaktır…
Bizimkisi gibi denetimin sıfır, rüşvetin yüz numara olduğu sahte sistemlerde, örneğin elektrik ve su gibi çok önemli ve asla özelleştirilemez kaynaklardır… Çünkü özelleştirildikleri anda, hem kalitesini kimse sorgulayamayacak hem de çok pahalı olacaktır…

-*-*-

Çözüm nedir?
Evet çözüm; özel şirketin ne kadar para kazanacağını ve haliyle bu noktada ne kadar rüşvet alınacağını hesaplamayacak bir sistem kurabilmektir…
Çözüm, şirketten yana değil, halktan yana olmaktır…
Çözüm, şirketin para kazanmasını değil, halkın para kaybetmemesini sağlayabilmektir…

-*-*-

Yani çözüm, elektriği ve suyu devletin işletmesi ve hükümetlerin, halka en ucuza, en kaliteliyi nasıl veririm telaşı içerisinde olmasıdır!

-*-*-

Mesela su çeşmeden içilebilmelidir…

-*-*-

“Yok hayır, şirketler zengin olsun, bize de rüşvetimizi versin” derseniz, karşınıza KKTC çıkar!
Egemen ve eşit, sonsuza kadar ha!

-*-*-

KKTC’de sistemin işleyiş tarzı mı?
Bırakınız yapsınlar, diledikleri gibi geçirsinler, ama bize de payımızı versinler!
Bunun Latincesi mi?
Bilmiyorum!
Uydurabilirim ama:
Laissez  faire – laissez durumbodes - da nobis participes!
Yani dilediğinizi yapın, halkı düzün, hissemizi verin!

-*-*-

Yok ya hu, ne işgali!!!
Ama siz illa ki istersiniz Rumlara teslim olalım?
Kesecekler be bizi, kesecekleeeeer!!!
Yaaaa, gahbe Magarios!


Sabahtan gördüm seni çok aceleci geldin 
bana, konakta mı büyüdün oy oy elektrik!

Beş kişiye sordum: 14 Mayıs’ta Türkiye’de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimini kim kazanacak?
Beşi de, “Kemal Kılıçdaroğlu” yanıtını verdi!

-*-*-

Kimdir bu beş kişi?
Ersin Tatar, Ünal Üstel, Metin Feyzioğlu, Cemil Kazancı ve Mehmet Kaya!
Beş vatandaş!
Beş kardeşimiz!

-*-*-

Bu beş kişiyle nasıl ve nerede mi konuştum?
Rüyamda tabii ki!

-*-*-

Hayırdır inşallah!
Ne rüyaydı be!

-*-*-

Ama hazır bu konuda bahsetmişken, AKSA Yasası konusundaki acele etme meselesine de bakalım!
Niye bu kadar acele ediliyor?
Neden AKSA’nın daha 1 + 3 yıl işletme hakkı varken, “hayır 15 yıl daha istiyorum” diyor ve yukarıda ismini verdiklerim bu konuda canını yiyor?

-*-*-

Elbette meselenin bir rüşvetik, otokratik, totalitermatik, satılmışutik yanları olabilir!
Ancak acelenin asıl sebebi; rüyamdaki anket sonucudur!
Bu kişiler, artık Tayyip Erdoğan ve AKP’nin kaybedeceğinden emindir!
İşi garantiye almak için acele etmektedirler!
O kadar!


Deli saçmalığı!

Tahsin abimgiler AB’yi kovacaktı!
BM askerlerini KKTC’ye sokmayacaktı!
Şimdi de sırada İngiltere var!
İngiltere KKTC’yi tanımazsa, İngiliz Üsleri’ni kapatacaklar!

-*-*-

Bu arada belirtelim; İngiltere’nin KKTC’ye cumhurbaşkanı yaptığı sevgili vatandaşını da bu yüzden her halde hiç sevmiyorlar!

-*-*-

Neyse!
İşin şaka kısmı bir yana, Tahsin abimgiler ve eski Türk Bayrağı yakıcısı sonradan faşist ile ahbapları şimdi kafayı İngiltere’ye takmış!
Diyorlar ki, “İngiltere madem ki garantördür, KKTC’yi tanımak zorundadır! Tanımazsa üsleri kapatacağız!

-*-*-

Aklıma takıldı; öteki garantörler KKTC’yi tanıyor mu?
Yunanistan’ı geçtim, Türkiye KKTC’yi ne kadar tanıyor?
Dikelya Üssü’nün bir kısım toprağı bizim sınırların içinde kalıyor tamam da Ağrotur’a ne yapacaksınız, doğrusu merak ettim!

-*-*-

Sonracığıma, diyor ki Tahsin abimgiler ve Arap kökenli Türk milliyetçisi kardeşimizle Türk Bayrağı yakıcısı eski gomonis; “… Bizi tanımazlarsa İngiliz Üsleri’ni kapatalım!”…

-*-*-

İngiliz Üsleri’nin yüzde 95’i KKTC sınırları dışındadır!
Ama hepsinden önemlisi, o üslerin de garantörü, Türkiye’dir!

-*-*-

Gavollem, bunlar Türkiye’ye savaş da açacak galiba!
Canlarım benim, eskiden de faşisttiniz ama en azından mantıklıydınız ve “çözümsüzlük çözümdür” diyordunuz!
Şu anda her söylediğiniz deli saçmalığı!

jason-leung-sayzxus1o3m-unsplash.jpg

Bu fotoğrafta “Dünya’nın Parası” var ama ben Türk Lirası göremedim… Bir arkadaşa gösterdim, baktı baktı ve “Türk Lirası değer kaybede kaybede görünmez olmuş olabilir” dedi…

Bu yazı toplam 3152 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar