Birbirimize kenetlenmek, en güçlü direniştir
Birbirimize kenetlenmek, en güçlü direniştir…
Bu ülkeyi yine kenetlediler.
Ve hatırladık:
Biz böyle güzeliz.
***
“Bir öğrenci inancı gereği başını örtmek istemiş” gibi masumane bir gerekçe değil mesele, bal gibi de biliyorlar bunu…
Özgürlükle, inançla, çocuk hakları ya da kişisel tercihle ilgisi yok; onca itirazın, yükselen sesin, karşı duruşun… Yediden yetmişe her renkten, görüşten, duruştan insanın endişesinin kaynağı başörtüsü değil…
Biliyorlar, toplumsal isyanın gerçek sebebini…
Baskıyı biliyorlar…
Müdahaleyi biliyorlar…
Dayatmayı biliyorlar…
Biliyorlar tümünün aslında bir proje olduğunu…
***
Taammüden bu!
Bir toplumun değerlerine, kimliğine, kültürüne, yaşam alışkanlıklarına ve seküler tavrına karşı ayan beyan bir saldırı…
Mesele karar vericinin hep başkaları olması…
Ankara’nın adeta elinde sopa insanların başına vura vura, her türlü yaşamsal kararı vermesi, mesele…
***
Sanki hiçbir şey olmamış gibi…
“Kadınlar, kocalarının yatak davetine icabet etmek zorundadır” diye fetva veren müftü, yurttaş yapılarak zorla adaya gönderilmemiş gibi…
Bir gecede kurulan vakıf ve bu vakıfa tahsis edilen arazi üzerine talimatla ilahiyat koleji kurulmamış gibi…
Tarikat yurtlarına göz yumulmamış gibi…
Anayasa Mahkemesi, Din İşleri Komisyonu'nun Kur'an kursu düzenlemek ve hafızlık belgesi vermek gibi yetkilerini Anayasa'ya aykırı bulduğu zaman “Bu yanlışından dönülmelidir, yoksa bizim atacağımız adımlar farklı olacaktır" gibi tehditler savrulmamış ve yargı bağımsızlığına müdahale edilmemiş gibi…
“Bir müjdemiz var” diyerek toplanan Meclis’e “Külliye” dayatılmamış, uzaktan bir mimar birkaç farklı Bakanlar Kurulu kararı ile “istisnai yurttaş” yapılmamış, tüm süreç emirle yönetilmemiş gibi….
Çocuklar üzerinden bir kutuplaştırma, cepheleştirme, ayrıştırma hareketi yokmuş gibi…
Sanki tüm mesele inanç özgürlüğüymüş gibi…
Tutmaz bu yalan, bu oyunu kimseler yutmaz…
***
Ortada ilhak tehdidi olmasa, baskı ve müdahale olmasa her an, karışmacılık olmasa, normal bir ülke olsak velhasıl…
Bir başka yerden olurdu bu tartışma…
Yine de kimlik gelişimini tamamlamamış çocukların sırtına yüklemezdik, bu ağır sorumluluğu… Siyasi islamın malzemesi yapmazdık onları…
O nedenle yürüdük…
Hem de binlerce insan...
O nedenle “Kıbrıs laiktir, laik kalacak” sesleri yükseldi…
Hem de her partiden, nerede doğarsa doğsun, esnafı memuru, avukatı hekimi, akademisyeni öğrencisi, işçisi patronu, genci yaşlısı birlikte…
Öğretmenin yanında yürüdük…
Yürüdük açıklığın, özgürlüğün, laikliğin yanında…
Eylem sırasında tüzük geçmiş dediler; öyle kolay değil, bir avuç siyasi haysiyet yoksunu işbirlikçinin parmaklarından, çok daha büyüktür halkın adımları… Tüzük geçer, öyle olsa bile yetmez hayatı değiştirmeye…
Birbirimize kenetlenmek, en güçlü direniştir…
Bu ülkeyi yine kenetlediler.
Ve hatırladık:
Biz böyle güzeliz.
Umut var hâlâ…
Umut sokakta…
8 nisan eylemi... Kıbrıs laiktir laik kalacak. "Geçit Yok" (Fotoğraf: Burçin Aybars)