BİRBİRİNE GÜÇ VERMEK
Hile yapanın, cinayet işleyenin, başkasının hakkını alanın, başkalarının hayatını zindan edenin, sahtenin, yalanın baş tacı edildiği, tepelerde olduğu bu dünyada güç kelimesi de bunlarla özdeşleşmiş durumda. Güç bir kötülük aracının adı. Güç korku salan bir kelime. Oysa onu olumluluk işaret eden sıfatlar kategorisinde sayıyoruz. Bir zamanlar çok düşünmüş ve yazmıştım bu konuda. Güçlü olmak istediğimi ama bunun başkalarını ezen, onlara hiyerarşi koyan bir güç değil başkalarını kaldırmaya yarayan bir iyilik gücü olmasından söz etmiştim. Şairlerin taşıdığı gücün minik bir uğur böceğinin gücüne benzediğini söylemiştim. Küçücük ve narin bir böcek ama uğur getirdiğine inanıldığı için kimse dokunmuyor ona. İnsanların bedenlerinde dolaşmasına izin verdikleri başka bir böcek yoktur sanırım.
Hayata kafalarında gizli hiyerarşi merdivenlerinden bakanlar hiç anlayamamışlardır beni. Merdivenin kendisini reddettiğimden tepelerden birinin uzattığı eli de geri çevirmişimdir kimi kez. Sonuçta merdiven orada ve tepede durmak başkaları için iyi şeyler yapmak demek olabilir diyebilirsiniz. Bunun bazı örnekleri var kuşkusuz ama yüksekten bakınca küçük ve önemsiz görünüyor alttakiler.
Güçlü olmak istiyorum ama silahlarla değil kelimelerle, ülkeleri değil kalpleri fethederek, cebimi değil kalpleri doldurarak, korkutarak değil kucaklayarak, kandırarak değil dupduru bir gölün güzelliğiyle gerçeği duyumsatarak.
Hayal hanım konuşmaya başladı diyebilirsiniz. Kırılmaya ne kadar müsait olsalar da hayaller en büyük zenginliğimiz. Hayal kurarak rıza göstermekten uzaklaşırsın. Hayaline ulaşamasan bile onun ışıltısına doğru yürümek anlamlı kılar hayatını. Hayalinin güzelliği sana ilkelerini verir. Onun değerlerini taşıyarak yol alırsın.
Hep hayallerim olmuştur benim; bireysel ve toplumsal hayaller. Bu ikisi iç içedir aslında. Şu an en büyük hayalim yeniden hayal kurmak. Ölümün hayata galip geldiği bu günlerin geçeceğini ve ardından daha ışıklı bir dünyaya ulaşacağımızı, kötülük iktidarlarının bu krizle yıkılacağını, sahteliklerin ipliğinin pazara çıkacağını hayal ediyorum şimdilik. Sonrasında daha da büyük hayallerim olacak.
Hayatın içinde bir adalet yok. Tarih boyunca olmamış. Kötülerin, kötülüğün zaferleri ile dolu tarih. Kötüler hayatın nimetlerinden en çok yararlananlar. İyilik zayıflıkla, kaybetmekle özdeşleşmiş. İyiliğin, güzelliğin galip geldiği tarihsel anlar da yok değil tabii.
İyilerin içinde kötülüğe doğru bir meyil, kötülerde de bunun tersi mevcut. Gücü ele geçiren iyiliğin iktidarını korumanın yolunu kötülükte bulduğunu görüyoruz. Mesele bir sistem sorunu bu durumda. Hassas bir terazisi yok hayatın, hiç olmayacak belki de. Ütopya dediğin bir “yok ülke” zaten. Ama bu ulaşılmaz ülkeyi hayal ederken ona atfettiklerimizi bugün içinde yeşertmek mümkün. Adalet hiçbir zaman tam yerine gelemese de adalet duygusu ve çabası içinde olabiliriz.
Birey olarak bilerek, bilmeyerek yaptığım kötülükleri düşünüyorum bazen. Beni buna iten nedenlerle birlikte kuşkusuz. Suçluluk duygusu insanı mahveden bir duygu; iyi ki var ama. Bazı insanları neden kolay bağışlıyoruz biliyor musunuz? İçlerindeki iyiliği, suçluluk duygusunu görüyoruz da ondan. Bunu kendimizden de biliyoruz çünkü. Bağışlamayı bilmeyenler iyiliği tanımayanlardır genelde. Bağışlayanlar hayata dair bir bilgelik taşıyanlar, insanı hata yapmaya iten dinamikleri görenlerdir.
Hiyerarşileri hayatın kendisinin oluşturduğunu, bütün eşitsizlik durumları ortadan kalksa bile zeka, güzellik, bedensel sağlık gibi özelliklerin kendiliğinden bir hiyerarşi oluşturacağını söyleyebilirsiniz. Ben de burada heterarşiden söz edebilirim. Her bireyin özelliği bir başka alanda değerli. Bu çeşitlilik ve güzellik içinde birinin bir alanda taşıdığı güç bir başkası üzerinde iktidar kurmak için değil hayata yayılarak onu iyileştirmek için var olabilir.
Bu Pazar sabahı böylesi ukalalıklarla kafanızı şişirmedim umarım. Hep birlikte düşünelim istedim sadece. Birbirimize güç verelim. Mümkün olan bir başka dünya için.