1. YAZARLAR

  2. Salih Sarpten

  3. Bireyi Öğretmen Yapan Nedir? Pedagoji mi? Kişilik mi?
Salih Sarpten

Salih Sarpten

Bireyi Öğretmen Yapan Nedir? Pedagoji mi? Kişilik mi?

A+A-

Lefkoşa Türk Lisesi'nde yaşanan cinsel istismar iddiası elbette ki çok yönlü bir biçimde soruşturulmalı böylesi bir durum normalleştirilmemelidir. İddianın vahameti, tüm kesimleri derinden etkilediği gibi özellikle toplum gözünde hem okullardaki eğitimin kalite düzeyini hem de öğretmenlik meslek statüsünü erozyona uğrattığı aşikardır.

Öğretmenler gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde önemli roller üstlenirler. Bu rollerin başında; toplumların ve bireylerin geleceğini şekillendirme kültürel yaşamın devamını sağlayan bilgi, beceri, tutum ve değerleri genç kuşaklara aktarma, bireylerin entelektüel gelişimini sağlama ve yeni nesilleri gelecekte karşılaşacağı zorluklara hazırlama gelmektedir. Toplumsal olarak böyle bir rol üstelenen bir meslek mensubunun iddia edilenlere göre zan altında kalması başlı başına bir erozyon nedenidir. Öte yandan öğretmenler, bireylerin en değerli varlıkları olan çocuklarını emanet edilen, yetişkin olmayan bu bireyler için onlar adına en sağlıklısını, en iyiyi ve en doğruyu belirleyebileceklerine inanılan mesleği icra edenlerdir. Bütün bunlar da iddia edilen olayları tehlikeli ve korkulacak bir durum haline,  öğretmenlik meslek statüsünün de erozyona uğramasına neden oluyor.

Literatürde öğretmenlik mesleğinin statüsünü belirleyen faktörleri, profesyonel faktörler ve profesyonel olmayan faktörler olmak üzere iki boyut altında değerlendirilmektedir. Profesyonel faktörler; mesleğe giriş koşulları, öğretmen ihtiyacı, öğretmen niteliği,  çalışma süreleri, ücret ve diğer hakları olarak tanımlanmaktadır. Profesyonel olmayan faktörler ise; toplum tarafından öğretmene verilen değer, öğretmenin kişisel özellikleri, medya, “hiçbir şey olamıyorsan bari öğretmen ol” anlayışı ve diğer görüşler oluşturmaktadır.

İşte tam bu noktada olayla ilgili değerlendirmelerimizi ve yargılarımızı gözden geçirmemiz gerekiyor. Olayı normalleştirmemeliyiz ama kendi öznel koşullarından taşıracak şekilde tüm öğretmenleri hedef alan anlayışlarla meslek statüsünü yok etmenin kimseye bir faydası olmayacağı gibi bundan sonrası için anlamlı mekanizmalar kurmamıza da engel oluşturacaktır.

Öte yandan bu olay başka eksiklerimiz olduğunu da ortaya çıkarmıştır. Örneğin;

  • Kimi basın yayın organlarının ya da mensuplarının aslında “medya okuryazarlığı becerisinden” yoksun olduğu,
  • Sosyal medyadaki paylaşımlarımızda hem polis, hem yargıç, hem de infaz memuru olabildiğimiz,
  • Dedikodu mekanizmasıyla yayılan olayları ve çoğu zamanda gerçeğin çok ötesinde saptırılmış yalanlara sıkı sıkıya bağlandığımız ve en büyük savunucusu olabildiğimiz,
  • Çağdaş tutum, değer ve davranış kazandırmak için canla başla uğraşmamız gereken öğrencilerin “esas suç gençlerdedir, nedir o kıyafetleri, bu gençler hep böyle” gibi son derece hatalı genellemeleri kolaylıkla yaptığımız,
  • Yetişkin olmayan genç kadınların rıza gösterebilecek bir durumda olmadığını unutarak, “zaten öğrencilerin rızası var” savıyla olayı sıradan hale getirdiğimiz…

 

Peki, ne yapmalıyız?

Her şeyden önce olayı sıradan ya da normal bir olaymış gibi algılamadan tüm yönleriyle soruşturulmasının takipçisi olmalıyız. Yetkili kurumların, okuldaki öğrenci, öğretmen ve diğer bireylerin olayı, en doğru ve sağlıklı biçimde değerlendirmesi için desteklenmesi, okulun onlar için en güvenli ortam olmaya devam ettiğini içselleştirmesini sağlayacak katkılar da bulunması için baskı unsuru olmalıyız.

Öğretmenlik mesleğinde pedagojik niteliklerden çok daha fazla oranda kişisel niteliklerin önemli olduğunu fark etmeliyiz. Bu nedenle öğretmen olma koşullarının; üç temek boyutu olan alan yeterliliği, pedagoji yeterliliği ve kişisel yeterliliği dikkate alan ve bu boyutların hiçbirini ihmal etmeyen öğretmen istihdam politikalarını oluşturmalıyız.

Öğretmenin hizmet öncesi ve hizmet içindeki gelişimlerinin nasıl olması gerektiğini kısacası öğretmeni ve öğretmenlik mesleğinin statüsü yükseltecek değerlendirmeleri bilimsel bir yaklaşımla yeniden tartışmaya açmak ve bu konuda anlamlı adımlar atmalıyız. Aksi durumda bu olayda olduğu gibi bundan sonra ortaya çıkabilecek her olumsuz durumda biraz daha fazla erozyona uğrayacak öğretmenlik mesleği ile geleceğimizi kurgulamamız mümkün olmayacaktır.

istismar.jpg


Yeni Nesil Öğrenme

En İyi Soruyu Soran Kim Olmalı?

Öğretmenlikte düz anlatımdan sonra en çok kullanılan teknik, soru-cevap tekniğidir. İyi kullanıldığında harikalar yaratan bu teknik, kötü kullanıldığında da bir o kadar gereksizleşiyor ve öğrenmeyi olumsuz etkiliyor. Çok yönlü tartışılabilecek ve incelenebilecek içerikler taşısa da öğretmenlerin sıklıkla başvurduğu bir teknik, tüm anlayıştaki eğitim-öğretim uygulamalarında kendine yer bulmuştur.

Soru-cevap tekniği o denli kendine yet etmiştir ki, “iyi öğretmen, iyi soru soran öğretmendir” yargısı bile zihinlerimizde yer etmiştir. Ancak yeni nesil öğrenmede durum bunun tam tersidir. Artık iyi öğretmen; iyi soru soran, iyi konuşan, iyi yazan, iyi araştırma yapan ya da iyi ders anlatan değildir. Yeni nesil öğrenmede iyi öğretmen; öğrencisine iyi sorular sorduran, öğrencisine iyi konuşmalar yaptıran, iyi yazılar yazdıran, iyi araştırmalar yaptıran hatta öğrencisine dersi anlattıran öğretmendir. 


Bir Resim,  Bir Mesaj

Sınıfa Giden Yol

Okul koridorları, yani sınıfa giden yol öğrenci için çok önemlidir. O yolun öğrenciye göre düzenlenmesi öğrenci motivasyonun temelidir. Literatürdeki birçok araştırma, öğrencilere göre düzenleniş okul koridorlarının başarıya olumlu etkileri olduğu bulgularını içeriyor.

koridor.jpg

Bu yazı toplam 2585 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar