1. YAZARLAR

  2. Tümay Tuğyan

  3. Biri bize açıklasın!
Tümay Tuğyan

Tümay Tuğyan

Biri bize açıklasın!

A+A-

Önümüzdeki haftadan itibaren Türkiye’den yolcu kabulüne başlıyoruz.
Bu durumda, güney ile sınır kapılarının kapalı kalmaya devam etmesini ‘sağlık’ gerekçesine dayandırmanın, ne tür bir rasyonel tarafı olabilir? 
Birinin bunu bize açıklaması gerekiyor.
Diyebilirsiniz ki; ‘Biz virüsün hiçbir şekilde yeniden ülkemize gelmesini istemiyoruz’!
Tamam…
Bu pek akla yakın gelmese de, o zaman belki yılı aşkın bir süre kilit ardında oturur, dünyanın virüse karşı bağışıklık kazanmasını, tıbbın, etkin bir aşı geliştirmesini bekleriz. 
Fakat biz tam olarak öyle demiyoruz.
Virüsün geri gelmesini evet istemiyoruz, ama ekonomik gailelerimiz, Türkiye ile seyahat ‘normalleşmesini’ gerektirdiğinden, bu anlamda bir ‘açılım’ kararı üretiyor ve gerek vaka sayısı gerekse RO değer sayısı hâlâ oldukça yüksek olan bu ülkeden virüs ithal etme riskini de bir anlamda göze alıyoruz. 
Pek çok nedenle izolasyon altında hayatımıza devam edebilmek mümkün olamayacağından, kapılarımızın zaten kontrollü bir biçimde artık yavaş yavaş açılmaya başlaması gerekiyor.
Dolayısıyla da her ne kadar bu konuda tereddütlerimiz, sağlık çekincelerimiz olsa da, Ercan’ın yeniden hayatımıza dahil olması fikrine alışmaya başlamak, kaçınamayacağımız bir gerçek.
İyi ama risk oranı şu anda Türkiye’ye göre çok daha düşük olan güney komşumuzla kapıları kapalı tutmaktaki bu ısrar niye?
Sağlık Bakanı, ’14 gün süreli sıfır vakayı takiben konu değerlendirilir’ açıklamasını yaptı geçtiğimiz günlerde. 
Türkiye’de şu anda günlük yeni vaka sayısı ortalama 8 -9 yüzlerde…
Bu riski alabiliyorsak, salgını neredeyse sıfırlamak üzere olan güneyin ‘riskini’ neden alamıyoruz?

***

Sorularınıza rasyonel yanıtlar bulamadığınız durumlarda, gözünüzü ‘duygusal’ nedenlere çevirirsiniz ki şu anda güney ile aramızdaki geçiş noktalarının açılma sürecine ilişkin hükümetin sergilediği tavrın nedeni de; ‘duygusaldır’. 
Mesele siyasi bir malzemeye dönüştürülmekte, başta güneyde çalışan ve güneydeki sağlık hizmetlerine erişmek mecburiyetinde olan vatandaşlarının dahi bu en insani ihtiyaçlarını görmezden gelen hükümet, salgını, iki toplumun arasına yeniden bariyer çekmek adına bir fırsata çevirmeye gayret etmektedir. 
Bir ırkçılık örneği olarak, Pile’de yaşayan Kıbrıslı Türkler’e, ’Rumlarla görüşmeyin’ talimatı veren ve dahası kuzeye geçmek isteyenleri, telefonları aracılığıyla takibe yeltenen hükümetin bu ‘marifetleri’ de ‘ayrılıkçı’ politikaların somut bir örneği olarak karşımıza çıkmaktadır. 
Salgın nedeniyle kapıların kapanmasını, kendi ırkçı gaileleriyle bir fırsata dönüştürmeye çalışan, fırsattan istifade, başta Kıbrıslı Türkler olmak üzere tüm ‘yabancılara’ karşı nefret suçu işleyen azınlık ELAM zihniyetinin ekmeğine yağ süren ve adanın 2003 öncesindeki haline işaret eden  bu gidişata bir an önce son verilmesi, ayrı ayrı toplumların çıkarlarının ötesinde, tüm adalıların ortak çıkarıdır.
Madem ki Türkiye’ye ‘açılıyoruz’, o zaman ada yarısının engelleri de bir an önce kalkmalıdır.


 

Bu yazı toplam 1838 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar