“Birleşme için tabandan gelen istek ve irade önemli”
Berlin Duvarı’nın yıkıldığı günün 30. Yıldönümünde Kıbrıs’ın Alman büyükelçisi Franz Josef Kremp’le konuştuk
“Hepimiz duvar ile büyümüştük. Duvarın yıkılması gerçeküstü bir andı. Bir yığın insan bunun olmasını diliyorduk ama buna rağmen bunu beklemiyorduk.”
“Doğu ve batıdaki Almanlarda birleşme yönünde muazzam bir arzu vardı. O dönemde bir anket yapılmış olsa her iki tarafta da % 90’ın üzerinde birleşmeyi destekleyen bir sonuç çıkardı.”
“Kıbrıs için asla asla dememiz gerekir. Şartların ne zaman uygun olacağını asla bilemeyiz. Dıştan bir gözlemci olarak, iradenin ne denli güçlü olduğunu kestirmem çok zordur.”
Marilena Evangelou
Çeviri: Çağdaş Polili
“Halkın güçlü iradesinin yanı sıra uygun koşullar da vardı. Fırsatı geri çevirmedik.”
Kıbrıs’ın Alman büyükelçisi Franz Josef Kremp, Almanya’nın yeniden birleşmesini bu sözlerle betimliyor.
Büyükelçi, politik ortam yanında özellikle de tabandan gelen isteğe ve iradeye dikkat çekiyor.
Berlin Duvarı’nın yıkıldığı günün 30. Yıldönümünde Alman Büyükelçi Franz Josef Kremp, Almanya’da ayrılığı da birleşmeyi de yaşamış bir kişi olarak şunları söylüyor:
“Bir yığın insan duvarların yıkılmasını, birleşmeyi, bunun olmasını diliyorduk ama buna rağmen bu sonucu beklemiyorduk. Olağanüstü duygu yüklü bir dönemdi.”
“Sahiplenmek önemli”
Büyükelçi Kremp, Almanların her iki taraftaki müthiş coşku iklimine rağmen birleşmenin sorunlardan arınmış bir süreç olmadığını anımsattı.
“Bu sorunlar otuz yıl sonrasında dahi düşük düzeyde olsa da mevcuttur ve esas olarak maaşların eşitsizliği ile ilgilidir” diyen Büyükelçi Kremp, yine de Almanların yaptıkları tercihi canhıraş biçimde sahiplenmeyi sürdürdüklerini anlattı.
Bölünmüş bir yurtta yaşandığında nitelendirme ve kıyaslanmalar kaçınılmazdır.
Büyükelçi Kremp, sohbet dönüp dolaşıp Kıbrıs sorununa geldiğinde oldukça dikkatli konuşuyor.
“Yeniden birleşme isteyen kişilerle de karşılaşıyorum, bu perspektife bu denli sarılmayan kişilerle de.. Kıbrıs sorununun tartışılan şeklinden çok daha farklı bir yeniden birleşmiş Kıbrıs isteyenlerle de konuşuyorum” derken, sözlerini tamamladığı esnada, tamamen net olmasa da dolaylı olarak “darısı başınıza” temennisini de dile getirdi.
Beklemiyorduk
- Berlin Duvarı’nın yıkılmasının 30 yıl sonrasında duygularınız nelerdir?
- Sanırım Almanya’da kim varsa, hatta o gün ülkede olmayanlar bile o günü sonsuza değin hatırlayacaktır. Gerçeküstü bir andı. Bir yığın insan bunun olmasını diliyorduk ama buna rağmen bunu beklemiyorduk. Olağanüstü duygu yüklü bir dönemdi. Hakikaten herhangi bir kişinin bir taraftan diğerine geçmesinin oldukça zor olduğu bir duvar söz konusuydu. Çok az sayıda ve ayrıcalıklı kişilerin bu imkanı vardı. Bu bağlamda bu duvarın yıkılması inanılmaz düzeyde bir hisli andı.
- Bizlerle kişisel anlarınızı paylaşmak ister misiniz? Siz 30 yıl önce böyle bir günde neredeydiniz?
- Otuz yıl öncesinde genç bir diplomattım. Ülke dışında ilk yurtdışı görevimi yaptığım dönemdi. Kız kardeşim ilk çocuğunu doğurmuştu ve ilk iznimi kullanarak ilk tatilimi yapmak üzere Almanya’ya henüz dönmüştüm. Hatta kızkardeşimin oturma odasında oturduğumu ve olayları televizyondan izlediğimi gayet net olarak hatırlıyorum. Televizyonu izlerken tüm bunların gerçekten olup olmadığını kendi kendime soruyordum. Hepimiz duvar ile büyümüştük. Berlin yaşadığım yerden 700 kilometre uzaklıktaydı, ama duvarın mevcudiyeti kesindi.
- Yeniden birleşmenin otuz yıl sonrasında Batı ve Doğu Almanya ile halen bir takım farklılıklar vardır. Bu farklılıklar nelerdir?
- Farklılıklar esas olarak maaşlardır. İstatistiki verilere bakılırsa halen küçük bir farkın olduğu tespit edilebilir. Bu fark birçok faktörle ilgilidir. Yeniden birleşme sonrasında tüm ekonomik sistemin olduğu gibi değiştiğini, devlet ekonomisinden piyasa kanununa dayalı ekonomiye geçildiğini unutmamak gerekir. Bu çerçevede, doğu blokundan bazı şirketler artık serbest piyasadaki şirketlerle rekabet edecek konumda değillerdi. Uyum sürecine ihtiyaç vardı. Ancak, altyapı şu anda aynıdır. Hatta bazı batı topluluklarında doğudaki altyapının yeni olmasından ötürü daha iyi olduğundan dert yanılıyor. Altyapıya çok yatırım yapıldı. Maaş farklılıklarına ilaveten istihdam perspektifinde de farklılıklar vardır. Almanya’nın doğusundan batısına doğru vatandaş hareketlerinin de olduğunu unutmamak lazım.
- Bu bağlamda, farklılıklar sadece ekonomik midir?
- Çoğunlukla evet. Doğu tarafında kendisini ihmal edilmiş gibi hisseden kişiler vardır. Bu his ayrımcılık yapıldığı anlamında bir his değildir. Çoğunlukla yer değiştirmelerden ötürü hizmetler de azalmıştır. Örneğin yeterli sayıda çocuk yoksa bazı bölgelerdeki okullar kapatılır. Bu itibarla, bir sonraki okula gidilmek zorunda kalındığından gündelik olarak daha uzun bir mesafe harcanır.
“Doğu ve batıdaki Almanlarda birleşme yönünde muazzam bir arzu vardı”
- İkiye ayrılmış bir ülkede yaşayan biri olarak, sizden bir kıyaslama yapmanızı istemekten başka şansım yoktur. Soru şudur; Kıbrıs açısından yeniden birleşmek neden bu denli zordur?
- Tamamen farklı durumlar arasında kıyas yapmak son derece zordur. Almanya nezdinde söyleyebileceğimiz, doğu ve batıdaki Almanlarda birleşme yönünde muazzam bir arzu olduğuydu. O dönemde bir anket yapılmış olsa her iki tarafta da % 90’ın üzerinde bir oranla yeniden birleşmeyi destekleyen bir sonuç çıkardı. Bu bağlamda, irade vardı, iradenin yanı sıra duvarın yıkılması öncesinde müthiş bir heyecan da vardı. Yeniden birleşmenin ertesinde ekonomik sorunlar su yüzüne çıktığında heyecan ortadan kaybolmuştu. Kanımca ekonomik sorunları pek çok kişi dikkate almamıştı. 90’lı yıllarda işsizliğin doğu tarafında daha yüksek olduğunu ve işsizlik göstergelerini dengelemenin uzun bir süreç gerektirdiğini unutmayalım. Pek çok kişi, yaşından ötürü işsizlikten emekli çıkmak durumunda kalmıştı. Haklı bir öfkeye yol açan bir durum söz konusuydu. Ama yine de şimdi, 30 yıl sonra bir anket yapılırsa her iki taraftan da Almanların % 80 civarında bir oranının, olması gerekenin yeniden birleşme olduğunu ifade ettiği görülebilir.
- Dolayısıyla, cevap bir duvarı yıkmak için gerekli olan şeyin kişilerin iradesi olması mıdır?
- Evet, toplumun iradesi. En azından en temel faktörlerden biridir. Bir diğer faktör de hakkaniyet
hissiyatıdır. Bununla birlikte, Almanya’daki olaylara tek başına bakmak yanlış olur. Tüm doğu Avrupa’da vatandaşlar tarafından eylemler gerçekleştirilmekteydi. Bu vatandaşlar demokrasi ve özgürlük talep etmekteydiler. Örneğin Polonya’da, Çekoslavakya’da, Macaristan’da vb. Her yanda tıpkı Almanya’da olduğu gibi barışçıl bir devrim vardı.
Asla Asla Deme
- Kıbrıs için düşünceniz nedir? Burada da yeniden birleşme olması mümkün müdür?
- Asla asla dememiz gerekir. Şartların ne zaman uygun olacağını asla bilemeyiz. Dıştan bir gözlemci olarak, iradenin ne denli güçlü olduğunu kestirmem çok zordur. Yeniden birleşme isteyen kişilerle de karşılaşıyorum, bu perspektife bu denli sarılmayan kişilerle de karşılaşıyorum. Kıbrıs sorununun tartışılan şeklinden çok daha farklı bir yeniden birleşmiş Kıbrıs isteyenlerle de karşılaşıyorum.
- Berlin’de, iki lider ve BM Genel Sekreteri arasında üçlü görüşme gerçekleştirecek. Almanya’nın bu mekanın seçilmesi ile ilgili herhangi bir müdahilliği var mıdır?
- Hayır. Kıbrıs sorunu süreci BM’nin elindedir. Anladığım kadarıyla Kasım ayı sonunda Berlin’de BM toplantısı gerçekleşecek ve Genel Sekreter de orada olacak. İki lideri bu sebeple Berlin’e davet ettiği aşikardır.
Türkiye ile Sürekli Diyalog
- Türkiye ile ilgili. Halen AB ile bir özel statü muhtemel midir, yoksa sonraki bir aşamada tam üye olma tartışması halini alabilir mi?
- AB’nin siyasi genişlemesi için tüm üye-devletlerin rızası gerekir. Bu soru oldukça varsayımsal bir sorudur çünkü şu anda ajandada değildir. AB Arnavutluk ve Kuzey Makedonya ile görüşmelere başladı ama bir anlaşmaya varılmadı. Söyleyebileceğimiz şey, hepimizin Türkiye ile değişik seviyelerde ilişkilerimizin olduğudur. Bu ilişkiler ekonomik, savunma, sivil toplum gibi alanlardadır. Türkiye tıpkı AB üye ülkelerinin çoğunluğu gibi NATO üyesidir ve kanımca evet diyalog sürecektir. Çeşitli konulara ilişkin yaklaşımlarımızda açık farklılıklar vardır ve bunları açıklığa kavuşturduk. Bunlara karşın temasta kalmayı ve görüş alışverişinde bulunmayı sürdürüyoruz.
Fransa İle
-Brexit sonrası Almanya’nın AB içerisindeki rolünün düzeyi yükselecek mi?
- Biz AB üyesiyiz. AB’de lider yoktur. Hepimiz Brüksel’de aynı masanın etrafında otururuz ve kararlar tüm üye ülkeleri tarafından alınır. Bu ülkelerin oyları, bir devlet daha küçük mü daha büyük mü fark etmeksizin eşit düzeydedir.
- Felsefe budur …
- Yalnızca felsefe değil, gerçekliktir de. Eğer bir üye devletin belli konuları varsa büyüklüğün önemi yoktur. Konsensus bulunmalıdır.
-Mesela, Fransa AB içerisinde bu hegemonik rolü oynamak isteyebilecek bir diğer üye devlettir.
-Kesinlikle Almanya tıpkı Fransa gibi önemli bir AB üyesidir. Kanımca tarih bize Fransa ve Almanya’nın aynı çizgide olduklarında başarı ihtimallerinin çok daha yüksek olduğunu öğretmiştir.
Darısı Başınıza…
- Berlin duvarının yıkılmasının yıldönümü vesilesiyle Kıbrıslılarla paylaşmak istediğiniz bir mesajını var mıdır?
- 30 yıl önce duvarın yıkılmasına ilişkin koşulların elverişli olmasından ve çoğumuzun dilediği bir şeyin başarılmasından ötürü çok şanslı olduğumuz kanısındayım. İçtenlikle somut sonuçlar arzulayanlar için de böyle elverişli koşulların oluşmasını temenni etmek istiyorum. Bizim durumumuzda elverişli koşullar ve irade vardı, bu itibarla fırsatı geri çevirmemiş ve kapmıştık.
(Marilena Evangelou | Politis)