1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. Birlikte Başarabiliriz
Birlikte Başarabiliriz

Birlikte Başarabiliriz

Giga’ya – Maria’ya – Andreas’a – Sibel’e – Erbay’a – Mustafa’ya – Sezin’e ve burada isimlerini sıralayamadığımız çocuklara, gençlere, yaşlılara bir daha zarar verilmesine müsaade etmeyelim. 

A+A-

 

Kuruluşu ile bu küçük adada yaşanan milliyetçiliklere, ötekileştirmeye, hakların gasp edilmesine - açıkçası zulme, tahakküme, ırkçılığın ve ayrımcılığın her türlüsüne karşı umudun, yaşamın ve insan sevgisinin öldürülmesine müsaade etmeyen bireylerin oluşturduğu iki toplumlu kayıp yakınları örgütü – Birlikte Başarabiliriz, 1974 Temmuzunda bu adayı karanlığa boğanlara inat birlikte hareket etmeye devam ediyor.

BEN - Devleti ve ulusu korumak adına sözde vatanseverlerin sırf ideolojik görüşlerinden dolayı insanları katlettiği, küçücük çocukları öldürdüğü, kadınlara tecavüz ettiği, insanlık onurunu ayaklar altına alan bireylerin kahraman ilan edildiği, yollara, sokaklara isimlerini verdiği, başkalarının evine, başkalarının tarlalarına – hiç umursamadan “artık benimdir” diyenlerin olduğu bir ülkenin vatandaşıyım. Adaletin terazisinin şaştığı, Büyük ve kahraman komutanların, ideolojik görüşleri dolayısı ile öldürüleceklerini bile bile kıyıma yolladıkları gençlerin, konuşulması yasaklanan dillerin, değiştirilen köy isimlerinin ve bölünmüş bir adanın ferdiyim.

VE Yine BEN – Yurdumun yeniden birleşmesi için olanca gücüyle çalışan, haksızlığa karşı mücadele eden, adil bir düzen, ortak bir vatan için emeğini, alın terini bu topraklara akıtanların, adaletsizliğin karşısında duranların, zihinleri özgür olanların, yurt sevgisi ve insan sevgisini öyle iş ola değil gerçekten insana ve yurduna verdiği değer ile gösterenlerin olduğu bir adanın ferdiyim.

Son 1 yıldır babamın ve ailesinin köyü olan Muratağa’yı çok daha sık ziyaret ediyorum. Kaybolan zamanlar içerisinde yitip gitmiş, harabe olmuş bir köy. Mesaryanın kuru sıcağı hiçbir canlıyı barındırmak istemezmiş gibi, tarihten örnek almış gibi yakıp kavuruyor ortalığı. Biz yeni nesil çok da alışık değiliz toprağa ve sıcağa. Babamın 1956 yılında içinde doğduğu kerpiç ev çöktü, çökecek. Yaşatacağız diyor babam, ölüme inat yaşatacağız. Nazımdan bir şiir dökülüyor ağzından,

Yaşamak şakaya gelmez,

büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın

                       bir sincap gibi mesela,

yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,

                       yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

Yaşamayı ciddiye alacaksın,

yani o derecede, öylesine ki,

mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,

yahut kocaman gözlüklerin,

                        beyaz gömleğinle bir laboratuvarda

                                    insanlar için ölebileceksin,

                        hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,

                        hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,

                        hem de en güzel en gerçek şeyin

                                      yaşamak olduğunu bildiğin halde.

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,

yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,

           hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,

           ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,

                                      yaşamak yanı ağır bastığından.

 

Zeytinlerimizi diktikten sonra bir de bakmışız ki bir başka karşılıyor bizi Muratağa. Serin bir yel esiyor kıraçlarından. Framoların üzerine badem ağaçları dikelim, alıç dikelim diyor babam. Mağaraların diplerine de incir ağaçlarını dikelim diyor, ve görseniz, çocuklar gibi mutlu. Kardeşlerinin yani amcalarımın açtığı mağara deliklerini bir - bir gösteriyor. Kız kardeşlerinin yani halamların oynadıkları yerleri gösteriyor. Annesinin/Nenemin sütü kaynatıp hellim yaptığı yeri gösteriyor. Babaannesinin avluya açılan evini ve amcasının, yeğenlerinin zamanında ektikleri ağaçları gösteriyor.

Birden bir hüzün kaplıyor, o capcanlı yeniden gençleşmiş adamı, soruyoruz hemen, ne oldu diye? Aklına mı geldiler diyor soruyoruz? Hayır diyor gülümseyerek, hiç aklımdan çıkmadılar ki! – kafam sadece bu çatıya takıldı diye de ekliyor. Merak etme değiştireceğiz diyorum ben hemen. Ben de ona üzülüyorum diyor; güvercinlere zarar vermeyelim.

Giga’ya – Maria’ya – Andreas’a – Sibel’e – Erbay’a – Mustafa’ya – Sezin’e ve burada isimlerini sıralayamadığımız çocuklara, gençlere, yaşlılara bir daha zarar verilmesine müsaade etmeyelim. 

Ve hiç ama hiç unutmayalım ki;

Çocukları yok ettiğinizde, sonsuz olasılıkta umut, yetenek, mutluluk ve insanlığı da yok etmiş olursunuz.

Bu haber toplam 3146 defa okunmuştur
Etiketler :