Bisiklet notları: Ülkemizin ve çocuklarımızın geleceğini karartanlar!
Bisikleti Gönyeli’den Lefkoşa açık pazara sürdüm dün...
Gidiş – dönüş 15 kilometre kadar..
-*-*-
Açık pazardan rokka aldım!
İki de şeftali...
Evet sadece iki adet...
Fazla alıp da eritecek değilim...
-*-*-
Ve gördüklerim – ya da görmediklerim arasında ilk sırayı, “göremediklerim” aldı...
Irkçılık – ayrımcılık olarak algılamayın ama orijinal Kıbrıslı sayısı bir ya da ikiydi...
Tanıdık bir kişi ile diyet – kilo – spor muhabbeti yaptım ve “her şey çok pahalı gardaş” konusunu tartıştım tabii ki...
-*-*-
Bir büyük grup Bangladeşli genç erkek gördüm...
“Nerelisiniz?” dedim bir tanesine...
Klasik Kıbrıs muhabbeti!
“Bangaldeş” dedi güler yüzlü ve gayet sağlıklı bir genç...
İçimden, “bu gençleri Müteahhitler Birliği’miz mi yoksa Ticaret Odamız mı getirtti?” sorusu geçmedi dersem, yalan olur!
Ne acı!
-*-*-
Onların hemen arkasından, yaklaşık 25 kişilik genç bir kadın ya da kız grubuna rastladım...
En son, küçük çocukken Elye köyünde üç – beş kara çarşaflı teyzeyi hatırlarım; bir de annemin Lefkoşa’daki Hatice teyzesini...
-*-*-
25 kişilik genç kadın grubu Afrikalı’ydı...
Onlara “kimlerdensiniz ya gızım?” sorusunu soramadım, çok çekindim...
Yarısının sadece gözleri görünüyordu...
Siyah ve kahve renk hakimdi çarşaflarında...
-*-*-
Şikayetim var mı?
Kesinlikle yoktur!
Sakın yanlış anlaşılmasın; “bu insanlar bu ülkeye gelmemeli” gibi bir düşüncede değilim...
-*-*-
Bu görüntü; yani Kıbrıslıların tükenişi ve yabancıların inanılmaz hızlı – dengesiz artışı ile ilgili sadece şu konu aklıma gelir:
“Bu nüfus büyümesinin sağlıklı olmaması; insan kaçakçılığı kokması ve insan kaçakçılığı kokusunun Ticaret Odası ve Müteahhitler Birliği’ne bulaşmış olmasının; bu ülkeyi sahtelikten “mafya devlet” mertebesine yükselttiği acısını hisseden var mı?”
Yoktur!
-*-*-
Sahi Ünal abi ile Ersin abi tavla oynamış!
Çullisine mi oynadılar?
Yoksa “üstüne bir şey mi koydular?”
-*-*-
Çullisine oynamak!
Bir eski Kıbrıslı deyişidir!
“Çullisine mi oynayacayık yoksa mali mi?”
-*-*-
Üstüne bir şey koymak nedir?
Yani tavla maçı yapıyorsunuz, ödülü ne olacak?
“Kazanan seneye UBP’nin cumhurbaşkanı adayı olsun”!
Mesela!
-*-*-
Tavla maçının haberini ve fotoğraflarını gördüm, okudum ama sonuç belirtilmedi!
Çok merak ettim!
Bence Ünal abi, şu anda Cevdet Yılmaz’dan aldığı açık destekle çok morallidir; iki mars bir tek, 5-0 diye düşünüyorum!
-*-*-
Neyse!
Lefkoşa – Gönyeli’de her yanda çöpler...
Peki neden?
Belediyeler yeterince temizlik yapmadığı için mi?
Hiç sanmam!
Çöpleri atan insanlardır!
Hem de her yere!
-*-*-
Çünkü, bu ülkeyi sevmeyen, bilmeyen, sömürmekten başka, ya da Avrupa’ya sıçramaktan başka derdi olmayan insanlar çöple mi uğraşacak?
-*-*-
Oğlum Güney Kore’de!
Jeju diye bir eğitim adasında...
Juju değil ha Jeju!
“Not Juju’s Island; it is Jeju Islind!” der İngiliz!
Karıştırmayalım lütfen!
Amma rastlantı
-*-*-
Çocuklara, uluslararası nitelikli ve İngilizce eğitim veren özel okullarda çok fazla aktivite yaptırılıyormuş...
Danstan spora, tiyatrodan her türlü sanatsal etkinliğe kadar...
-*-*-
Jeju adasında çok fazla yürüyüş parkuru da varmış...
Doğa ile iç içe insanlar yürüyüş yapıyor falan...
Ve ana okul, ilk okul çağındaki minik çocukların hafta sonu etkinlikleri arasında, ellerinde birer torba, eldivenleri giyilmiş, bu parkurlardaki çöpleri topluyorlar...
-*-*-
Haydi biz de yapalım!
5 – 11 yaş arası çocukları Cumartesi toplayalım, “sokaklardan çöp toplayacağız” diyelim; yemin ederim anneler – babalar öyle pis tepki gösterir ki; ihtilal yaparlar!
“Yoooook, benim çocuğum çöpçü mü?” diyecek bir kesim; öteki azınlık kesim ise “Ma benim çocuğum çöpçüdür” cümlesini “Kıbrıslı ağzı ile soruya dönüştürecek”...
-*-*-
Haaa bir konu daha var bahsetmek istediğim...
Bisiklette her gün, her an yaşadığımız bir tehlike...
-*-*-
Yaş veya ırk ayrımcılığı yapacak değilim...
Ama Dünya’nın hangi ülkesine giderseniz gidin; özellikle trafik akışı sizin ehliyetinizi aldığınız ülkeden farklıysa, çok ciddi sınav ve eğitim gerekir...
İddia ediyorum ki, şu anda KKTC’de araç kullanan insanları – torpilsiz - sınavdan geçirin; ehliyet alabileceklerin sayısı, bir elin parmaklarını geçmez...
-*-*-
Ayrıca iddiam odur ki, “yasal kabul ettiğimiz” ehliyetli bir çok insan, “sağdan gelen aracın geçiş hakkı” kuralını bilmez!
Hele sağdan gelen bisikletliyse; küfür bile yersiniz!
-*-*-
Dün bunun iki kez yaşadım...
Birinci küfreden kardeşim Türkiye’den gelmeydi!
Round – a – bout “pardon” çemberde ben sağdan geliyorum, adam aniden önüme çıktı...
Bisikletin ziliyle birlikte, nefesimin yettiğince “brüyooooo” şeklindeki seslenişime, “amk” kısaltmasının “uzun” ya da “açılımlısı” ile yanıt verdi ve devam etti!
-*-*-
Bir diğer çemberde ise “gerçekten sorry hem yaş hem cinsiyet ayrımcılığı gibi olacak” ama 80’li yaşlarında bir kadın sürücü kesinlikle beni gördü ama durmadı!
Allah’a şükür, Hüseyin Ekmekçi kardeşimin dediği gibi “abi çok yavaş sürüyorsun”daydım!
Ya yokuş aşağı gidiyor ve biraz “fızlı” sürüyor olsaydım?
-*-*-
Biz Gaziveran’da “hızlı” demezdik, “fızlı” derdik!
-*-*-
Ekmekçi kardeşimden bahsetmemin bir sebebi var...
Sevgili Hüseyin, çok başarılı bulduğum Futbol Federasyonu’muzun yönetimindedir...
Ve federasyonumuz, 12 yaş altı milli takımcığımızı şu anda Hüseyin kardeşimin başkanlığında Azerbaycan’a götürdü...
Takım çok başarılı oldu...
Herkes tebrik mesajı yayınladı...
-*-*-
Gurur duymayanın gururu gurusun!
Ama bu çocuklar yarın büyüdüklerinde ne olacak?
Hangi uluslararası turnuva ya da şampiyonaya, hangi devletin pasaportu ile katılacaklar?
-*-*-
Mesela çocuklar Türkiyeli anne ve/ veya babadan doğmuşsa?
-*-*-
Yani diyeceğim o ki; Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğü için saçma sapan fikirlerle sabahtan akşama hamaset yapanlar; Azerbaycan’da harikalar yaratan 12 yaş altı takımımızın geleceğini karartanlardır!
Bunu da böyle bilelim!
Lefkoşa açık pazarı... Dün sabah saat 10.30... Esnaf mı müşteri mi bilmiyorum ama iki kişinin o kalabalık içerisinde satranç oynuyor olmasını alkışlıyorum... Çok keyif veren bir durum...