1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. "Bisiklet özgürlüktür"
"Bisiklet özgürlüktür"

"Bisiklet özgürlüktür"

“İki Tekerlek Üzerinde Uzun Bir Yaşam”- Kıbrıs’ın Klasik Bisikletleri kitabı Türkçe-İngilizce olarak çıktı... Hekim ve Bisiklet doktoru Kenan Arifoğlu ile konuştuk

A+A-

Murat OBENLER

Mesleği hekimliği sevdiği kadar küçük yaşlardan itibaren hayatına giren bisiklete sevdalanan ve eğitimi sonrası döndüğü ülkesi Kıbrıs’ta klasik bisikletleri toplamaya, tamir etmeye ve hekimlikteki gibi tedavi etmeye, iyileştirmeye hatta hayata döndürmeye başlayarak bunu ciddi bir koleksiyona çeviren Dr.Kenan Arifoğlu ile ülkemizde türünde bir ilk olarak yazdığı ve 17 Mayıs’ta LESAM’da tanıtımı yapılacak “İki Tekerlek Üzerinde Uzun Bir Yaşam” kitabı vesilesiyle buluştuk. Ben de bu konuda toplumda farkındalığın artması için uğraşan bir bisiklet kullanıcısı olarak en çok doktorun “Dünyada araba zenginlik, bisiklet medeniyet kavramının altına konuyor.” sözünü sevdim. Medeniyet göstergesi, özgürlük,çevreye saygı,sağlık, beden ve ruhun en doğal yardımcısı, tasarruf aracı bisikletle ilgili keyifli okumalar dilerim.

 

“Ailede bisiklet vardı. Dedem Rüstem Ağa’nın 28’lik Raleigh’si vardı. Bisiklet toplama nedenlerimden birisi de budur. Okula bisikletle gittiğim dönemi çok iyi hatırlıyorum”

Sizin ilk bisikletle tanışmanız nasıl oldu? Hep sanatçılara ailenizde sanatçı var mıdır diye sorarız. Size de ailenizin günlük hayatında bisiklet var mıydı diye sormak istedim?
Dr.Kenan Arifoğlu: 1963 yılında Küçük Kaymaklı’dan göçmen olarak evimizden ayrıldığımızda tanıdıklar gelip annemin bisikletini aldılar ve ben de 4-5 yaşlarında annemin bisikletini sürmeye başladım. Ailede bisiklet vardı. Dedem Rüstem Ağa’nın da bir tane 28’lik Raleigh bisikleti vardı. Uzun yıllar bahçe evinde dedemin bisikleti asılı kaldı. Benim bisiklet toplama nedenlerimden birisi de budur. Bir de 1974 sonrası bizim jenerasyon okula bisikletle giderdik. TMK öğrencisi olarak yüksek çoğunlukla okula bisikletle gittiğim dönemi çok iyi hatırlıyorum. Çıkınca da gezimizi de alışverişi de bisikletle yapıp eve gidiyorduk. Benim de ikinci el-iyi durumda bir Rudge Coopper marka bisikletim vardı ve okulun arkasındaki kocaman bisiklet park yerine park ederek derslere girerdik. Kilitlemeye de ihtiyaç duymazdık.

 

“Bisiklet eskiden ana ulaşım aracıydı ve toplumun neredeyse hepsi kullanıyordu”

Kıbrıs insanının kültüründe bisiklet gerçekten çok önemli bir yere sahipti, bu kültürden biraz bahsetmenizi rica edeceğim. Neden bu durumlara geldiğimize de bakmak lazım aslında.
Bisiklet eskiden ana ulaşım aracıydı ve toplumun neredeyse hepsi kullanıyordu. Kıbrısa gelen bisikletler genellikle İngiliz bisikletleriydi. Raleigh fabrikasından gelen bisikletler için firmanın Kıbrıs adasına özel dümen yaptıkları da söylenir.

“Üniversite için İngiltere’ye gittiğimde yol için Fransız Motobecane  bisiklet satın alarak okuldan eve bisikletle gittim, şehiriçi gezilerimin hepsini onla yaptım.”

Üniversiteye gittiğinizde bisikletle olan bağınız koptu mu yoksa daha da mı bağlandı?
Üniversitede okumak için İngiltere’ye gittiğimde orda da yol için Fransız Motobecane markasında bir bisiklet satın alarak,okuldan eve bisikletle gittim, şehiriçi gezilerimin hepsini bisikletle yaptım. 25 km. sürüyordum. Yağmurda çamurda sürdüm. Şimdi hatırladım ki İngiltere’de şehirde çamur olmaz. O bisikleti Kıbrıs’a da getirip burada da kullandım. 

 

“Bisiklet özgürlüktür. Sürdük sonra daha güzel sürersiniz.”

Bisikletin insanın hayat tarzı haline geldiği ve kişiliğini de yansıttığını söylerler. Sizin de hayatınızdaki yerine baktığımızda böyle diyebileceğimizi düşündüm.
Bisiklet özgürlüktür. Sürdük sonra daha güzel sürersiniz. İngiltere de bir Hollanda’ya göre daha az bisiklet kullanan bir ülkedir ama son gittiğimde çok fazla bisiklet yolu görerek sebebini sorduğumda bana sağlam bir bisikletçi de olan eski başbakanlardan Boris Johnson’un Londra belediye başkanı olduğu dönemde bu yolların arttığını söylediler.

 

img-1531.jpg

 

“Ben rastgele toplayıcı değilim. Seri bisiklet biriktiriyorum. Kıbrıs’ta kullanılan bisikletleri zamanla aynı çatı altında topladık. Merakla başlayan konu ciddi bir toplama işine evrildi.”

Siz bisikletleri saklamak,biriktirmek amacıyla mı toplamaya başladınız yoksa baştan itibaren bir koleksiyonerlik var mıydı?
Ben bu işe başladığımda elimde kendimin bir Coopper,bir Motobecane, abimin AAB marka bisikleti, kız kardeşimin 80’li yıllarda aldığı cross bir bisiklet vardı. Bunlar atadan,aileden kalma olanlardı. Rahmetli dedem vefat ettiğinde bisikleti motor evinde asılıydı. Alayım mı almayım mı diye tereddüt ederken onu çaldılar. Onun aynısını bulmak için yola çıktım ve aynı model bir tane buldum.
Ben rastgele toplayıcı değilim. Ben seri bisiklet biriktiriyorum. Bir Raleigh bulduk,sonra bir Hercules,  Rudge,Phillips ve Humber buldum. Serileri tamamlayarak ilerledik. Kıbrısta kullanılan bisikletleri zamanla aynı çatı altında topladık. Merakla başlayan konu ciddi bir toplama işine evrildi. Benim satın aldığım veya bulduğum bisikletlerin çoğunluğun parçaları eksikti. Parçaları da farklı bisikletçiden toplayarak bisikleti tamamladım.  Bütün bisikletçileri, eski bisikletçileri tanıyorum ve onlar da beni biliyor. Bisiklet koleksiyonu yaptığımı bilen kişiler eski parça veya iskelet bulduklarında bana ulaştırıyorlar. Bu da çok iyi bir parça ağı sağlıyor.

 

“Plastik cerrah olmasaydım iyi bir bisiklet tamircisi olurdum”

Bisikletin çok estetik bir ürün olduğu fikrindeyim. Siz bir plastik cerrahsızın ve estetik operasyonlar da yapıyorsunuz. Ben bu bisikletleri orijinaline uygun şekilde tamamlama süreçlerinde sizin mesleğinizin de etkileri olduğunu düşünüyorum.
Evet haklısınız. Plastik cerrah olmasaydım iyi bir bisiklet tamircisi olurdum. Tamirat çok önemli. Ama orijinaline göre tamamlamaktan bahsediyorum. Her birinin parçaları özeldir. Bisikletin çatalının kıvrımları, çamurlukların oturduğu demirler, ışık tutucunun olduğu şekil, dümenlerin şekli, frenlerin şekli, sellanın şekli, arkadaki reflektörlerin şekli, tekerleklerin yapısı hep bir bütünü tamamlayan ve hepsi de içlerinde ayrı bir estetiği barındıran parçalardır. Bunlar konusunda hassas olmak lazım.

 

“Araba çıkınca ve araba endüstrisi büyüyünce bisiklet gerilemeye başladı ama akıllı ülkeler hala daha bisikleti yaygın olarak kullanıyorlar.”

Yani siz hekimsiniz ama bir bisiklet doktoru da olduğunuzu rahatlıkla söyleyebiliriz. Sizin teşhis ve tedaviniz ile bu bisikletler hayatımızdalar.
Doğrudur. Baktığımda bir bisiklete neresi eksiktir veya malzemesi orijinal değildir anlarım ve onu bulup tamamlamaya gayret ederim. Orijinal malzemeler ömürlüktür. Zamanında bisiklet firmaları arasında rekabet vardı ve ulaşım aracı olarak kullanılan bisikletler çok iyi parçalarla yapılırdı. Raleigh fabrikası dünyanın en büyük fabrikaları arasındaydı. Zamanla diğer birçok bisikleti de kendi çatısı altına aldı. O altın çağda dünyanın her yerine bisiklet ithal ediyorlardı (Özellikle İngiliz kolonilerine). Araba çıkınca, işin içine mazot girince, araba endüstrisi büyüyünce bisiklet gerilemeye başladı ama akıllı ülkeler hala daha bisikleti yaygın olarak kullanıyorlar.

 

 

“Bu bir evrim sürecidir”

Akıllı ülkeler bisikleti yaygın olarak kullandıklarına göre bizim ülkenin durumu hangi kategoriye girer? Dünya Mutluluk endekslerinde hep en yukarılarda çıkan İskandinav ülkelerinde bisikletin varlığı ve kullanımı bir tesadüf değildir diye düşünmekteyim.
Bu bir evrim sürecidir. Hollanda’nın bisiklete geçişi petrol krizine dayanır. Arap ülkelerinin kendilerine uyguladıkları ambargo sonrasında arabayı bırakarak bisiklet kullanımına yöneldiler. Ülkesel olarak 80’li yıllarda bir değişim oldu ve yaygın olarak bisiklet yolları yapıldı. Bu hem bir ulaşım tarzı oldu hem de turistik bir çekicilik de yarattı. Kullandıkça her bir Hollandalı 6 bin 500 Euro harcamalardan tasarruf ettiği görüldü. Sağlık kısmı da çok önemlidir.

“Kalbe de etkisi olan günlük ayak kasları egzersizi yapıyorsunuz. Ruh sağlığı açısından da kendinizi özgür hissedersiniz. Bisiklet sürmek özgürlüktür.”

 

Bisiklet-sağlık ilişkisini bir hekimi bulmuşken masaya yatıralım isterim.
Günlük ayak kasları egzersizi yapıyorsunuz. Ayak kasları gelişmiş bir kişinin vücudun alttan üst tarafa yolladığı kan kalbe çok yardımcı oluyor. Ayak kaslarının belli bir tempoda çalışması kan dolaşımı anlamında kalbe ek bir yardım sağlar. Bu önemli bir egzersizdir. Ruh sağlığı açısından baktığımızda kendinizi özgür hissedersiniz. Bisiklet sürmek özgürlüktür.
Uzmanlar sıkıntılı durumlarda insanlara yürüyüş veya bisiklet sürmeyi önerir. Bu aktiviteleri yaparken sorunlardan uzaklaşırsınız, kafanızı boşaltırsınız. Bisiklet sürerken özgürlük hissiniz yükselir çünkü bekleme yok, benzin yok, stres yok, park yeri derdi yok. Groningen Üniversitesi’nde Nobel Ödülü alan öğretim görevlilerine okulda adına özel araba park yeri düzenliyor. Bu tıp profesörüne vermediler çünkü işe bisikletle gelip giden birisiydi ve adına özel bisiklet yeri ayırdılar. İlerlemiş ülkelerde üniversiteler okula bisikletle gelen öğrencilere ekstra destekler verir. Temiz çevre,trafik yok. Bisikleti teşvik eden bilim üreten yerler ne güzel değil mi? Bir de yaygın bisiklet kullanılan bu şehirler çok büyük değiller. Ülkenin şehirleri, kasabaları hatta köyleri arasında kamusal imkanlar, hizmetler arasında neredeyse hiç fark yoktur.
Bisikletleşme işi bir kısır döngüdür çünkü bir ülkede, şehirde araba arttıkça bisiklet azalır veya tersten bakarsak bisiklet artarsa araba azalır. Bisiklet ve araba araç sayıları ters orantılıdır.

 

 

 “Sevilla, 6 yılda bir plan programla bir bisiklet şehri oldu. Gönyeli Belediyesi bu kültürü getirmek için çok uğraştı ama insanlar ısrarla bisiklet yollarına park etmeyi sürdürüyor.”

Bisikletlerle ilgili bu kadar çok bilgiye sahip birisini bulmuşken şehirleşme ve bisiklet ilişkisini de konuşmak istiyorum. Bisikletinin bir medeniyet göstergesi olduğunu düşünenlerdenim. Sizin bu konudaki gözlem, görüş ve önerileriniz nelerdir?

Sevilla, 6 yılda bir plan program çerçevesinde bir bisiklet şehri oldu. Çevre düzenlemesi o kadar da zor bir şey değil. Benim Tabipler Birliği Başkanı olduğum dönemde Gönyeli ve Lefkoşa Türk Belediyesi’ne bisiklet yolları yaptıkları için birer plaket vermiştik. Gönyeli Belediyesi bu kültürü şehre getirmek için çok uğraştı ama insanlar ısrarla bisiklet yollarına park etmeyi sürdürüyorlar. O dönemde bizim girişimlerimizle Dutch Cycling Embassy diye bir kamu-özel ağından uzman bir kadın gelerek bizlere konferans vermişti. Türkiye Bisiklet Derneği Başkanı, belediyelerin ilgili birimleri ve derneklerin katılımıyla güzel bir çalıştay yapmıştık. Ülkemizde sportif amaçlı bisiklet kullanılıyor ama gündelik hayatta bisikletin daha fazla kullanılmasını istiyoruz. Bakımı kolay,kullanımı kolay Upright Bisikletler kullanılabilir. Şehirlerdeki araba trafiğini de azalttığı için bisiklet çevreci,yeşil bir ulaşım aracıdır.

 

“Taşıt sektörü, galericilik ve bu sektörlerden ciddi kazançları olanlar bisikletin yaygınlaşmasının önünde engeldir.”

Nerede o eski bisikletli günler diyor musunuz?
Evet. Baktığımızda yaşadığımız şehir Lefkoşa topoğrafik olarak bisiklete uygun bir şehirdir. Bisiklet kullanımında başka faktörler de vardır.  Taşıt sektörü, galericilik ve bu sektörlerden ciddi kazançları olanlar bisikletin yaygınlaşmasının önünde engeldir.
Biz ortaokul talebesi iken aynı yollarda evden okula veya bir yerden bir yere güvenli bir şekilde gidip geliyorduk çünkü araba sayısı azdı. Bugün araba trafikteki araba sayısı inanılmaz artmıştır.

 

“Dünyada araba zenginlik, bisiklet medeniyet kavramının altına konuyor.”

Belediyeler bu konuda en çok üzerine görev düşen kamu kurumları olması gerekiyor. Buna katılır mısınız?
Belediyelerin bisiklet yolları projeleri ile bu kullanımların hem altyapısını yapması hem de teşvik etmesi gerekir. Bu konuda bir milli politika olması gerekir. Arabadan elde edilen katma değer,kazanç ve faydalar ülke ekonomisinde ve devlet maliyesinde o kadar ciddi bir yere sahip ki hiç kimse bu düzenden vazgeçmiyor. Bisikletli yaşama geçtiğin zaman sağlık giderlerinde azalma olacak, benzin giderlerinde azalma olacak, çevre için harcadığımız giderler azalacak. Bu değişim için niyet,ciddi bir plan program ve uygulama(icraat) olması gerekir. Bizim Lefkoşa’da gençler Kaymaklı’dan,Hamitköy’den, Taşkınköy’den bisiklet yollarını kullanarak Zahra Sokak’a gidip eğlenip aynı yoldan güvenli bir şekilde evlerine dönse çok güzel olmaz mı? Surlariçi belli bir saatten sonra araba girişine (oranın sakinleri haricinde) kapansa ve bisikletle ulaşım teşvik edilse müthiş olmaz mı? Surlariçi’ne gelen turistlere bisiklet turları ile tarihi-turistik yerler tanıtılsa olmaz mı? Düşünsel altyapımız mı yeterli değil? Güney Lefkoşa’da 12 km. bisiklet yolu vardır. Şehir bir bisiklet yolu ağıyla bağlanmıştır.
Evet. Söylediğinize katılıyorum. İnsanlar bisikleti ekonomik yetersizlikten dolayı kullanmazlar. Bisiklet Bir medeniyet göstergesidir. Bugün bisikleti en yaygın olarak işçiler kullanıyor (Kullanımda çeşitli sıkıntılar mevcuttur). Ben yollarda ışıksız,kasksız,adeta kelle koltukta bisiklet kullanan birçok kişi görüyorum. Bunu ben görüyorum da denetleme yapması gerekenler görmüyor mu? Tedbir ve denetim yok. Bisiklette donanım ve güvenlik şart. Bisiklet kullanımında dünyada üst sıralarda olduğumuz da söylenemez.
Araba ile bisiklet birbirini iten araçlardır. Bizde insanların çoğu zenginliğini son model arabası ile gösterecek. O arabayı sürerek ayrıcalıklı olduğunu düşünüyor veya öyle bir imaj yaratmak istiyordur. Bisiklet bu insanları bozar. Dünyada araba zenginlik, bisiklet medeniyet kavramının altına konuyor.

 

 

“Bisiklete olan ilgiyi artırmak, sevdirmek ve kullanımını artırmaya katkı yapmayı amaçlayarak yola çıktık. Kendi koleksiyonumu bu kitapla toplumla da paylaşıyorum”

Türünde ilk çalışma olan kitabınızın bu farkındalığa ciddi bir katkısı olacağını düşünüyorum. Size,bisiklet topluluğuna,akademik literatüre ve ülkeye katkılarını sizden dinlemek istiyoruz.
Bu toplumumuzda bir ilk çalışmadır. Bir dönemin kullanılan bisikletlerini görsel ve bilgi ile destekleyerek insanlara sunmak ve bu vesileyle bisiklete olan ilgiyi artırmak,bisikleti sevdirmek ve kullanımını artırmaya katkı yapmayı amaçlayarak yola çıktık. Kendi koleksiyonumu bu kitapla toplumla da paylaşıyorum. Eskiden bisiklet bizde çok yaygın olarak kullanılırdı. Bu kadar bisiklet çeşidi vardı, evden işe,okula,çarşıya bisikletle gidilirdi. Biz o zamanlar gibi yine bisikletin yaygın olarak kullanılmasını amaçlıyoruz. Farkındalık yaratmak amacıyla bu kitabı çıkardım. Aynı zamanda eski bisikletlere merakı olanlar kitabı incelediklerinde kendi bisiklet modellerini bulabilecekler,belki de bilmedikleri başka modelleri de öğrenecekler. Bir nevi referans kitabı da olacak.Bu kitaba bakacak olanlar “A bu dedemin,babamın,annemin,kardeşimin,benim bisikletim. Ne güzeldi bisiklet sürmek, yine devam edeyim,çocuğuma,torunuma alayım.” Derse ne mutlu bize. Bir nostalji yaratarak bir an bile bisiklet sürme fikrini canlandırırsak amaç hasıl olacaktır.

 

Amatör ruhla yapılmış görselden ve bilgiden de zengin bir uzmanlık çalışması oldu. Kitapta kaç adet,kaç tür,kaç ülkeden, hangi dönemlere ait bisikletler vardır?

Kitabın adını “Vintage Bicycles of Cyprus-Kıbrıs’ın Klasik Bisikletleri” koyduk. Kıbrıs’a doğal olarak gelen,yaygın olarak bulunan bisikletleri içerir. 1950’li yılların bisikletleri İngiltere’den gelmiştir, 1970 ve 80’lerde de ağırlık İngiltere olmak üzere Fransız ve Alman yapımı bisikletler de vardır. Toplam 53 farklı bisikleti bu kitaba aldık.

 

“Vintage Bicycles of Cyprus” adlı sitemizle oğlum Berke Arifoğlu ilgileniyor. Büyük bir ağ oluşturmuş durumdayız. Arjantin’den mesaj atanlar var. Hindistan’dan çok yoğun ilgi var.

Bir de ingilizce dilinde internet siteniz var ve orada da vintage bisikletleri tanıtıyorsunuz. İnteraktif de bir site gördüğüm kadarıyla. Sanıyorum sizin daha ülkesel değil küresel hedefleriniz de var.
“Vintage Bicycles of Cyprus” adlı sitemizle oğlum Berke Arifoğlu ilgileniyor. Filmlerini çekiyor, editlerini yapıyor ve siteye yerleştiriyor. Büyük bir ağ oluşturmuş durumdayız. Birçok bisiklet türünün detaylı bilgilerine,fotoğraflarına bu siteden ulaşabilirsiniz. Hindistan, İngiltere, Amerika’dan izleyicilerimiz var. Arjantin’den mesaj atanlar var. Hindistan’dan çok yoğun ilgi var.

 

“Aynı çatı altında bir ortak yaşam sürdürmek karşılıklı saygı ve hoşgörüden geçer.”

Eşiniz Berna Arifoğlu ve oğlunuz Berke Arifoğlu’nun bu uzun macerada yeri nerededir?
Berna hanım uzun yıllardır benim bisiklet merakımdan kaynaklanan tüm bisiklet stoğunu evimize yığmamı tolere ediyor. Aynı çatı altında bir ortak yaşam sürdürmek karşılıklı saygı ve hoşgörüden geçer. Eşim de bisiklet kullanır. Berke de bisiklet sürer,yarış geçmişi de var. Kızım Ezgi ise  Hollanda’da okuduğu için tüm arkadaşları bisikletli ulaşım tarzını tercih ettiği için bisiklet sürmeye mecbur kaldı.

 

Bu kitaba kimlerin katkısı oldu?
Kızım Ezgi, ingilizce yazımı konusunda teşvik ve çevirileri yaptı. Berna hanım koordinasyonu sağladı. Fotoğrafçı arkadaşımız Yıltan Taşçı da fotoğrafları çekti. Ceyhan Özyıldız da grafik tasarımları yaptı. Türkiye’de bisikletin Hayrettin Karaca’sı olan ve kendini bisiklete adamış Türkiye Bisiklet Derneği Başkanı Murat Suyabatmaz ve Dr.Bülent Dizdarlı birer yazı ile katkı yaptı.

 

Bisikletin geçmişte yaygın olarak kullanıldığı ve bir kültür oluşturulan Kıbrısta bir bisiklet müzesi olmaması bana çok garip geliyor. Neden olmuyor veya olamıyor?
Müze fikri çok güzel. Bir eski yer ayarlanırsa yapılabilir. İçine bisiklet konur, bisiklet tarihçesi ve türleriyle ilgili bilgiler yazılabilir. Bir bisiklet ile klasik bisiklet sürüşü deneyimi yapılabilir. Çocukları bu müzeye götürerek onların bisiklet sevgisi teşvik edilebilir.

 

 

“Tüm bisiklet severleri 17 Mayıs Cuma saat 19:00’da LESAM’daki kitap tanıtımı, imza ve mini sergiye davet ediyorum.”

Son olarak neler söylemek istersiniz?
Bir kez daha amacımızın farkındalık, günlük kullanımda bisikleti teşvik etmek,araba kullanımını azaltmak-bisiklet kullanımını arttırmak ve topluma bir katkı sağlayarak medeni bir dönüşüme katkı yapmak olduğunu söylemek isterim. Tüm bisiklet severleri 17 Mayıs Cuma saat 19:00’da LESAM(Eski Ayluga Kilisesi)da yapacağımız kitap tanıtımı, imza ve mini sergiye davet ediyorum.

sergi-kitap-tanitimi-afis-001.jpeg

Bu haber toplam 2066 defa okunmuştur