‘Bitli güldü sidikliye’
İnsan ‘şarkı’dan korkar mı?
Ne acı!
‘İki toplumlu koro’ konserini engelleyen lise müdürünün eğiteceği çocukları varınız siz düşününüz artık!..
Ne diyorsunuz bu duruma bay Nikos?
***
İki toplumlu “Eğitim Komitesi” kuruldu.
Şarkı söylemiyor, gelecek planlıyor!
Üstelik Kıbrıslı Rum eş başkan Zembilas, çok anlamlı bir öneri yaptı:
“Unutmuyorum sloganı değişmeli…”
Çünkü “unutmuyorum” temelli yaklaşım sadece “acılar”ı anımsatıyor, “bölünme”yi pekiştiriyor...
Üstelik tek taraflı…
Adanın güneyinde 1958’i bilmiyor kimse 1964’ü bilmiyor... Kuzeyde, 1974’te öldürülen Kıbrıslı Rumlardan hiç söz edilmiyor.
“Okullarda barış içerisinde bir arada yaşama algısı geliştirilmeli” diyor Zembilas.
Tamam da önce “hastalıklı” zihniyetlerden temizlemek gerekiyor okulları.
***
İki toplumlu koro konserini “Türkçe şarkı söylenmesin” diye engellemek yaşadığımız yüzyılda “hastalık” değil sadece “suç” !
İnsanlık suçu...
***
Kuzeydeki tepkilere ne demeli?
Mal bulmuş mağribi halleri...
En çok da “milliyetçi” çevreler öne çıkarıyor, Kıbrıslı Rum müdürün aptalca tavrını...
Hani derler ya “bitli güldü sidikliye” misali!
Duyan da sanacak ki, iki toplumlu koro, kuzeydeki liselerin her birinde konser vermiş de, bu çevreler en önde bayıla bayıla izlemiş!..
***
Evet, Kıbrıs’ın kuzeyinde barış kültürü çok daha yaygındır…
Çok daha hoşgörülü bir çoğunluk vardır.
Ancak ‘defolarımız’ da ortadadır!..
Hani fazlası ile ‘fanatik’ bulduğumuz güneyde Türkçe sokak isimleri yerli yerinde duruyor, unutulmasın…
Kuzeydekilere ne oldu ya?!
Devlet televizyonu her akşam iki saate yakın Türkçe program yayınlıyor güneyde…
Güneyde üç farklı okulun kaptanı Kıbrıslı Türk çocuklardır...
Mesele ‘ötekileştirici’ bir yerden bakmak değildir sadece, bazen de ‘kendimize’ bakmaktır.
Mesele karşılıklı “kusur” aramak değil, ortak bir anlayışla ileriye gitmektir…
***
Müzakere masasından ne zaman ‘çözüm’ çıkar bilemem de, sokaklarda barışı inşa etmek için illa ki liderlerin imzasına gerek yoktur.
***
İlkokul birinci sınıftan itibaren, çocuklar, adadaki her iki dili de öğrenmelidir...
‘Aynı dili konuşmak’ çok ama çok önemlidir.
Belki de ‘tarihin akışını değiştirecek’ adım budur!..
Ne yapıyoruz bunun için?
O ‘aptal müdür’den farkımız ne, hani, nerede?