Biz gidince…
Meslek yolculuğumun ilk yıllarında beni en derinden sarsan röportajımı engelli aileleriyle yapmıştım.
O dönem kendini engelli gençlerin geleceğine adayan Denkay bey aracı olmuştu.
“Engelli aileleri yaşarken değil ölürken de huzur içinde olmalıdır” diyordu.
(Girne’de “Denkay Başel Parkı” ile isminin yaşatıldığını biliyorum. Çok daha kalıcı eserlere isminin verilmesini diliyorum, hak ediyor, bu vesileyle sevgiyle anıyorum.)
Öylesine etkilenmiştim, anlatamam.
Bir anne, zihinsel engelli çocuğunun saçlarını seviyor, salyalarını siliyor, gözündeki yaş avuçlarına dökülüyor, “Biz gidince ne olacak bu yavrulara” diyordu. O evlat, söylenenleri anlıyor ama kendini ifade edemiyor, feryat figan ağlıyor, çırpınıyor, annesinin sesini, isyanını, yüreğini çoğaltıyordu…
***
Dünya kadar insan ‘engelli maaşı’ alıyor, biliyoruz.
Kimi fırsatçılardan oluşuyor.
Hayatını kazanmak için hiçbir engeli olmayan ancak “yandaşlıkla” kendine maaş bağlatanlar az değil…
Engelli – ve gerçekten engelli- pek çok insan da işsiz, aşsız…
Asıl can yakıcı sorun kendi kendine yetemeyen, bir başkasının desteğine, yardımına, gözetimine ihtiyaç duyan yetişkin engellilerdir. Çünkü böylesi kişiler için yatılı bir merkez yoktur. Hem eğitim alacakları hem de sosyal yaşamlarını geliştirecekleri, yirmi dört saat gözetim altında ve kaliteli bir ömür sürecekleri çağdaş bir merkezden yoksundur, engelli insanlar…
Anne babaları ya da kardeşleri bu hayattan göçtükten sonra yağmurda bir serçe kadar yalnızdır onlar…
***
Engelli evlat sahibi bir dostumla görüştük geçenlerde…
“Çocuk nasıl” dedim, gözleri buğulandı…
“Şimdi iyi” dedi, “Biz hayatta olduğumuz sürece hep yanındayız, bizim ardımızdan ne yapacak, asıl derdimiz bu… İnsan evladının geleceğinin güvence altında olduğunu bilmek istiyor.”
“Aziz bey (Gürpınar) 18 Yaş Üstü Engelli Yaşam Evi için çok uğraşmıştı, temelleri atıldı, inşaat da tamamlandı diye biliyorum ama sanırım açılamadı. Mesele açmak da değil, gerçek bir organizasyonla ayakta tutmak, çağdaş bir hizmet sunmak, güven vermek…”
***
“Biz gidince ne olacak bu yavrulara” diyen anneyle yaptığım röportaj otuz sene önceydi.
İnsan isyan ediyor, bu yarı(m) yurtta onca yıl geçiyor ama hayat değişmiyor, insana verilen değer ilerlemiyor.
Bir avuç seçkin yarattık, gösteriş budalası, sonradan görme, ganimet zengini!
Hastanelere yeni cihazlar alındı, yeni binalar yapıldı belki…
Ama ne kuyruklar değişti, ne eylemler!
Paranızı ödemez ve bir refakatçi tutmazsanız, bokunuzda boğulursunuz hâlâ…
Bir yakınınız, hatırlınız yoksa hele de paranız, kimseler bakmıyor yüzünüze…
Engelliyseniz hele…
***
Mesleğine yeni başlamış bir gazeteci, yakın bir gelecekte, “Biz gidince ne olacak bu yavrulara” diyen bir anne babayla yüzleşmez umarım…