BİZ Kİİİ…
Bu Ada bizim mi? Bu dağlar, taşlar, bizim mi? Bu çakıl taşı bizim mi?Sonra, sanki bir yerlerden yanıt almış gibi sert bir tonla, üstüne basa basa yanıtlıyor; Biziiimdir… Biziiiiim!!!
Neriman CAHİT
Bir televizyon programını izliyorum, sabrımı sınayarak… Program alışılmışın da ötesinde, artık gına getirenlerden. Tanınmış politikacılarımızın biriyle… O da, pek çok diğerleri gibi… Bakışları, kendi güzellik aynasındaki sanallığa hayran… Gözleri, kendi boşluğuyla dolu!..
- Bu Ada bizim mi? Bu dağlar, taşlar, bizim mi? Bu çakıl taşı bizim mi?
Sonra, sanki bir yerlerden yanıt almış gibi sert bir tonla, üstüne basa basa yanıtlıyor:
- Biziiimdir… Biziiiiim!!!
Şöyle bir geriniyor, çevresinde birileri varmış gibi kolaçan ediyor:
- Bu memleket için nice canlar verildi, kanlar akıtıldı ve bize onlardan emanet kaldı. O emanete ihanet etmek hiçbir babayiğidin (öyle ya, anayiğit olmadığına göre!) harcı değildir!
(memleketin gerçek sahipleri de babayiğitler!)
* * *
Gülmekle ağlamak arasında kararsız, TV’nin sesini kısıp ben sormaya başlıyorum:
“Özellikle de 1974’ten sonra edinilen onca malvarlığı benim mi? Birdenbire edinilen onca servet benim mi? Haketmediğim mevkiler + o mevkilere geldiğimde kıyak mevkilere getirdiğim onca yakın ve eş dost benim mi???
Yanıt yok!!!
Sürdürüyorum sorgulamayı:
“Bu ödenmemiş vergi, onca kaçak gelir, elektrik borcu + hesabı verilmemiş onca kaçak gelir benim mi?”
Yanıt yok!!!
Bir başladım mı sorularımın ardı arkası gelmiyor:
Şuursuzca sarf edilen, çarçur edilen milli servetimiz, tarihi – kültürel zenginliğimiz + doğamızın sıfırlanmasının suçu…
Koltuk tutkusu benim mi? Bencillik benim mi? Ülkeyi, ‘sorma gir hanına’, hırsızlık, katillik, ırza geçiş… Kerhane ve kumarhanecennetine!!! Çevirmenin suçu benim mi?
Küçücük çocuklarımızın tatil hakkını anlamadıkları bir sürü dua vb. ‘din’ kisvesi altında zehir etmenin suçu benim mi?
Her anlamdaki bencillik benim mi?.. Kendini bilmezlik, ukalalık benim mi?
Yanıt yok!..
* * *
Sorular, sorular, sorular…
“Ülkemiz maliyesi, iç-dış ticareti, başta K.T.H.Yolları olmak üzere tüm maddi ve manevi özvarlıklarımızın getirildiği durumun suçu benim mi?..
Gençlerimizin, trafiğimizin, eğitimimizin acıklı durumu benim mi? Hızla artmakta olan işsizlik ve göç benim mi???
Yanıt yok…
Ve son soru: “Tüm bu gaflar, hatalar ve günahlar benim mi?”
Yanıt yok… olmayacak da…
Bu kez soru tarzımı değiştiriyorum:
“Biz ki, tek bir çakıl taşı vermemek uğruna, canımızı veririz de… Nasıl olur da onca vurgun, onca adaletsizlik, onca utanç ve ‘toplumsal kayıt’ karşısında seyirci kalırız???
* * *
Yook, bu soru tarzıyla da yanıt alamayacağız besbelli… Ama, kafam sürekli yeni sorular türetiyor…
Ülkemde, benim – bizim hiç alışamadığımız şekilde ve son süreçte artarak süren, hırsızlıktan, adam kaçırmaya – cinayete, onca can alıcı sorun azalacağına… Gün geçtikçe büyüyüp çözümsüzleşerek sürerken… Nasıl ulaşacağız. Nasıl ulaşacak çocuklarımız sağlıklı yarınlara… Hala daha her aklına gelen ve bir gemi bileti parasını bile zar zor denkleştiren “sözde turistlerle” daha ne kadar uğraşacak… Kapılarımızdaki kilitlerin ve bahçemizdeki köpeklerin sayısını kaça çıkarmamız gerekecek???
* * *
Yine de ben, her şey ‘bize bağlı’ diye düşünüyor ve buna da yürekten inanıyorum.
Sizce tarih tamamıyla bir zorbalar ve rastlantısallar zinciri mi?
* * *
Bu tür bir sürü soru daha gelip geçiyor kafamdan… Sonuçta sorgulamadan da müthiş yoruluyorum…
Ama, düşünceler bir çeşme musluğu değil ki kapatıp da uykuya dalasın…
Sonunda bir eylem kararı alıyor ve rahatlıyorum…
Beşparmakların en yüksek tepesine çıkacak ve Kuzey’e de – Güney’e de dönüp haykıracağım:
“Bu ada bizim mi…
Yoksa, biz mi eşşşşeğiz?
* * *
Sanki çok derinlerden boğuk bir yanıt geliyor soruma:
- Tarih, kaynağı belirsiz makam + servet ve yaptırımlarla kapatılmış mal ya da mülk değildir!!!
- Tam uyumak üzereyken ikinci bir yanıt daha geliyor:
- “Satın alıp beslediği ‘güçlere’ dayanarak… Bilmediği ‘tarih’e geçmek isteyenler… Olsalar olsalar, “Patoloji’ tarihine dipnot olabilirler!!!”